28 Haziran 2019 23:30

Siyaset savaşa dönüştürülmemelidir

Siyaset savaşa dönüştürülmemelidir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Burjuva demokrasisinde siyaset alanı farklı fikirlerden toplum için olabilecek en makul uygulama politikalarının ortaya çıktığı iddia edilir. Açıktır ki, varsıl kesimin hakim olduğu sınıflı toplumlarda varsılın sesi daha gür çıkacağı için kanunlar ve uygulamalar da bu kesim çıkarı doğrultusunda gerçekleşir. Demokrasi söylemlerinin iktidarın meşruiyetini kanıtlamada zayıf kaldığı durumlarda dincilik ya da milliyetçilik gibi kutsal ve hamasi duygulara dokunan söylem ve politikalarla toplumsal meşruiyet sağlanma yoluna gidilir. Nitekim Türkiye’de son yıllara doğru giderek yükselen akımın içeriğine maalesef ekonomi ya da hukuk vb. gibi söylem ve uygulamalar değil, terörle mücadelenin de körüklediği hamasi ve gericilikle öne çıkarılan dinsel söylemler hakim oldu. AKP-MHP ittifakı tam da bu damar üzerine oturtuldu.

Aslında bu damar iktidarı zayıflıyor olmakla beraber, daha bir süre taşıyabilirdi, ancak halkı ve bizzat iktidar yandaşlarını da galeyana getiren eylem nefret söyleminin bir türlü terk edilmemesi ve iktidarın meşru yollarla terk edilmeyeceği algısının toplumda yaygınlaştırılmasıdır. Bu yaygınlaştırmada en büyük günah, maalesef, bizzat iktidar bileşkesinin yandaşlarındadır. Gerek AKP, gerekse MHP yandaşlarının kalenin terk edilmemesi gibi bağnaz anlayışla başkanlarına tapınmaları bizzat başkanları ve partiyi böyle bir çöküşün başlangıcına taşıdı.

İktidar koltuğu mülkiyet değildir, iktidarın savunulması da eve giren hırsıza karşı evin savunulmasına mümasil şekilde her türlü önlemin meşrulaştırılabileceği gibi bir durum değildir. İktidar mutlak değil, geçici makamdır. Bu durum halisane şekilde yürekten kabul edilirse ancak ülkede anlamlı burjuva demokrasisi kurulabilir.

Bu durumda şu soru sorulabilir: Durum böyle ise, niçin ve hangi koşullar nedeniyle iktidarı ele geçiren siyasi erk koltuğa böylesi yapışmış ve bırakmayacak şekilde davranmaktadır. Bu sorunun tek yanıtı, iktidarın siyasi yönetim makamı olarak değil, rant sağlama ve paylaşım makamı olarak görülmesidir. Hâl böyle olunca iki sebepten iktidarın el değiştirmesine razı olmak zorlaşmaktadır. Bir kere, iktidarın el değiştirmesi tüm eski haksız paylaşımların açığa çıkmasını sağlar. İmamoğlu’nun belediye başkanı olur olmaz ilk dönemdeki ilk uygulamasının belediyedeki bazı işlemlerin kayıtlarının kopyalanmasının bir sebebi geçmişi saptamak, bir sebebi de atamanın gecikmesi durumunda işlemlerin silinmesi ya da farklı alanlara kaydırılması endişesi oluşturmuştur. Nitekim Yıldırım’ın TV programında İmamoğlu’na yönelttiği kayıtların neden kopyaladığı şeklindeki soru da, karşı tarafın aynı tersinden aynı yöndeki endişesinden kaynaklanmakta idi.

İktidarın rant oluşturma ve paylaşım merkezi olarak çalıştırılmasında yaşanan iktidar değişikliğine, bizzat AKP yandaşlarının dillerine doladığı gibi “hortumlarının kesilmesi” durumunu ortaya koyacağından karşı çıkılır. Bu durumda iktidar mensupları değişime sükunetle razı olmaz, çünkü haksız kazanç yolları tıkanmış olmaktadır. Örneğin, Türkiye gibi orta halli bir ekonomide çağ dışı vakıflara destek görüntüsüyle, fakat asıl amacıyla siyasi havuz oluşturmak adına milyarların akıtılması herhalde ne demokrasi, ne eğitim ne de yoksula yardım vb gibi insancıl ve ilerleme amaçları ile açıklanabilir.

Türkiye daima kapitalist sistemde seçim yapageldi. Hatta iktidarı devretmemek için arkasında çok güçlü ekiplerinin de olduğu iktidarları gördü, ama bugünkü kadar iktidara yapışmış ve evine hırsız girenin refleksi ile koltuğunu koruyan başka bir siyasi erke tanık olmamıştır. Artık iktidarın değişme zamanı gelmiş, siyasi erkin miadı dolmuştur. Fakat iktidar, iktidar gücünü hukuk temelinden de yoksun şekilde kullanarak iktidarı bir türlü terk etmek istememektedir. Halkımız, bu duruma karşı belki de tarihinde ilk defa gerçek anlamda salt kendi gücüne dayanarak demokrasi mücadelesi vermiş ve daha da vereceğe benzemektedir. Bu kutsal mücadelenin ilk raundu, hem de tüm ısrarlara ve baskılamalara karşı kazanılmıştır. Bu kazanç sadece halkımızın ve soyut olarak demokrasinin kazancı olarak da görülemez. Bu kazanç, aynı zamanda, dur denildiği için ülkeyi ve kendisini daha vahim hatalara sürükleme riski taşıyan iktidar partisinin de kazancıdır. Umalım, halkımız ve tüm siyasi partilerimiz yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminden gerekli dersi çıkarır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...