29 Mart 2020 00:26

Dönersen Islık Çal: Cüce olan ben değilim sizsiniz, hepiniz benden daha cücesiniz

Dönersen Islık Çal filminden bir kare

Görsel, Dönersen Islık Çal filminden bir kare

PAZAR
Paylaş

Beyoğlu’nun Arka Yakası, Gece Melek ve Bizim Çocuklar, Dönersen Islık Çal filmleri dışında da hem o sokaklarda yaşanan aykırı hayatları, cinsel tercihleri farklı insanları, onların sırtından para kazananları, ‘öteki’nin yolculuğunu ve suç insanlarını anlatan, yeraltı sineması içinde değerlendirilen bazı filmlerin adlarını yazmıştım önceki hafta. Bu filmlere 2 film daha ekleyebiliriz: ‘Renkli Türkçe’ (1999, Ahmet Çadırcı) ‘Martılar Açken’ (2002, Bülent Pelit)

DÖNERSEN ISLIK ÇAL

Yeraltı sineması filmlerinde “öteki”nin yolculuğunu aktarmayı sürdürüyoruz. ‘Dönersen Islık Çal’ filminin ana karakterlerinde, toplum tarafından ötekileştirilen iki karakterin, bir travesti ve homofobik bir cücenin dostluğu anlatılır.

Orhan Oğuz’un Cemal Şan’ın 1991 yılında Yunus Nadi Senaryo Ödülleri’nde ‘Övgüye Değer Senaryo Ödülü’nü alan senaryosundan çektiği 1992 yapımı başrollerini Fikret Kuşkan, Mevlüt Demiryay, Menderes Samancılar, Derya Alabora’nın paylaştığı filmin, yan rollerinde de “konuk oyuncu” olarak Memduh Ün, Orhan Elmas, Fuat Onan, Sırrı Elitaş, Günay Girik yer alır.

Film 1993 yılında 5. Ankara Film Festivali’inde En İyi Görüntü Yönetmeni, 15. Montpellier Film Festivali’nde En İyi Film, 7. Altın Koza Kültür ve Sanat Şenliği’nde Jüri Özel Ödülü’nü alır.

Ötekileştirilen ve toplumda yok sayıldıklarını gösterir gibi filmde adları olmayan iki insan üzerinden sevgi, dostluk ve dayanışmayı aktaran film, bulutları şekillere benzeten bir çocuğun sesiyle başlar. Ardından barda içen orta yaşlardaki iki erkeğin (Memduh Ün ve Orhan Elmas) görüntüsü, onlara servis yapan cüce barmen ve sarhoş olanın konuşması gelir.

Sonraki sahnede gecenin karanlığında ıssız sokaklarda koşarak kaçan bir travestiyi (Fikret Kuşkan) kovalayan üç adamı görürüz. Kaçan travestiyi yakaladıklarında fiziki şiddet uygulamaya başlarlar. Olaya tanık olan cüce (Mevlüt Demiryay) de boynundaki düdüğü öttürerek adamların kaçmasını sağlar. Cüce, travestiye yardımcı olmak için evine götürür, ona çorba yapar. Ama kadın zannettiği misafirinin travesti olduğunu anlayınca önce şaşırır, kadın sanıp “Çok güzelsiniz” dediği insana bu kez “Düşündükçe midem bulanıyor, çok çirkinsin” der. Birbirlerini karşılıklı aşağılayıp hakaret ettikten sonra cüce travestiyi evden kovsa da “Bu saatte gidecek yerim yok” diyen travesti, cücenin “Sabah gidersin” demesi üzerine kalır.

Gece terasta birlikte içer sohbet ederler ve aralarında bir dostluk başlar. Cüce kıyamaz, sabah kalktığında travesti için kahvaltı hazırlar ama odaya girdiğinde gitmiş olduğunu görür, üzülür.

Filmde yer alan ana karakterlerden sadece ev sahibesi Madam Lena’nın ve Adıgüzel’in adı geçer; diğer karakterler film boyunca adsızdır. Hayat kadınının, travestinin, hizmetçinin ve cücenin adı yoktur.

Cüce işe giderken kapılarında karşılaşıp ayaküstü sohbet ettiği komşularını, apartman sakinlerini de tanırız. Beyoğlu sokakları geceleri çok tehlikelidir, insanlar gasbedilir, dövülür, bıçaklanır, öldürülür. Cücenin arasının çok iyi olduğu ev sahibi Madam Lena da aynı apartmandadır. Bir alt katında da seks işçiliği yapan hayat kadınıyla (Derya Alabora) kocası ve sırtından para kazanan Adıgüzel (Menderes Samancılar) oturuyordur.

Barda çalışarak sabahladığı bir anda travestiyi karşısında bulur. Bir şeyler içerek sohbet ederler. Cüce “Biliyor musun, yıllardır barda envai çeşit insanla karşılaştım. Çoğu senden daha kadın, benden daha cüceydi. Önemli olan sahicilik, dostluk” der. “Hep gece yürüyecek değiliz ya, biraz da güneşe doğru yürüyelim” diyen travesti ve cüce sabahın ilk ışıklarıyla İstiklal Caddesi’ne çıkar, iki dışlanmış olarak hayata karşı el ele yürür.

Travesti bir gece çocukluk arkadaşı çıkan Adıgüzel’le gelir cüceye. Masa kurup terasta birlikte içer, ortak tanıdıkları ve anılarını konuşurlar. Bir gün Adıgüzel birlikte geldikleri travestiyi evinde ağırlamak ister, fakat  “can dostum” dediği çocukluk arkadaşı travestiyi karısı evden kovar. Adıgüzel travestiyi evden kovan ve kendisine de hakaret eden karısını yirmi yerinden bıçaklayarak öldürür.

BOYUNUN UZAYACAĞI YOK, AKLINI UZAT

Duvarında “Garantili Boy Uzatılır” yazısının asılı olduğu figüran-artist ajansında ajans sahibinin yine kendisi gibi bir garibanı, bu kez ünlü türkücü olacaksın diye kandırıp parasını aldığını, dolandırdığını gören cüce, “Yine paranı mı istemeye geldin diyen ajans sahibine “Artık boyumun uzamasını istemiyorum, cüce olan ben değilim, sizsiniz” der. Çıkarken boyunu uzatmak umuduyla gelen başka bir cüceye de, “Hiç uğraşma, boyunun uzayacağı falan yok. Biz böyleyiz, böyle doğduk, uğraşma boşuna. Bunlar dolandırıcı, paranı alıyorlar sadece. Boyunun uzayacağı falan yok, aklını uzat” der.

Cüce, uzun süre göremediği, haber alamadığı, merak ettiği travestiyi ziyarete gittiğinde ondan Adıgüzel’in de öldüğünü öğrenir.

Cüce bir gece çıktığı yüksek bir yerden “Cüceler, hepiniz benden daha cücesiniz” diye bağırarak, boynunda taşıdığı, tehlikelerden, kötü insanlardan korunmak için öttürdüğü düdüğünü öttürür. Şehrin karanlığında düdük sesi yankılanır.

Bir sabah evine dönerken gasbetmek için önünü kesip cüzdanını isteyenler, cüce kaçmaya çalışınca yakalayıp ağır şiddet uygularlar. Aldığı ağır darbeler sonrası ayakta duramayan, evde düşüp kaldığı yerde çaresiz yardım bekleyen cüce travesti geldiğinde sayıklamakta, terasta beslediği aç kalan köpeklerinden bahsetmektedir. Kendisini o halde bulan travestiden terasa çıkarmasını ister. Terasta dostum dediği travestiye bir şeyler anlatmaya çalışırken, “Anam anlatırdı insan ölünce başka biçimlerde yeryüzüne inermiş tekrar. At olurmuş, kuş olurmuş, ağaç olurmuş. Eğer bir gün tekrar dönersem, beni tanır mısın, küçük dostunu nasıl tanırsın? der ve

- “Tanıyabilir misin?” diye sorar.

- “Tanırım tabii. İnsan dostunu kokusundan, bakışından tanır. Hem sen dönersen ıslık çalarsın. İşte o zaman tanırım seni.

Cüce son nefesini en iyi dostu travestinin kollarında verir. Travesti, cücenin kapısını hep kilitli tuttuğu ‘sır odasının’ kapısını açtığında içerisinin ağzına kadar top dolu olduğunu görür. Bütün topları terastan sokağa atmaya başlar. Gökten İstiklal Caddesi’ne top yağıyordur. Cadde kalabalığı şaşkın gökten düşen, zıplayan topların peşinde koşuşturur.

Son sahnede travestiyi elinde topla görürüz. Bir süre caddede toplarla oynayan, eğlenen neşeli kalabalığa bakar ve elindeki topa bir tekme atar. Caddede yürümeye başlar, kalabalığa karışır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...