06 Haziran 2019 00:49

Gaz meselesi

Gaz meselesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

2011’de bölgede başlayan Arap Ayaklanması birçok petrol ve gaz anlaşmasının, projesinin, girişiminin durmasına veya askıya alınmasına sebep oldu. Güvenlik, devlet otoritelerinin zayıflaması, muhatap bulunamaması, sürecin nereye evrileceğinin belirsiz olması ve ayaklanma ile birlikte ülkeler arası ilişkilerin değişmesi gibi nedenlerle askıya alınan dosyalar yavaş yavaş raflardan iniyor. Bu dosyalar arasında en büyük ve en çetrefilli olanı ise Akdeniz’deki gaz yataklarına ilişkin olanı.

Akdeniz’in Suriye, Lübnan, İsrail, Kıbrıs adası ve Mısır karasularını da kapsayan büyük bir bölgesinde gaz ve bir miktar da petrol olduğu tahmin ediliyor. Çıkarılmayı bekleyen gaz ve miktarına ilişkin sismik çalışmalar bir süredir devam ediyor. Türkiye’yi de yakından ilgilendiren teknik çalışmalar sürerken ayaklanma sonrası durumun nispeten belirginleşmeye başladığı bölge ülkeleri de girişimlerine başladı.

Suriye, Lübnan, Mısır dahil birçok bölge ülkesinin gerek ayaklanma süreçleri ve gerekse yıllardır devam eden istikrarsızlık gibi nedenlerle ekonomik açıdan sarsıntılar yaşadığı biliniyor. Bu durum Akdeniz’de gaz arama yarışını daha da önemli kılıyor.

Ancak karasuları içinde gaz olduğu tahmin edilen ülkelerin birçok zorluğu aşması gerekiyor.

-MALİYET

Akdeniz’de gaz ve petrol olduğu tahmin edilen bölgelerde keşif yapılması ve arama sonucunun olumlu olması halinde gaz/petrol çıkarılması oldukça maliyetli bir çalışma. Yine büyük meblağlar harcanarak yapılan keşif sonucu çıkarılan gaz/petrolün yapılan harcamayı karşılayıp karşılamayacağı belirsiz.

-GÜVENLİK

Bölgede Arap Ayaklanması sürecinde yaşanan kanlı çatışmalar büyük ölçüde sona ermiş olsa da enerji devleri olarak adlandırılan şirketlerin güvenliğe dair hâlâ çekinceleri var.

Akdeniz’de gaz/petrol olduğu tahmin edilen bölgelerin arama için lisanslama süreçleri devam ediyor. Ancak çıkarılacak gaz ve petrolün karaya nakli, depolanması, ülke içlerine veya başka ülkelere taşınması gibi konular da gündemde. Yeni projelerin ve hatta petrol/gaz hatlarının konuşulduğu bu süreçte en çok endişe edilen konuların başında güvenlik geliyor.

-SINIR MESELESİ

Bir başka mesele ise Akdeniz’e kıyısı olan ve karasularında gaz/petrol bulunduğu tahmin edilen ülkeler arasındaki sorunlar.

Mesela Suriye ve Lübnan arasında karasuları sınırı sorunu on yıllardır devam ediyor. Keza Lübnan ve İsrail arasındaki deniz sınırı sorununun çözülmesi pek kolay olmayacak gibi görünüyor. İki ülke teknik olarak hâlâ savaş halinde ve aralarında doğrudan temas yok. Tarafların talebi ile ABD araya girdi ancak hem Lübnan hem de İsrail tarafından askeri seçenek gibi savaş söylemleri de eksik olmuyor. Lübnan kendi karasularındaki 10 parselin ikisini TOTAL liderliğindeki bir konsorsiyuma lisansladı. Lisanslanan parsellerden birinin küçük bir kısmı İsrail ile tartışmalı bölgede yer alıyor. Bu nedenle şimdiye kadar bu konuya ilişkin tartışmalar çok da büyümedi ancak Lübnan önümüzdeki yıl büyük kısmı İsrail’in hak iddia ettiği karasularında kalan birkaç parseli daha lisanslamaya hazırlanıyor.

Bir başka karasuları sınırı sorunu ise KKTC nedeniyle yaşanıyor. Kıbrıs adası açıklarındaki gaz ve petrol yatakları için Mısır, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan arasında temaslar ve anlaşmalar yapılıyor. Türkiye bu anlaşmaları tanımıyor ancak KKTC’nin resmi olarak sadece Türkiye tarafından tanınıyor olması nedeniyle gaz/petrol keşfi için diplomatik temaslarını sürdüren ülkeler KKTC’yi muhatap kabul etmiyor.

-DİPLOMATİK GERGİNLİKLER

Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler arasındaki karasuları sınırlarına ilişkin sorunlara ek olarak ülkeler arasındaki diplomatik gerginliklerin de en azından asgari müşterekte çözülmesi gerekiyor.

Mesela, Suriye-Mısır arasındaki ilişkilerin hâlâ inişli çıkışlı ve çoğunlukla belirsizliğini koruması gaz meselesini de etkiliyor.

Yine Türkiye ile Sisi yönetimindeki Mısır ilişkilerinin rayına oturtulamamış olması diplomatik gerginlikleri arttırabilir. Zaten Nil Deltası’ndaki rezervleri ile enerji ihracatçısı ülkelerden biri olan Mısır Akdeniz’deki yeni yataklarla birlikte bu pozisyonunu iyice güçlendirdi.

Enerji kaynakları olmayan ancak transit ülke konumunu korumak isteyen Türkiye ile Mısır arasında yeni gerginliklerin doğması da olası.

-KİM/NASIL PAZARLAYACAK?

Malum Arap Ayaklanması genel olarak  bölgedeki durumu, ülkeler arası ilişkileri ve ittifakları derinden sarstı. Bu nedenle, Akdeniz’deki olası rezervlerin çıkarılması aşamasına geçilse dahi bunun uluslararası piyasaya kimler tarafından ve nasıl sunulacağı da tartışma konusu.

Mesela Suriye kendi karasularındaki rezervlerin keşfi ve çıkarılması için gerekli maliyeti karşılasa dahil çıkaracağı petrol ve gazı Avrupa’ya ulaştıracak sisteme dahil olması mümkün olabilecek mi?

Sonuçta Suriye üzerindeki ekonomik yaptırımlar, politik çekişme süreçleri ve vekalet savaşının kıyasıya sürdüğü göz önüne alındığında Suriye’nin karasularındaki rezervler sayesinde ekonomisinin toparlanmasından ve hatta enerji kartı ile güç sahibi olmasından rahatsızlık duyulması mümkün.

Yine ülkeler arası gerginlikler nedeniyle mevcut enerji pazarlarına ve forumlara bütün bölge ülkeleri katılamıyor. Mesela 2019 başında Kahire’de düzenlenen foruma Lübnan, İsrail’in varlığı sebebiyle katılmadı.

Bugünlerde Lübnan başta olmak üzere bölgede tartışılan sorulardan biri şu; ülkeler arasındaki diplomatik gerginlikler ve sınır sorunları çözülemezse mevcut enerji pazarlarına alternatif pazarlar ve hatta enerji forumları oluşturulur mu?

-RUSYA AKDENİZ’E Mİ AÇILIYOR?

Suriye ve Lübnan gibi gaz rezervlerinde keşif ve çıkarma için gerekli maliyeti karşılayamayan, çıkarılacak gaz ve petrolü uluslararası pazarlara sürmekte zorlanacak olan ülkelerin bu konularda Rusya’ya daha sıcak bakmaya başladığı söylenebilir.

Nitekim, Suriye karasularındaki 3 enerji sektöründe Rus şirketlerinin çalışmaları üstleneceği biliniyor. Yine Lübnan, lisansa açılacak yeni parseller için Rusya ile temaslarda bulunuyor. Birkaç yıl önce İsrail ile Rusya arasında da İsrail karasularındaki rezervlerde Gazprom’un daha aktif olması için görüşmelerin yapıldığı biliniyor.

En azından Suriye ve Lübnan arasındaki karasuları sınırı sorununun Rusya üzerinden halledilmesi senaryosu gündemde. Bu senaryoya göre Rusya, Suriye açıklarındaki enerji parsellerini alır ve Suriye açıklarına uzanan Lübnan karasularındaki parsellerle birleştirir. Böylece iki ülke arasındaki deniz sınırı sorunu gündeme gelmez.

Peki İsrail ile Lübnan arasındaki deniz sınırı sorunu Rusya üzerinden çözülür mü? Henüz belirsiz ancak Arap Ayaklanması ile birlikte Rusya’nın bölgede politik açıdan etkisinin giderek yayıldığı ve derinleştiği söylenebilir.

Akdeniz’deki gaz/petrol rezervleri konusunda bölge ülkeleri arasındaki sorunlara dolaylı çözümler sağlayacak planlarla ortaya çıkması Rusya’yı Akdeniz’de enerji konusunda da güç sahibi yapabilir mi? Zaten enerji konusunda Rusya’ya bağımlılıktan rahatsız olan Avrupa ülkeleri bu durumu nasıl karşılar? ABD’nin yaptırımları gibi sebeplerle zor bir dönem yaşayan İran enerji konusunda Rusya’nın söz sahibi olacağı bir yeni döneme nasıl tepki gösterir?

Soru ve senaryo çok...

Muhtemelen önümüzdeki günlerde Akdeniz’deki rezervleri sebebiyle yaşanacak birçok gelişmeyi sıkça konuşacağız. Peki Türkiye’nin planı ne?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...