25 Mart 2020 00:32

"Yerli ve milli" senaryo değil, test kiti

Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül'ün 23 Mart tarihli yazısı

Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül'ün 23 Mart tarihli yazısı

Paylaş

AKP’nin tek başına iktidar şansını kaybetmesinin ardından, rızayı artık bir yük olarak görüp, zor ile tahkim edilen kutuplaştırıcı bir siyasal hatta oturmasıyla birlikte, iktidarı destekleyen yazarların dili de bununla uyumlu bir seyir izledi. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde analitik bir dil kullanmaya özen gösteren Yeni Şafak Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘büyük dünya lideri’, muhalefeti de ‘hain’ diye zikreden bir söylemle arzı endam etmeye başladı. Muhalefetin büyük kentleri kazandığı son yerel seçimler sonrası, İstanbul seçimlerinin iptali için nasıl canhıraş çalıştığını, siyasal alanın iktidar lehine dizaynı için ne türden komplo teorilerini gündeme getirdiğini hatırlamak bile yeter.

Sağlık çalışanlarına destek için sivil biçimde başlatılan eylemlere iktidarın eklemlenerek, onu kendi hegemonyasına içermeye çalıştığı bu ‘empati kuralım, dayanışalım’ günlerinde, İbrahim Karagül’ün diline de bir sakinlik geldi. Peki Karagül’ün, ‘Korona bize neyi anlatıyor?’ sorusuna yanıt niyetine art arda yazdığı bu dingin dilli yazıları gerçekten nefret söylemi ve kutuplaştırıcı siyaset dilinden uzaklaşmanın bir işareti sayabilir miyiz? Sayan fena halde yanılır.

Önceki gün yayımlanan son yazısından hareketle nedenini tartışalım. Koronavirüse ilişkin küresel bağlamdaki iyimser ve kötümser senaryolarını sıralayan Karagül, “Salgın; ülke, bölge, etnik yapı, dini farklılık, kültürel çevre, zengin-fakir, toplumsal statü hiçbir şey dinlemiyor” diyor.

İlk bakışta mantıklı gibi görünen bu savruk ve yanlış genelleme bu süreçte herhalde sayısız kez yinelenmiştir. Karagül’ün yazısının yayımlandığı gün yayımlanan gazetemiz Evrensel’in Ankara bürosu muhabiri Burcu Yıldırım’ın haberi üzerinden bir bakalım bu genellemeye: “PTT, Bilgi Teknoloji A.Ş bünyesindeki 20 iştirak personelini işten çıkardı. Çıkış haberi işçilere önce telefonla ardından geçtiğimiz hafta sonu gece yarısında atılan maille bildirildi. İşten çıkarılan ve görüştüğümüz işçiler ise ‘Bu salgın döneminde işçi çıkartılır mı, biz ne yapacağız? Avukatla görüşmek için dışarı bile çıkamıyoruz’ diyerek tepkilerini dile getirdi.”

Salgın dönemi Evrensel’de haberini girdiğimiz böyle başka örnekler de var. Bu örnekler yaşanırken, Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonu Türk-İş'in Genel Başkanı Ergün Atalay da patronlara şöyle seslendi: ‘Lütfen işçi çıkarmayın.’

Bu güçlü ve caydırıcı çağrının nasıl bir etki yaratacağını hep birlikte göreceğiz(!) Biz yine Karagül ile devam edelim.

“Artık bunu biliyoruz. Batı’nın kibri çöküyor. Finansal, ekonomik sistemi çöküyor. Güç ayrıcalığı çöküyor. İtalya, Fransa, İngiltere ve Almanya’da gördüklerimiz bize bunları anlatıyor” diyen Karagül, sakin sakin gelip, sözü yine ‘yerli ve milli’ bir perspektifle ‘güçlü lider’ine bağlıyor:

“Merkezi iktidar alanı zayıf olan, güçlü bir liderliğe sahip olmayan, toplumsal dayanışmayı sağlayamayan, çok iyi koordine olamayan ülkeler ağır hasar alacak gibi. Türkiye bütün bu alanlarda dünyanın önde gelen birkaç ülkesinden biridir.

Türkiye olarak sağlık sistemini ve merkezi iktidar alanını sağlam tutmak zorundayız. Bu ikisini ayakta tutabilirsek, salgın sonrası çok daha güçlü bir ülke olarak öne çıkacağız. Güç ve zenginlik el değiştirirken, ana paydaşlardan biri Türkiye olacak.

Ve biz bu salgını yeneceğiz. Devlet ve kurumlar kadar bireyler de sorumlu davranırsa, ki bence davranıyor, bu tehdidin üstesinden geleceğiz.”

Yani herkes, çoktan irtifa kaybeden o ‘Yenikapı Ruhu’ zokasını yeniden yerse, bu süreçten daha da güçlenerek çıkacağımızı söylüyor bize Karagül. Yok, almayalım o empatiden biz. Onun yerine, kendi yurttaşından esirgeyip, ‘yerli, milli’ tercihlerle dışarıya pazarladığınız test kitinden alalım mesela.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...