Siyaset savaşa dönüştürülmemelidir
Fotoğraf: Envato
Burjuva demokrasisinde siyaset alanı farklı fikirlerden toplum için olabilecek en makul uygulama politikalarının ortaya çıktığı iddia edilir. Açıktır ki, varsıl kesimin hakim olduğu sınıflı toplumlarda varsılın sesi daha gür çıkacağı için kanunlar ve uygulamalar da bu kesim çıkarı doğrultusunda gerçekleşir. Demokrasi söylemlerinin iktidarın meşruiyetini kanıtlamada zayıf kaldığı durumlarda dincilik ya da milliyetçilik gibi kutsal ve hamasi duygulara dokunan söylem ve politikalarla toplumsal meşruiyet sağlanma yoluna gidilir. Nitekim Türkiye’de son yıllara doğru giderek yükselen akımın içeriğine maalesef ekonomi ya da hukuk vb. gibi söylem ve uygulamalar değil, terörle mücadelenin de körüklediği hamasi ve gericilikle öne çıkarılan dinsel söylemler hakim oldu. AKP-MHP ittifakı tam da bu damar üzerine oturtuldu.
Aslında bu damar iktidarı zayıflıyor olmakla beraber, daha bir süre taşıyabilirdi, ancak halkı ve bizzat iktidar yandaşlarını da galeyana getiren eylem nefret söyleminin bir türlü terk edilmemesi ve iktidarın meşru yollarla terk edilmeyeceği algısının toplumda yaygınlaştırılmasıdır. Bu yaygınlaştırmada en büyük günah, maalesef, bizzat iktidar bileşkesinin yandaşlarındadır. Gerek AKP, gerekse MHP yandaşlarının kalenin terk edilmemesi gibi bağnaz anlayışla başkanlarına tapınmaları bizzat başkanları ve partiyi böyle bir çöküşün başlangıcına taşıdı.
İktidar koltuğu mülkiyet değildir, iktidarın savunulması da eve giren hırsıza karşı evin savunulmasına mümasil şekilde her türlü önlemin meşrulaştırılabileceği gibi bir durum değildir. İktidar mutlak değil, geçici makamdır. Bu durum halisane şekilde yürekten kabul edilirse ancak ülkede anlamlı burjuva demokrasisi kurulabilir.
Bu durumda şu soru sorulabilir: Durum böyle ise, niçin ve hangi koşullar nedeniyle iktidarı ele geçiren siyasi erk koltuğa böylesi yapışmış ve bırakmayacak şekilde davranmaktadır. Bu sorunun tek yanıtı, iktidarın siyasi yönetim makamı olarak değil, rant sağlama ve paylaşım makamı olarak görülmesidir. Hâl böyle olunca iki sebepten iktidarın el değiştirmesine razı olmak zorlaşmaktadır. Bir kere, iktidarın el değiştirmesi tüm eski haksız paylaşımların açığa çıkmasını sağlar. İmamoğlu’nun belediye başkanı olur olmaz ilk dönemdeki ilk uygulamasının belediyedeki bazı işlemlerin kayıtlarının kopyalanmasının bir sebebi geçmişi saptamak, bir sebebi de atamanın gecikmesi durumunda işlemlerin silinmesi ya da farklı alanlara kaydırılması endişesi oluşturmuştur. Nitekim Yıldırım’ın TV programında İmamoğlu’na yönelttiği kayıtların neden kopyaladığı şeklindeki soru da, karşı tarafın aynı tersinden aynı yöndeki endişesinden kaynaklanmakta idi.
İktidarın rant oluşturma ve paylaşım merkezi olarak çalıştırılmasında yaşanan iktidar değişikliğine, bizzat AKP yandaşlarının dillerine doladığı gibi “hortumlarının kesilmesi” durumunu ortaya koyacağından karşı çıkılır. Bu durumda iktidar mensupları değişime sükunetle razı olmaz, çünkü haksız kazanç yolları tıkanmış olmaktadır. Örneğin, Türkiye gibi orta halli bir ekonomide çağ dışı vakıflara destek görüntüsüyle, fakat asıl amacıyla siyasi havuz oluşturmak adına milyarların akıtılması herhalde ne demokrasi, ne eğitim ne de yoksula yardım vb gibi insancıl ve ilerleme amaçları ile açıklanabilir.
Türkiye daima kapitalist sistemde seçim yapageldi. Hatta iktidarı devretmemek için arkasında çok güçlü ekiplerinin de olduğu iktidarları gördü, ama bugünkü kadar iktidara yapışmış ve evine hırsız girenin refleksi ile koltuğunu koruyan başka bir siyasi erke tanık olmamıştır. Artık iktidarın değişme zamanı gelmiş, siyasi erkin miadı dolmuştur. Fakat iktidar, iktidar gücünü hukuk temelinden de yoksun şekilde kullanarak iktidarı bir türlü terk etmek istememektedir. Halkımız, bu duruma karşı belki de tarihinde ilk defa gerçek anlamda salt kendi gücüne dayanarak demokrasi mücadelesi vermiş ve daha da vereceğe benzemektedir. Bu kutsal mücadelenin ilk raundu, hem de tüm ısrarlara ve baskılamalara karşı kazanılmıştır. Bu kazanç sadece halkımızın ve soyut olarak demokrasinin kazancı olarak da görülemez. Bu kazanç, aynı zamanda, dur denildiği için ülkeyi ve kendisini daha vahim hatalara sürükleme riski taşıyan iktidar partisinin de kazancıdır. Umalım, halkımız ve tüm siyasi partilerimiz yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminden gerekli dersi çıkarır.
- Servet vergisi 20 Nisan 2024 05:45
- Bir bayram yazısı 13 Nisan 2024 04:34
- Seçimden ekonomiye 06 Nisan 2024 05:34
- Hükümetin çarpık altyapı algılaması ülkeyi felakete sürüklemektedir 30 Mart 2024 04:50
- Enflasyon olgusuna bir de şöyle baksak 23 Mart 2024 04:45
- Halkın tercihi emperyalistinki ile örtüşürse! 16 Mart 2024 04:51
- Günlerin gerçek anlamları 09 Mart 2024 05:14
- İstanbul’un trafik sorunu ve seçimler 02 Mart 2024 04:40
- 47. iktisatlılar haftası 24 Şubat 2024 04:06
- Akademinin kaybı 17 Şubat 2024 05:55
- Seçim kızıştıkça görüntü hüzün veriyor 10 Şubat 2024 04:45
- Emperyalizmin böl-yönet siyaseti ülkeyi parçalar 03 Şubat 2024 04:53