20 Şubat 2020 00:28

Türkiye'nin İdlip ısrarı

İdlib'de dumanlar yükselen bir mahallenin uzaktan görünümü.

Fotoğraf: Uğur Can/DHA (Arşiv)

Paylaş

Türkiye’nin İdlip konusundaki ısrarı giderek sertleşen açıklamalarla sürüyor. Rusya ve Şam, başından beri saklamadıkları ve her fırsatta dile getirdikleri tavırlarını koruyorlar.

Türkiye’nin sebepleri gibi sonuçları da kestirilemez ısrarı tansiyonu yükseltirken İdlip’e dair çok önemli gerçekler hala açık bir şekilde ortada; mesela, İdlip’i elinde tutan silahlı yapı son birkaç gün içinde kimliğini, zihniyetini, amaçlarını değiştirip nedamet filan getirmedi. İdlip’i El Kaide’nin kontrol ettiği gerçeği değişmedi. İdlip daha önce de olduğu gibi hala Suriye toprağı ve Suriye hala Birleşmiş Milletler’de daimi temsilcisi olan, kurumsal yapının işlediği bir devlet.

Kısacası, Türkiye ve Rusya’yı diplomatik olduğu kadar Suriye sahasında askeri açıdan da karşı karşıya getirme riski olan İdlip konusunda sadece Türkiye’nin amacı belirsiz. Rusya dahil birçok ülke İdlip’te toplanan cihatçıları kendi güvenliklerine tehdit sayarken, tehlikenin farkında iken bu durumu gündeme getirmeyen neredeyse tek ülke Türkiye.

İdlip konusundaki her gelişmede akılda tutulması gereken iki önemli noktayı bir kez daha belirtmek gerek;

-Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünü tanıyor.

-Türkiye, İdlip’i kontrol eden Heyet Tahrir Şam’ı terörist olarak tanımlıyor.

Buna karşılık Ankara’nın Şam ile ilişki kurmama ısrarı, Suriye’nin resmi ordusu olan Suriye Ordusunu şimdilik sözlü açıklamalarla sınırlı olsa da terör kapsamına sokmaya çalışması aslında uzun süredir malum olanın ilanı. Türkiye’nin Suriye’nin toprak bütünlüğünü tanıma yönündeki açıklamalarının epeydir sahada karşılığı yoktu. Bu söylem, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt siyasi ve askeri oluşumlara ilişkin gelişmeler meydana geldiğinde duyuluyordu. Ancak Suriye’nin geri kalanında defalarca Suriye Ordusu ya doğrudan ya da TSK’nin birlikte hareket ettiği silahlı gruplar üzerinden hedef alındı. Bir ülkenin komşusu olan başka bir ülkeye yönelik açıkça “toprak bütünlüğünü tanımıyorum” demesi birçok riski tetikleyen bir hamle ki, Türkiye’den son günlerde yapılan açıklamalarda bu niyet açıkça ortaya koyuluyor.

Rusya, Türkiye’nin İdlip üzerinden savaş ısrarını törpülemeye çalışıyor. Son olarak Moskova’da bir araya gelen Türk ve Rus heyetlerin görüşmelerinden sızanlar Rusya’nın İdlip konusunda daha önce defalarca sergilediği esnek politikadan vazgeçtiğini, artık İdlip sorununun çözümü konusunda ısrarcı olduğunu ortaya koyuyor. Buna karşılık, Türkiye’nin Moskova’dan tam olarak hangi taleplerde bulunduğu açık olmamakla birlikte görüşmenin sonuçsuz kalmakla yetinmeyip Türkiye-Rusya ilişkilerindeki gerginliği iyice tırmandırdığı anlaşılıyor.

Türk-Rus heyetlerinin görüştüğü saatlerde Suriye sahasında çok önemli gelişmeler gerçekleşti. Suriye ordusu Rusya’nın desteği ile Halep kırsalında bulunan ve silahlı grupların kontrol ettiği bölgeleri ele geçirdi. Böylece, sadece İdlip’teki cihatçılar değil Türkiye’nin desteklediği ÖSO grupları da Türkiye sınırında küçük bir bölgeye sıkıştırılmış oldu. Yine, adlarını sık sık duyduğumuz M-4 ve M-5 karayolları artık Suriye Ordusunun kontrolüne geçti. Bu durum, TSK’nin Suriye’nin kuzeyindeki manevralarını doğrudan olumsuz etkileyecek gelişmelerden biri.

Bu arada, Türkiye’den yapılan “Gerekirse Suriye Ordusu ile savaşacağız” çıkışlarına Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad Şam’dan yanıt verdi; “Kuzeyden gelen boş seslere rağmen topraklarımızın tamamını almak için savaşa devam edeceğiz.”

Esad’ın açıklamalarının Rusya ile istişare edildiğini tahmin etmek güç değil. Zaten diplomasi trafiği sürerken Rus basınında sayısı giderek artan Türkiye ve hükümet karşıtı haber ve yorumları göz ardı etmemek gerek.

Türkiye, sınıra çok büyük bir askeri yığınak yapmayı sürdürüyor. Suriye içinde Rusya, hava sahasını Türkiye açmayacak gibi görünüyor. Zaten, Rusya’nın tavrına bakılırsa bir çatışma çıkması halinde Türkiye, Suriye’de Rusya ile savaşacak.

Türkiye iç basınında “ABD’nin Türkiye’nin haklı mücadelesine vurgu yaptığı, Türkiye’yi desteklediği” yönündeki haber ve yorumlarda da dikkat çekici artış var. Ancak “Türkiye-Suriye arasında doğrudan bir savaş çıkması halinde, sahadaki Rusya varlığına rağmen ABD, Türkiye’ye nasıl bir destek verecek” sorusunun karşılığı yok. ABD’den gelen her gurur okşayıcı, sırt sıvazlayan açıklamayı manşetlere, ekranlara taşıyanlar “Lafla peynir gemisi yürümez, desteğinizin boyutları, süresi ne olacak?” diye sormuşlar mıdır, bilinmez.

Bütün bu gelişmeler olurken İdlip’teki TSK gözlem noktalarının durumları ve sayısı da iyice belirsizleşti. Soçi sürecinde Rusya ve İran’ın yeşil ışığı ile kurulan 12 gözlem noktasının en az 10 tanesi artık Suriye Ordusu’nun kontrolündeki bölge içinde. Bunlar boşaltıldı mı, orada bulunan askerlerin durumu ne, güvenlikleri nasıl sağlanacak; belirsiz. Buna ek olarak Türkiye’nin İdlip içinde 30’a yakın yeni noktada “gözlem noktası” adı altında konuşlandığına dair bilgiler geliyor. O noktalardaki TSK mensupları Suriye ordusunun/Rusya’nın veya iyice sıkıştığı için Türkiye’yi çatışmaya çekmek için bahane arayan cihatçı grupların açık hedefi halinde. Böylesi riskli bir hamle ne kazandıracak Türkiye’ye? Birkaç TSK mensubu, Türk askeri daha hedef olduğunda Türkiye’nin İdlip’e ve İdlip üzerinden Suriye Ordusu’na savaş açmasının meşru bir gerekçesi mi olacaklar? Veya birçok insanın sorduğu soruyu soralım; O askerler neden hala İdlip’te?

Türkiye’nin İdlip ısrarının sebebi ne? İdlip’teki cihatçı grupların “hamisi” imajı güçlenirken Türkiye, bu süreçten nasıl bir kazanımla çıkmayı umuyor?

İdlip, küçücük bir şehir ancak Türkiye’nin yıllardır süren ve hala sebebi bilinmeyen ısrarı nedeniyle Türkiye için küçük kıyameti koparabilecek bir şehir de olabilir. Mevcut gerginliğin Türkiye-Suriye savaşına evrilmesi Türkiye ve Suriye ile sınırlı kalmayacak bir kaosu kolaylıkla tetikleyebilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...