18 Nisan 2020 00:30

Şimdi niçin susarlar ki?

Recep Tayyip Erdoğan

Fotoğraf: Murat Kula/AA

Paylaş

Anlaşılan, yaşayan ve hemen her dokuya egemen zulme karşı çıkış, varlığını yitirmiş zalime karşı çıkış kadar kolay olamıyor. AKP, iktidarının ilk yıllarında Avrupa yanlılığı ve özgürlük sevdalısı gözükerek hem Batı’nın hem de içte kimi çevrelerin hayranlığını kazanmayı başarabildi. Doğru söylemek gerekirse, bu başarı pek övünç hanesine yazılmaya layık görülemez. Çünkü gerek yeni doğan partinin mazisi, gerek partiyi oluşturanların geçmiş hikayeleri bu konuda ümit vadetmiyordu. Bunun da ötesinde, küresel kapitalizmin olumsuz çizgisinin Türkiye’yi sürükleyeceği yol haritası da az çok belli idi. Ama asıl amaç farklı idi, ilk görüntülerle alan kazanmak, ikinci hamlede ise kendi amacını raya oturtmak idi. Kimi kişisel kinini ülke sorunlarına yansıtan gafiller, kimi anlaşılamaz çocuksu dürtülerle bu koşullarda gerçekleşemeyecek demokrasiyi savunanlar, hatta kimi sokak eğlencesine katılırcasına sürü hareketiyle sürüklenen güruh, cılız da olsa yapılan tüm eleştirilere rağmen kulaklarını tıkayarak bellediği yoldan sapmadı ve gidişata destek verdi.

İlginç olan, Batı kendi çıkarını gütmek adına siyasi kadroya destek verirken, hatta ilgilileri henüz iktidar olmadan büyük merkezlere davet ederken ya da Türkiye’deki elçileriyle mesajlar iletirken fevkalade bilinçli idi. Nitekim bugün bizler satılmış ulusal varlıkların arkasından yas tutarken, boğazımıza kadar borca batmış vaziyette nefes alamazken, kamu yönetiminin tüm işlevsel aygıtlarının işlevsizleştirilmiş ya da araçsallaştırılmış konumlarını dehşet ve kuşku ile izlerken Batı pek huzurlu ve mutlu görünüyor. Ortadoğu bataklığında ava çıkarılanların macerası nasıl bir emperyalizm manevrası olduğunu tarih kaydedecektir.

Salt usulüne uydurmak adına, son parlamento kararı ile çıkarılan infaz yasasına oy verenler, yasanın kapsadıkları ve dışında tuttuklarını düşünüp de, evlerine gittiklerinde ailelerinin, çocuklarının yüzlerine, kafalarını dimdik tutarak bakabilir mi? Ne hazindir, kim bilir, bir insanın aklının ve vicdanının onaylamadığı bir konuda, parasal, makamsal ya da sair nedenlerle karar sürecine katılma ne hazin bir şeydir! Değer mi?

Odatv’yi açtığınızda engelle karşılaşıp, başka yolu var mı diye çevreye sorduğunuzda, başka bir giriş şifresi ile açıldığını görüyorsunuz. Günümüz koşullarında sosyal medya ağını yasaklamanın ne denli zor hatta olanaksız olduğunu, tüm yerküreyi kaplayan ağa bir şekilde ulaşılabildiğini bilemeyen bir erk, ulvi cehaletine sığınmış olmalı ki, böylesi bir yasaklama yoluna gidebilmektedir. Hayret, doğrusu! Odatv’nin iki Barış’ı, her ne hikmetse, kendileri ile barışık olduğu halde, siyasi erkle ihtilaflılar. Bazılarına göre, Barışların, daha önce yayımlamış oldukları kitaplarından dolayı “Burunları sürttürülüyor” muş! Siyasi erk demek böyle bir şey! Günümüzde hükümet mahkumu(!) bir dizi insan, bir örneği de maalesef Kavala olarak, yok mu? Savcılık mütalaası yazılmadan ya da haklarında bir karar dahi verilmeden insanların içeride tutulması her halde gelecekte hukuk arşivlerine girecek örnek olaylardır.

Denmekte ki, bu insanlar halkın bilmediği bazı gizli işlere karışmışlar; kısacası bunlar devlet sırrını ifşa etmişler ya da devletin aleyhine çalışmışlar. Diyelim ki, durum tam da budur. O zaman yapılacak şey mevcut yasanın hızlıca uygulanmasıdır. Eğer bu konuda yasal düzenleme yok ise, günümüzde kolayca yapılabilecek bir düzenlemeyi, evrensel hukuk kurallarını çiğneyerek de olsa, uygulamak bugünkünden daha makul bir davranış olur. Hiç değilse, bu insanların ne ile suçlandığı alenileşir, biz de bu kez suç olarak kabul edilen olguyu tartışmaya başlarız. Siyasilerin şunu çok iyi bilmeleri gerekir ki, devlet sırrı genel kamuoyundan gizli tutulabilir olsa da, halkın temsilcisi konumundaki parlamentodan gizli tutulamaz. Siyasi erk, yandaşlarının doldurduğu parlamentoyu işlevsizleştirdiğinde, toplumun yarısına yakın seçmenin oyunu temsil eden muhalefeti dışladığında, Türkiye’nin yerel seçmen kitlesinin yarıdan fazlasının oyu ile işbaşına gelmiş belediyeleri dışladığında hukuk karşısında kim suçlu konuma düşmektedir ki, Barışlar mı? Son infaz yasası uygulamasına bakarak, kiminle yan yana durmasını iyi hesaplayamayan siyasi erkin beka sorununu gündemde tutması hiç de haksız gözükmüyor!   

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...