31 Mayıs 2019 23:53

Siyasi hata itirafı

Siyasi hata itirafı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Siyasi kadrolar çıkar guruplarının temsilcileridir. Hal böyle olunca, siyasi hata dillendirmesi, adlî vakalarda olduğu gibi maddi delil ya da bulgu içermez. İktidar gücünü elinde tutan siyasi kadronun hata ya da kusur ifadesi ancak ve sadece ihmal edilen ya da dışlandığı düşünülen toplum kesimlerinden özür niteliği taşır. Hal böyle olunca, hatasını itiraf eden bir siyasi kadro karşısında oluşan toplumsal bilinç oldukça muğlak şekillenebilir. Bilincin keskinleşmediği durumlarda siyasi erkin hata itirafı, bir tür samimiyet ve işi-bilirlik olarak da algılanarak, taltife mazhar da olabilir. Bu durum, seçime gidilirken taban oyundan emin olan siyasi kadronun tabanını genişletmeye yönelik propaganda aracı olarak da kullanılabilir.

Ancak bir ülkede siyasi kadro hükümeti de ele geçirmiş ise gerçek hatalı yürüyüşünden söz etmez. Zira gerçek hatanın dillendirilmesi ya da anlaşılması örgütü iktidardan düşürür. O nedenle, siyasi iktidarın hatalarını ancak halk görür, algılar ve siyasi tercihini ona göre yapar. Son dönemde böyle bir fahiş hata Fethullah örgütü ile iç içe yürütülen siyasi yaşamda yapılmış olup, hepimizin de bildiği veçhile, örgütle vaktiyle girmiş olduğu girift bağını kopartmaya çalışan siyasi erk, halktan özür dileyerek, bağışlanmasını talep ederek ciddi hata yapmış olduğunu itiraf etmiştir. Böyle bir durumda artık seçime gitmenin dahi bir anlamı kalmayıp, siyasi erkin derhal siyaset sahnesinden çekilmesi gerekirdi. Bu yapılmadığı gibi, cumhuriyet savcılığı da bu konuda hiçbir kovuşturma yapmadı. Fethullah örgütünün ne olduğu, nasıl çalıştığı, siyasi amacı, hatta ülke kaderi üzerinde nasıl etkili olduğu herkesin malumu iken, tüm istihbaratı elinde olan bir siyasi yapının bu durumu bilmeden veya algılayamadan hata yapmış olmasını siyasi tarih izaha muhtaç bir durum olarak kayda geçer.

Şimdi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yapılacak seçime giderken de yine bir parti sorumlusu, seçim sonlandıktan sonra tövbe edeceklerini ve tüm kusurlarından döneceklerini ifade etmektedir. İşin ilginci, kabahatlerini nasıl algıladıklarını, kendilerine göre neyin kabahat olduğunu da söylemeden böylesi af dilemesinde bulunmak da anlaşılır gibi değildir. Ancak, bir kabahat yapılmış olduğu kanaati hasıl olduğunda, konuyu zamana yaymadan dürüstçe kabahati açıklayıp, özür dilemek ya da yargıya başvurarak aklanmak yolu seçilecekken, siyasi örgütün seçim koşulunu topluma dayatması siyasi etik açısından hatalı bir yaklaşımdır.

Siyasi hata yönetim hatasıdır. İktidar erkine sahip bir örgütün hata yapmış olduğunun itirafının tek aklama süreci, dürüst oylama koşulunu sağlayıp, halkın serbest iradesine riayettir. Aksi halde, dillendirilen kabahat de ve dilenen af da samimiyetten uzak kalır. Bu noktada önemli olan şu ki, on yedi yıllık icraatın sonucunda eğitim, hukuk, siyaset vb. gibi toplumun her kurumunda oluşan çöküşün örgüt tarafından ne denli hata olarak görüldüğü kuşkuludur. Gönül isterdi ki, siyasi erkin hata diye algıladığı bir türlü alamadığı oy sayısı değil, tabanın erimesinin ve iktidarda tutunabilmek için ittifaklara girilmesinin gerçek sebebi olmalıydı. Oy tabanı kazanımı ulufe dağıtarak değil de, toplumu dünya standardında ileriye taşıyacak şekilde toplumsal kurumları yükselterek olur. Bu ulvi amaç nasıl olacak ki, ilköğretim öğretmenlerine verilen talimat ya da eğitimde felsefeyi ve matematiği seçmeli ders olarak görmek ileriye ışık taşıyıcı değil, toplumu karanlığa gömmek demektir. İktidar için önemli bir seçime gidilirken, hâlâ tarikat ve cemaatlerden medet uman yaklaşımın amacı toplumu yükselterek ileriye taşımak değil, ulufe ile oy tabanını genişletmektir. Umut edilir ki, ülke yönetimine hakim bir siyasi kadroyu ıslaha yönlendirecek vicdan rahatsızlığı, oy tabanı sağlama çabalarının toplumu ileriye taşıyacak güçlü kurumların oluşturulup ayağa kaldırılmasıyla değil de, şimdiye dek ancak ulufelerle yürütüldüğü ve genişlettiği acı gerçeği hissetmesiyle oluşsaydı! Bu gerçeği yakalayamayan iktidar tabanının kaybolduğunu algıladıkça, küstürdüğünü düşündüğü kesimlere yanaşmaya çalışmaktadır. Oysa iktidar gücünü elinde tutanlar şunu görmeli ve bilmelidirler ki, tarikata insan devşirme modelinde olduğu gibi, siyasette oy tabanının genişletilmesi ulufe ile ya da cemaat desteklenmesi ile değil, toplumun tüm kesimlerine vatandaş sıfatı ile eşit hizmet götürmekle olasıdır.    

Devlet yönetimi ciddi uğraştır ve karşılaşılan her sorununun yanıtı mutlaka toplumsal çıkara uygun olmalıdır. Devlet yönetiminde karşılaşılan sorunların telafisi yoktur; tek şans verilir. Bu sınavda başarısız olan alanı terk etmelidir. Bizzat iktidar elemanları tarafından açıkça dillendirilmiş hata ya da kabahat sonrasındaki oylamada yine çoğunluk oyu dahi alınabilir, ancak böylesi oyların ne topluma bir yararı vardır, ne de demokratik yönetim biçiminde bir değeri. Zira toplum yanlış bilgilendirilmiş, algı operasyonu yapılmış ya da toplumun bir kesimine ciddi avantaj sağlanmış olabilir. İktidar partisinin büyük gaf ve yanlış davranışlarına rağmen iktidarda kalma şansı hâlâ devam ediyorsa, demokrasilerde yapacak fazla bir şey yoktur, fakat böyle bir toplum geleceğini harcamış demektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...