10 Nisan 2020 00:46

‘Biz bize yetecektik Türkiyem’ ama işçiydik: Hayallerde yoktuk, acılarda hap olduk!

Ekran görüntüsü "Biz Varız Ama Sensiz Olmaz" isimli reklam filminden alınmıştır.

Paylaş

Amerika’dan bir konteyner, İskenderun’a geldiyse...

O konteynerin çok kolay bir şekilde Irak’a veya Gürcistan’a gidebilmesi lazımdı.

Çünkü...

Bir ülke lojistik hub (merkez) olacak ise transit aktarmada sorun yaşamaması lazımdı.

Öyle ya...

Firmalar artık sıfır stokla çalışmak istiyordu. Bant durmayacak, üretim kesintisiz sürecek ama stok da olmayacak. Üretilen hızla dağıtılacak.

Ama gel gör ki...

Türkiye’nin sınır kapılarının hali perişan. Hafta arasında bile uzun kuyruklar oluşuyor tırlar bekliyor.

Böyle bir durumda lojistik hub olunmaz!

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ‘Bu böyle gitmez’ dedi.

İhracatçılar Meclisi çatısı altına lojistiği de aldı. Artık lojistik sektörü de ‘ihracatçı’ statüsünde bir başlığa sahipti.

Lojistik geliştirilmeliydi.

TİM bu yolda bir de Atatürk Havalimanında lojistik merkezi kurdu.

***

TİM bir hayal kurmuştu.

Günümüz lojistiğine ayak uyduracak kadar hızlanılmalıydı.

O hız çalışanın canına okuyormuş...

‘Sıfır stokla çalışma’ temposuna ayak uydurabilmek için lojistik şirketleri çalışanlarını iliğine kadar (sıfırı tüketene kadar) sömürüyormuş...

Bunların önemi yoktu.

Bir hayal kurulunca...

‘Biz bir aileyiz’ denilerek işçi hayale ortak edilmiş gibi yapılır. Ama aslında o hayallere ulaşabilmek için üzerine basılan merdivendir işçi.

Hayalin yolcusu değildir asla!

ANİ UÇUŞ HIZLI ÇAKILIŞ

Atatürk Hava Limanı bünyesinde hizmete giren TİM Lojistik Merkezi tanıtımı hızlandı.

Arka arkaya ihracatçılar, iş adamları bilgilendirildi.

Çin koronavirüs ile boğuşurken...

Bunun dünyayı etkileyebileceği konuşulurken... 

Tim hiç hız kesmedi. Şubatın ilk haftasında iki büyük toplantı yaptı; Merter Sanayici ve İşadamları Derneği ve Bayrampaşa Tekstilci ve İş İnsanları Derneği ile buluştu.

Bu buluşmalar...

TİM Lojistik Merkezinden kargo yoluyla yapılacak ihracata yönelik bilgilendirme seminerleriydi.

Ne yazık ki...

Salgın TİM’in seminerlerinden hızlı yayıldı.

Uçuşlar durdu. İhracat yavaşladı. Lojistik hız kaybetti.

TİM Lojistik Merkezinin uçuşa geçen hayalleri çabuk çakıldı.

Ve o değişmez kural işledi: Hayallere ortak edilmeyenler acılarda dindirici hap olurlar.

Nitekim 13 işçi atıldı.

İŞÇİ İNSAN DEĞİL ‘EMEK GÜCÜDÜR’ KURALI

Niye atıldı 13 işçi?

Bu dönem biraz ‘Diş sıkılıp’ idare edilemez miydi?

Hem ne diyordu, TİM Başkanı İsmail Gülle: “Dünya ekonomisini durma noktasına getiren koronavirüse karşı iyi bir sınav verdik. Çin, Almanya ve İtalya gibi birçok ihracatçı ülkenin aksine ihracatçı sayımız artarken, pazarlarımızı da genişletmeyi başardık. Türk ihracatçısı bu süreçten güçlenerek çıkacak.”*

Güçlenerek çıkılacak bu süreçte TİM Lojistik Merkezi de iş yapardı her halde.

İşçilere ‘İşler düzelince çağırırız’ demek yerine, işçileri o güne kadar elde tutmak mümkün değil miydi?

13 işçiye 3 ay ödeme yapılsa...

Toplam maliyet sigortalarıyla birlikte ayda 50 bin TL, 3 ayda ise 150 bin TL eder.

6 ay ödeme yapılsa 300 bin...

İşçiye emekçiye rakam çok da...

Cumhurbaşkanı’nın başlattığı bağış kampanyasına ‘Biz bize yeteriz’ diyerek, 15 milyon lira ile katıldığını iftiharla söyleyen...

TİM için devede kulak!

Ama bildik bir başka kural işledi işte!

Emek gücünü kullanmayan bir işçiye asla ödeme yapılmaz.

İşçinin patrona sattığı şey emek gücüdür.

İşlerin durmasında hiç dahli olmasa da, işçi o gücü kullanmıyorsa bir hiçtir patronun gözünde. Evde ekmek bekleyenler varmış...

İşçinin ödemesi gereken borcu varmış...

İşçi başka iş bulamazmış...

Patronun umuru değildir.

Patron işçiye, emek gücünü kullandığı günlere dair ödemesini yapar (bazen bu da olmaz)... Ve işçiyi kapıya koyar.

‘Biz bir aileyiz’ anlatısı yerini ‘Biz hayır kurumu değiliz’ söylemine bırakır. Acı gerçek işçinin yüzüne çarpılır: Kullanılacak emek gücün yoksa başka kapıya.

SAATLER TEK ADAMA AYARLANIR KURALI!

Bir kural daha işledi: Tek adam otoritesi etrafında kurulu sistemlerde saatler tek adama kurulur.

Şöyle ki...

İcraatın adresi tektir; söze ‘hükümetin’ diye değil, ‘Cumhurbaşkanı’nın başlattığı dayanışma’ diye girilmelidir.

Harekete geçmek şarttır; Dedi mi yapılmalı, doğru yanlış sormadan harekete geçilmeli.

En azından (Onun imajını güçlendirmek için) yapılıyormuş gibi yapılmalı. Patronların istihdam kampanyasında sözle fırtınalar estirip pratikte İşsizlik Fonu’nun yağmalanmasının dışında hiçbir şeyi hayata geçirmemeleri örneğindeki gibi.      

Harekete geçmenin iki zorunluluğu vardır. Birincisi, çıkarlar (vergi indirimi, teşvik, İşsizlik Fonunun yağmalanması, ihale kapmak vs.) onun etrafında örülmüştür. Çıkarların zedelenmemesi için hareket şarttır. İkincisi harekete geçmezsen cezalandırılmayacağının garantisi yoktur!

Kurum temsilcisi gibi değil iktidar sözcüsü gibi konuşulmalıdır; TİM Başkanı Gülle’nin yaptığı buna örnektir: “Ülkemiz, ilk andan itibaren tehdidi ciddiyetle ele alarak sosyal ve ekonomik her alanda gerekli tüm tedbirleri almış, başta Hazine ve Maliye Bakanlığımız ve Ticaret Bakanlığımız olmak üzere hükümetimiz, ihracatçılar olarak bizlerin de bu süreci hasarsız atlatabilmesi adına talep ve önerilerimizi dikkate alarak ihracatçımızın ve iş dünyamızın bağışıklık sistemini güçlü kılacak tez adımlar atmıştır”.

Tek adama kurulu o saatin çarkları arasında kimlerin ezildiği ortada!

* https://tim.org.tr/tr/haberler-martta-koronaviruse-ragmen-ihracat-pazarlari-buyudu

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...