20 Aralık 2019 00:08

Trump’ı azil süreci ne anlama geliyor?

Fotoğraf: Beyaz Saray

Paylaş

Dünya kamuoyu hafta başından beri ABD Başkanı Donald Trump’a karşı açılan azil davasına (Impeachment) kilitlenmiş durumda. ABD tarihinde Andrew Johnson (1868) ve Bill Clinton’dan (1998) sonra azil davasının açıldığı üçüncü devlet başkanı olan Trump’ın, sürecin sonunda görevden alınması durumunda bunun hem ABD iç politikası hem de dünya siyaseti açısından önemli sonuçlar doğuracağı bugünden görülüyor.

Göreve geldiği 2016’da ABD tarihinin en tartışmalı ve pervasız devlet başkanı olacağı belli olan Trump’ın bu nedenle görev süresini normal şekilde tamamlayıp tamamlamayacağı daha ilk günden itibaren tartışmaya açılmıştı. Çünkü ABD’nin aşırı sağcı-muhafazakar burjuvazisinin dünya üzerindeki çıkarlarını en pervasız şekilde savunan ve kısmen de başarılı olan Trump, hem içeride hem de dışarıda dosttan çok düşman kazandı.

Dışarıda, kendisine itiraz eden ülkeler ve liderlere daha çok sosyal medya üzerinden aşağılayıcı ve burjuva diplomasisinin sınırlarını da zorlayan bir tutum içerisine girdi. Trump’ı azil davasına götüren süreç ise Demokratların adayı olması beklenen, muhtemel rakibi Joe Biden’i siyaset dışı yöntemlerle devre dışı bırakma planıyla başladı. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski’yi telefonla arayan Trump, Biden ve ailesi hakkında soruşturmalar açarak kendisine yardımcı olmasını istemişti. İstihbarat raporları ve telefon dinlemeleri Trump’ın Zelenski’ye bu baskıyı yapıldığını kanıtlıyor. ABD’nin Ukrayna’ya vermeyi kararlaştırdığı 400 milyon dolarlık askeri yardım, baskı aracı haline getirildi. Skandal ortaya çıktıktan sonra yardım serbest bırakıldı.

Bütün bu raporların ardından Temsilciler Meclisi Adalet Komisyonu, “Görevini kötüye kullanmak” ve “Kongrenin çalışmasını engellemek” gerekçeleriyle azil davasının açılmasına karar verilmişti. Davanın savcısı durumundaki Adalet Komisyonunun başvurusu, çarşamba gecesi Demokratların çoğunlukta olduğu Temsilciler Meclisi tarafından kabul edildi. Böylece Trump’ın yargılanmasının önü resmen açılmış oldu. Trump’ın partisi Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu ve “hakim” görevi görecek Senatoda ocak ortasında başlaması beklenen yargılamanın sonucu asıl süreci belirleyecek. Trump’ın aleyhine bir kararın çıkması için Senatonun 100 üyesinden üçte ikisinin Trump aleyhine el kaldırması şart. Bunun olabilmesi için de Cumhuriyetçilerden en az 20 senatörün Demokratlarla birlikte Trump aleyhine oy vermesi gerekiyor.

Siyasi gözlemciler şimdilik Senatodan Trump aleyhine bir kararın çıkma olasılığının zayıf olduğuna işaret ediyor. Temsilciler Meclisindeki oylamada Cumhuriyetçilerin fire vermeden Trump’ın arkasında durması dikkate değer. Buna karşılık Demokratlar fire verdi. Benzer bir durumun Senatoda da olabileceği ileri sürülüyor. Özellikle muhafazakar seçim bölgelerinden gelen Demokrat senatörlerin yeniden seçilmeyi garantiye almak için Trump lehine el kaldırabilecekleri iddia ediliyor.

Sürecin Trump’ın lehine sonuçlanması durumunda bunun seçimler öncesinde öncelikle Trump sonra da Cumhuriyetçiler için bir zafer olacağı bugünden görülebiliyor. Dolayısıyla Trump’ı zayıflatmak için başlatılan süreç Trump’ı güçlendirebilir ve bir dönem daha başkanlık koltuğuna oturmasını sağlayabilir. Bu olasılığın Demokratlar cephesinde ağır bir yenilgi etkisi yaratacağı da ortada.

Almanya’da yayımlanan Süddeutsche Zeitung’da dün yer alan habere göre, süreç şimdiden Trump’a yaramaya başlamış. Ekim başında azil sürecini destekleyenlerin oranı yüzde 50 iken, şimdi yüzde 47.2’ye düşmüş. Trump’ın oyu da sabit şekilde yüzde 40-42 arasında seyrediyor. Yani göreve geldikten sonra imza attığı skandallar, rakiplerini devre dışı bırakmak için başvurduğu ayak oyunları, itibarını pek zedelemişe benzemiyor. Bunda Trump döneminde ekonomideki büyümenin öncesine göre daha iyiye gitmesi, uzun bir aradan sonra resmi rakamlarda işsizliğin düşmesi, dış politikada Çin gibi rakiplerle açıktan mücadele başlatması önemli bir rol oynadı. Dahası, dört yıl önce Cumhuriyetçiler cephesinde de tartışmalı bir isim olan Trump, şimdi parti içindeki bütün kesimleri arkasına almış, rakipsiz lider görüntüsü veriyor. Cumhuriyetçiler içinden çıkacak rakiplere pek şans tanınmıyor. Buna rağmen belirtmek gerekiyor ki azil süreci parti içinde Trump’tan kurtulmak isteyenler için de son bir şans.

Özetle ABD içerisindeki burjuva klikleri arasında siyasi kutuplaşma, gerilim ve pervasızlık asıl olarak önümüzdeki yıla damgasını vuracak. Trump ile baş edemeyen Demokratların pek çok açıdan ondan farksız olduğu da ortada. Bu nedenle emekçilerin sorunlarını çözecek gerçek anlamda bir alternatif dinamik ortaya çıkmadığı sürece burjuva klikleri arasındaki tepişmeden emekçi sınıflar zarar görmeye devam edecek. Trump’a oy veren milyonlarca emekçinin gerçek sorunları yerine Ukrayna skandalı üzerinden azil süreci başlatmanın siyaseten doğru bir adım olup olmadığını yakında hep birlikte göreceğiz.

Belli olan ise senaryosu hazır bu filmin Hollywood’da talibinin çok olacağı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa