19 Nisan 2020 00:24

Maskeli balonun adı 'sürü bağışıklığı'!

Uzun kuyrukta dip dibe bekleten mevsimlik tarım işçileri

Tarım işçileri | Fotoğraf: Ali Leylak/DHA

Paylaş

Bir zamanlar çocukların diline pelesenk olmuş bir tekerleme vardı; “Komşu komşu hu hu” diye başlar, o nerde, bu nerde sorularıyla devam eder ve “yandı bitti kül oldu”yla biterdi.

Korona belasıyla yatıp kalktığımız bu günlerde, hem trajik hem de (güleriz ağlanacak halimize dedirtecek türden) komik o kadar çok şey var ki, bahsettiğimiz o geçmiş zaman tekerlemesini hatırlatan... Kırk yıllık bir ihtiyaç gibi günlük yaşamımızın vazgeçilmezleri arasına giren ve hâlâ halledilememiş ‘maske meselesi’ örneğin...

Maske nerde? / e-devletten gelecek / e-devletten gelmedi / PTT’den gelecek / PTT yok diyor / Eczaneye sor / Eczane vermiyor / sms’le gelecek kodu bekle / Kod nerede? / Kod devlette / Devlet nerde? / Aha orada, Saray’da /Tamam da maske nerde maske? / Patlamadın ya, gelecek gelecek...

Kimsenin sokağa çıkamadığı hafta sonu yasağından bile tirajda sıfır kayıpla çıkmayı başarabilen (!) ve böylece bizim gazeteden esirgenen kamu ilânlarını cukkalamayı garantiye alan iktidar medyasının “dünyanın en iyisiyiz” manşetlerini attığı bugünlerde, ‘maske’nin bir ‘mesele’ halinde konuşuluyor olması ayrı bir ironi olsa gerek. Bu can pazarında insanlarına maske ulaştırmayı bile organize edemeyen ve ama dünya alemin kıskandığı bir iktidarın ev sahipliği yaptığı bir ‘maskeli balo’! Murathan Mungan’ın dizesinde anlatılan türden: “Bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri.”

Evet, en basit korunma aracı olan maskeye olan ihtiyaç bile tekerlemedeki gibi ne yapacağını bilmezliğin güdümündeki yanıtlarla günlerce, haftalarca geçiştirilip ötelendi. Hikâyesi biliniyor; önce satışa sunulacaktı, muhalif belediyeler ücretsiz dağıtmaya başlayınca satışlar yasaklanıp “devlet dağıtacak” denildi ve sonuçta iş gelip tekerleme konusu oldu.

Ama ‘maskeli balo’ dememiz, maske işinin bilmeceye dönüştürülmesinden değil sadece. O halledilebilir sonuçta. Asıl ‘maskeli oyun’ başka yerde oynanmakta. Zalimce bir oyun hem de...

***

Ne yapacağını bilmez halde, atılan her adımın ayaklara dolandığı bu genel gidişatın içinde giderek belirginleşen ve bilinçli bir hedef halinde yüründüğünü anladığımız bir gerçekliğin silüetini görebilmek mümkün. Salgın belasıyla mücadele sürecinde birbirine eklenen hayati ihmaller ya da tercihlerin, adı telafuz edilmeyen ‘sürü bağışıklığı’ stratejisine hizmet ettiği söylenebilir. ‘Sürü’ yerine konulan ve esas olarak toplumun çalışan işgücünü oluşturan milyonları salgınla yüzyüze bıraktırarak en ‘kestirme’ yoldan bağışıklık amaçlayan strateji!.. Ve elbette, bu ölümcül darboğazdan “ekonomik fırsatlar” çıkarmaya odaklanan bir yol bu. Şu kahrolası “dünya piyasası”nda pozisyon sağlamayı öngören ve salgına karşı toplum bağışıklığını hedefleyen bu en kestirme yol, insan yaşamı açısından çok çok ağır bedelleri olan uğursuz bir yoldur.

Adı konulmayan ama fiili olarak sürdürülen bu yöntemle, ‘sürü’ yerine konulanlar, cephenin önüne kurban misali atılanlar bellidir; ‘çark dönsün’ diye her gün tezgah başlarına sürülenler... Patronlara sıfır yüklü ücretsiz izinleri yasal hak olarak tanıyan bu düzende, belki de koronadan daha çok hassasiyet gösterilen öncelik her fırsatta dile getiriliyor zaten.

En son Cumhurbaşkanlığı sözcüsü altını çizdi: Genel bir karantinanın ekonomik maliyeti büyük olur.”

Meali; ‘ölen ölsün, yeter ki çarklar dönsün’ stratejisidir...

Elindeki su tabancasıyla yangına çare aramakla özdeş iki günlük hafta sonu yasaklarında bile ‘kapsam dışı’ bırakılanlara, “alın size iki aylık asgari ücret, evinizde oturun” denilmiyor. Bu, karşılanamaz bir “ekonomik maliyet” oluyor ama dünyada en çok kamu ihalesi alan ilk on şirketten beşi bu ülkede ve onların yıllık garantileri mesele olmuyor! Üzerinde in cin top oynuyor ama malum köprüler kazandırmaya devam ediyor...

‘Ekonomik maliyet’ dedikleri de ‘sürü bağışıklığı’ isimli ‘maskeli balo’da kullanılan ayrı bir ‘maske’ oluyor yani.

Yurttaşlara maske dağıtamayanlar, gerçekleri maskeliyorlar.

Dünya Sağlık Örgütü, “Türkiye’deki gelişim endişe verici” diyorken, “Kontrol altına aldık, alıyoruz” türünden karşılıksız iyimserlikler pompalanıyor. “Normale dönüş için geri sayım” manşetleri atılıyor. “Başka ülkelerin 7, 8 haftada geldiği aşamayı 4 haftada katettik” diyorlar... Ama bu çaba sadece iyimserlik dağıtmak değil elbette. En kestirme yoldan, en kısa sürede bitirmek için “ekonomik maliyetler” dışında her şeyin göze alındığı o stratejinin, ‘sürü bağışıklığı’nın halka pazarlanması oluyor ayrıca. En kısa yoldan “geri sayıma başlamak”, en çok insanı yaşatmayı hedeflemesi gereken pandemiyle mücadelenin mantığına aykırıdır çünkü. Halk sağlığı uzmanlarının önerdiği makul çözüm ise, yayılma hızını yavaşlatmak ve sağlık sistemini çalışır vaziyette tutabilmek, tedricen bir toplum bağışıklığına ulaşmak şeklindedir.

Anlaşılıyor ki sonuçları daha da ağırlaşacak bir maskeli oyun karşısındayız.

Şimdiden “başladı” diye manşetlere çekilen ve sonu öyle kolay kolay gelmeyeceği belli bu “geri sayım”la işaret edilen ‘sürü bağışıklığı’ oyununda daha ne tekerlemelere konu olacak hayatımız, daha ne maskelerle gizlenecek gerçekler...

Maskesiz oyuncuların maskeli oyunları bitmeyecek!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...