30 Ocak 2020 00:24

Yüzyılın tabutu

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Donald Trump el sıkışırken.

Fotoğraf: AA

Paylaş

ABD Başkanı Trump, “Yüzyılın Anlaşması” adını verdiği planını nihayet açıkladı. Plan, Filistin-İsrail sorununu çözme ve barışı sağlama iddiasında. Ancak gerek planın açıklandığı tören havasındaki basın toplantısı ve gerekse toplantıda Trump’ın yaptığı açıklamalar, planın tamamen İsrail lehine olduğunu ortaya koyuyor.

Trump, bazı Arap ülkelerinin temsilcilerinin ve büyük elçilerinin de hazır bulunduğu misafirlerin karşısına İsrail Lideri Netanyahu ile çıktı. Planın “Barış ve refah müjdelediği” diğer taraf olan Filistin’den temsilci yoktu.

Planın siyasi boyutu yeni açıklandı ancak son 2 yıldır ABD tarafından atılan adımlar Trump’ın şaşaalı bir toplantı ile duyurduğu detaylara ilişkin fikir veriyordu zaten. ABD elçiliğinin Kudüs’e taşınması, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması, Bahreyn’de düzenlenen, Gazze’yi de içeren ekonomik kalkınma planı tanıtımı toplantısı gibi adımlarla planın getirecekleri belliydi.

ABD’nin Filistin-İsrail sorununa yönelik politikasını şekillendirdiği Oslo süreci Trump’ın göreve başladığı günlerde rafa kaldırılmıştı. “Yüzyılın Anlaşması” ile de son 2 yıl içinde iki devletli çözümü esas alan Oslo’nun tabutu kaldırılmış oldu.

Velhasıl Filistin yönetimi ve direniş hattı tarafı bu dönemde Trump yönetimi tarafından atılan her adımın ardından yeni süreci tanımadıklarını duyurmaya çalıştı. Nitekim, toplantı öncesinde planı tanımadıklarını duyuran açıklamalar geldi. Arap ve Müslüman ülkelere de “Trump’ın toplantısına katılmayın” çağrıları yapıldı.

Ancak 1947’den beri Filistin davasını dış politikalarına eklemleyen ve bundan defalarca faydalanan bölge ülkelerinin toplantıya tepkisi olmadığı gibi toplantıda birkaç ülkenin temsilcisi de hazır bulundu. Toplantıya katılmayan ülkelerden birkaçından “Filistin ve İsrail planı tartışmalı” gibi “anlamsız” açıklamalar geldi.

Planda Filistin ve Filistinliler yokken, planın duyurusu Netanyahu ile birlikte yapılmışken, toplantı sonrası Trump Filistin haritası yayımlayıp “İsrail’i ve kendini savunma hakkını desteklediğini” açıkça duyurmuşken kimler, neyi tartışacak?

Aslında Filistin meselesini dillerinden düşürmeyen bölge ülkelerinin son yıllardaki tavırları göz önüne alındığında Trump’ın oldukça dürüst davrandığını ve şeffaf bir açıklama yaptığını söylemek mümkün.

Ne dedi Trump basın açıklamasında?

  • Gerçekçi iki devletli çözüm ile Filistin’in İsrail’in güvenliğine yönelik tehdidi azaltılacaktır.
  • İsrail ilk kez harita açıklanmasına izin verdi… Detaylı net bir harita için komisyon kuracağız.
  • Gelecekteki Filistin devleti kurulmasının şartları arasında terörü reddetmesi vardır. Barış ödün talep eder, ama biz asla İsrail’den güvenliğinden ödün vermesini talep etmeyeceğiz.
  • Kudüs İsrail’in bölünmemiş başkenti kalacaktır.
  • İsrail için çok şey yaptım, Kudüs’ü başkent tanıdım, elçiliği taşıdım, Golan’daki egemenliğini tanıdım, en önemlisi korkunç ve berbat İran nükleer anlaşmasından çekilmemdi.
  • Bu harita Filistin’in bugünkü topraklarını iki katından fazlasına çıkaracak, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinde ABD gururla büyükelçilik açacak. Hiçbir Filistinli yerinden edilmeyecek.
  • Filistin halkına sonunda refah ve mutluluk gelecek, dış yardım olmaksızın kendi başlarının çaresine bakacaklar, çok başarılı bir halk kendileri.
  • Plan Filistin’e 50 milyar dolarlık ticari yatırım sağlayacak ve iyi yürütülürse Filistinliler için 1 milyon istihdam yaratacak.
  • Bu plan, bağımsız bir Filistin devleti ve Filistinliler için son şans.

Planın buraya kadar olan kısmında önceliğin İsrail ve İsrail’in güvenliği olduğu gayet net anlaşılıyor. Arap ayaklanması döneminde ciddi darbe alan İsrail karşıtı direniş hattı zaten ABD’nin terör listesindeydi. Bundan sonra muhtemelen İsrail karşıtı siyasi ve sivil çıkışlar da aynı akıbete uğrayacak.

Planda, Filistinlilerin dış yardımlara muhtaç oluşlarında kuşatmaların ve İsrail yönetiminin payı yokmuş gibi “Artık kendi başlarının çaresine bakabilmelerini” sağlayacak projeler de müjdeleniyor.

Trump, planının 80 sayfalık olduğunu, Twitter hesabından duyurduğu Filistin haritası dahil birçok başlığa ilişkin detayların zamanla belirleneceğini ve bunun için de komisyonlar kurulacağını söyledi. Komisyonlarda da Filistinliler olmayacak muhtemelen. Ancak bu durumun Trump’ı durdurmayacağı açık. Trump da bölge ülkelerinin Filistin meselesine sahip çıkmayacağını, bölgede yeni bir dönem başladığını, direniş hattının bölge içi nüfuz çekişmelerinde bizzat bölge ülkeleri tarafından yıpratıldığını gayet iyi biliyor. Bu nedenle, planın hazırlanma aşamasında olduğu yaptığını yapacak ve taraflardan biri olan Filistin’i ve Filistinlileri değil Suudi Arabistan ve Mısır gibi bölge ülkelerini muhatap alacak.

Trump açıklamasında buna da değiniyor aslında ve diyor ki, “İslam dünyasının 1948’te yaptığı hatayı, İsrail’i tanımak yerine saldırma hatasını düzeltmesinin zamanı gelmiştir.”

İsrail’in bir süredir bölge ülkeleri ile yeniden ilişki kurma çabaları olduğu biliniyor. Artık İsrail ile yakınlaşmak isteyen ülkeler desteklenip cesaretlendirilecek, istemeyenler muhtemelen cezalandırılacak.

Sonuçta ok yaydan çıktı artık. ABD’nin Trump’ın yol haritasından keskin bir şekilde dönüş yapması pek de olası görünmüyor. Zaten bölgeden, böylesi bir dönüşe zorlayacak şartları yaratabilecek caydırıcı gücü olan bir çıkış gelmesi de çok zor.

Önümüzdeki aylarda Filistin meselesini tekrar tekrar konuşacağız ancak olası gelişmeler 2 temel esas üzerinde şekillenecek gibi görünüyor.

Trump’ın konuşmasına geri dönelim;

  1. Filistin’e, bağımsız bir devlet olabilmesinde gerekli koşulları yerine getirebilmesi için 4 yıllık bir süre öngörüyoruz.
    4 yıl boyunca İsrail karşıtı silahlı-siyasi direnişin kırılması için yoğun bir baskı dönemi başlayabilir. Bu sürece bölgedeki bazı ülkelerin de katılması mümkün.
  2. Filistinliler İsrail’i Yahudi devleti olarak tanımalı ve mülteci sorunu İsrail dışında çözülmeli.

İki devletli çözüm, planın ambalaj kısmı olacak gibi görünüyor. Mevcut plana ve Trump dönemi Filistin politikalarına göre Filistin en fazla İsrail içinde kısmi özerkliği olan bölge statüsü alabilir.

1947’den beri Lübnan ve Suriye başta olmak üzere bölgeye dağılan milyonlarca Filistinlinin geri dönmesi de mümkün olmayacak gibi görünüyor. Zaten İsrail ve ABD sadece 1947 ve 1948’de göç edenlerin topraklarına geri dönmesini kabul ediyor ki, bu kitlenin büyük kısmı zaten hayatta değil. Ancak onların çocukları ve torunları Filistinli sayılmıyor.

Bu nedenle, geçtiğimiz yıl Trump, Birleşmiş Milletler mülteciler ajanslarının birkaçını hedef almış ve Lübnan-Suriye gibi ülkelerdeki Filistinli göçmenlerin çocuklarını ve torunlarını da Filistinli kaydederek ‘Geri dönüş hakkı verilmesi gereken’ sayısını şişirdiklerini söylemişti. Trump bu suçlamalarla da yetinmedi, bu ajansların bütçesine ABD tarafından yapılan bağış paylarını da büyük ölçüde kesti.

Plan on yıllardır topraklarına dönmeyi ümit eden ve bulundukları ülkelerde vatansız yaşayan Filistinlilerin ümitlerinin de gömüldüğü bir süreci başlatmış oldu.

Filistin boğulmak üzere, Filistinliler sahipsiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...