İfade özgürlüğü ve şiddet
Fotoğraf: MA
“Türkiye’de düşünce”, terör yasaları dahilinde değerlendirilir haldedir. Terör tanımının genişliği ve bu genişliğin belirsizlik içermesi nedeniyle, düşünce açıklamaları terör soruşturma ve davalarına tabi kılınmaktadır.
Oysa Türkiye’nin tarafı olduğu ve uymakla zorunlu olduğu (Anayasa, md. 90), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS, md. 46) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) uygulamasında ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamalar, o arada “terör”, şiddet, 10/2’deki sınırlama ölçütlerine uygun değerlendirmeye tabi tutulur. Öncelikle,
1) İfade özgürlüğüne yapılan muamele yasayla öngörülmelidir.
2) Meşru bir amaç izlenmelidir (meşru amaç 10/2de yazılıdır ve 9 meşru amaç vardır).
3) Müdahale demokratik bir toplumda gerekli olmalıdır.
Suçun maddi unsurunun oluşup oluşmadığı AİHM’nin değerlendirmeleri doğrultusunda yapılmalıdır. AİHM standartları şiddet konusunda çeşitli AİHM kararları ile belirgin hale gelmiştir. Kerem Altıparmak tarafından hazırlanan “1991’den bugüne ifade özgürlüğü” kitabında (İHOP yayını, şubat 2019), “Şiddete tahrik sorunu” (s.44) ve “şiddetin anlamı” (s.54) başlıkları altında konu tartışılmaktadır.
AİHM’nin Türkiye ile ilgili şu kararları aydınlatıcı olabilir: Erdoğdu ve İnce/Türkiye (1999), Başkaya ve Okçuoğlu/Türkiye (1999), Sürek/Türkiye (1999), Yalçın Küçük/Türkiye (1999) ve Erdoğdu/Türkiye (1999) kararları. AİHM standartları bu kararlarda kendini gösterir. Altıparmak bu kararlara “1999 kararları” diyor.
Bu kararlarda belirginleşen “AİHM standartları”nı şöyle ifade etmek mümkün. Bir: Söz, kim tarafından, nerede, nasıl hangi konuda, hangi araçla söylenmiştir. İki: Sözün şiddete teşvik, tahrik olup olmadığına bakılacaktır. Üç: Sözün şiddete neden olma olasılığının olup olmadığı dikkate alınacaktır.
Burada ifade etmem gerekir ki, anımsıyorum, İoanna Kuçuradi hocam, Türkiye’de birçok konuda, durumda, olay/larda, bağlam/bağlantı boyutu düşünülmüyor, dikkate alınmıyor demektedir, pek çok yazı ve konuşmalarında. İfade özgürlüğü meselesinde de, “söz”ün, yazının bütünlüğü içerisinde meseleye bakmak ve söylenen sözün, yazının bağlamına bakmak gerekir. Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. maddesi, bir örgütün cebir, şiddet, tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermeyi, övmeyi, bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propaganda yapılmasını, yani şiddeti teşvik ve tahriki yasaklar. Yani suçun oluşabilmesi için, sadece propaganda yapılmış olması değil, suçun oluşması için bu örgütün cebir şiddet yöntemlerini meşru gösterme veya teşvik şeklinde bir propaganda yapılmış olması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi (AYM) Ayşe Çelik kararında bunu vurgulamaktadır. AYM, Sırrı Süreyya Önder ve Füsun Üstel kararlarında (Barış Akademisyenleri davasında) suçun oluşması için sadece propaganda yapmayı değil aynı zamanda bu propagandanın “terör eylemlerini” başka bir deyişle şiddeti teşvik eder şekilde yapılmış olması gerektiğini karar altına almıştır. Oysa memlekette, hoşa gitmeyen düşünceler, “terör” olarak ve “suç” olarak nitelenir haldedir. On binlerce insanın evleri basılmakta, gözaltına alınmakta, ev ve işyeri aramalarına tabi tutulmakta, on binlerce soruşturma ve dava dosyası hazırlanmakta ve uygulanmaktadır.
Uzak açıdan bakınca, Türkiye, düşünce suçu hapishanesi görünümündedir.
Belirsiz yasalara, keyfi uygulamalar eşlik etmektedir. Hukukun üstünlüğü ilkesi yaşam bulamaz haldedir. Soruşturma ve kovuşturma makamları, AİHM içtihatlarına ve ne yazık anayasal hükümlere uzak bir pratik sergilemekte ve o nedenle de, insanların-yurttaşların insan hakları hukuksal korumadan yoksun hale gelmektedir.
Peki ne olacak?
Çetin Altan’dan mülhem, “Enseyi karartmamak lazım.”
Düşünce suçu hapishanesi görünümünden, özgürlük ülkesi haline dönüşüm mümkündür.
Bunun için, yüksek politik irade gerekir. Şimdilik uzakta. Ama iradenin oluşması için çalışmak, emek vermek, mücadele etmek lazım.
Türkiye sancılı bir süreçten geçiyor.
Sancılı süreçten çıkışı da bu mücadele gösterecektir.
Kolektif akla ve pozitif telaşa ihtiyaç var.
- Sonrası... 22 Haziran 2023 04:20
- İnsan hakları standartları ve değişim 15 Haziran 2023 04:10
- İnsan haklarının korunması sorunu 08 Haziran 2023 04:21
- Yeni bir güne uyanabilmek: Yaşamak! 01 Haziran 2023 04:21
- AYM kararlarına uyum ve uygulama sorunu 25 Mayıs 2023 04:22
- PKK ve ETA'nın savaşı ve aileler 18 Mayıs 2023 04:19
- Yeşil Sol Parti Çankaya'dan: Sekiz paragrafta atılacak devrimci adımlar 11 Mayıs 2023 04:41
- AİHM kararlarına uyum göstermek 04 Mayıs 2023 04:19
- Hukukun üstünlüğü ve demokrasiye saygı ihtiyacı 27 Nisan 2023 04:21
- Devletin savaş harcamaları üzerine 20 Nisan 2023 04:18
- Cumartesi Annelerinin toplanma özgürlüğü, polis ve Anayasa Mahkemesi 13 Nisan 2023 04:01
- Yeni dönem mi? 06 Nisan 2023 04:21