01 Haziran 2019 00:32

Binali Y.'nin kayıp öznesi, Ecrin bebeğin yitik faili

Binali Y.'nin kayıp öznesi, Ecrin bebeğin yitik faili

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bin Ali Yıldırım sesini duyuramıyor. Nasıl büyük bir mağduriyet. Oylar çalındı diyor ama sırf mecburiyetten, yoksa hukuken ciddiye alınmaması lazım bu lafın, o da biliyor... “Çaldılar demeye mecburdum. Niye mecburdum. Çünkü bir algı operasyonu yapıldı. Yani hukuki bir tabir değildi bu. Ben farkındayım. Ben sesimi duyuramıyorum, kendimi ifade edemiyorum…” diyor Binali Y. Bir yandan haklı, çünkü 31 Mart seçimine kadar onun yerine konuşan Cumhurbaşkanıydı, adayın sesi işitilemedi. Yıldırım’ın sitemi vardı anlaşıldığı kadarıyla ama açıkça söylemiyor da öznesiz cümlelerle ortaya konuşuyor. Hukuk takmasa da anlayan anlasın artık!

“Algı operasyonu yapılıyor” diyerek algı operasyonu yapmak da bir maharet aslında. Söylenen sözün, iddiaların hukuki bir karşılığının olup olmaması önemli değil, laf yürür gider. Yıldırım’dan yapılan bu küçük alıntıda görüldüğü gibi öznesiz cümlelerin, edilgin yüklemlerin, failsiz fiille anlatım tarzı bir iletişim yöntemi haline geldi. Toplum da bunu tercüme etmeyi öğrenmek zorunda kaldı. Çünkü gereği her zaman yapıldı.  

Yıldırım’ın da normalde kendisini ifade sorunu yaşamaması gerekir. Güdümlü gazetelere ve televizyonlarda iki haber arasındaki “ver mehteri” şamatası, kendin söyle kendin dinle programları ve sosyal medyadaki cımbızlama ustası trol ve troliçelerin kes yapıştır kolajlarla çıkardıkları gürültü arasında birkaç desibel sesi yükselebilse, Binali Yıldırım’ın neyi duyurmak isteyip de şu anda duyuramadığı gene de bir merak konusu doğrusu. İmamoğlu için “PKK ile FETÖ’ye bir berber bir berbere gel beraber, bir esnaf vatandaşı tokatlayalım demiş” diye özetlenebilecek yalan propaganda çalışmalarından yer kalsa ve bir cümle kurabilse muhtemelen, yumuşak g’si unutulmuş bir mağduriyetten söz edecek ki bunu zaten yapmıştı.

Her türlü mevki, makam ve parayı kucağında bulan, iktidar pohpohlamasıyla şımartılan zahmetsiz ve becerikli bir Ripley figürünün sesimi duyuramıyorum derken eziklenmesi değil, biraz arlanması gerekir aslında. Gerçekten sesini duyuramayan güçsüzler ve zayıfların, gerçek mağdurların sesi onun bulunduğu kata çıkamıyor çünkü.

Yıldırım tam kanalın birinde yukarıda alıntılanmış ifadeyi kurabilirken “Çocuğun çıkaramadığı ses ol” pankartına ‘Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesinde hamile olduğu anlaşılan 34 çocuğun durumunun adli makamlara bildirilmemiş olmasının hesabını sormak’ talebi gibi bir kalem daha ekleniyordu. Ama en kolay incinebilir durumda oldukları halde gerçekten seslerini duyuramayanlara nazaran konforlu bir pozisyondan konuşmak zorunda kalmanın utancından söz etmiyoruz sadece. Tersine kendini gerektiği kadar iyi ifade etmenin, sesini iyice duyurmanın sonuçlarının karşısında duyulması gereken utanç bu. Vekillik, bakanlık, başbakanlık, Meclis Başkanlığı ve hemen akla gelmeyen bir sürü iktidar görevini üstlenmiş biri, Fırat’ın kenarında kaybolan koyunun değilse de Ecrin bebeğe yaşatılanlardan kendisini sorumlu hissetmez miydi?  

Ecrin bebek, ki 1.5 yaşında olduğu için meramını anlatamamış, itiraz edememiş, direnememişti. Bu yazı yazılırken henüz belli değildi ama belki de öldü. Ecrin’in üvey amcası Özkan Kurnaz küçük çocuğu şeytanın almış olabileceğini söylüyordu. Güya şeytanı Ecrin’in yanında bizzat görmüştü. Babaanne de amcayı onaylamıştı.

Amca Özkan Kurnaz da herhalde kendisine görünerek algı operasyonu yapan şeytanın hukuki bir kavram olmadığının farkındadır. Fakat büyüklerinden öğrendiğini söylüyor o da.

Binali Y. ve ait olduğu partinin elemanları minareye kılıf uydura uydura o kadar çok çam devirdiler ve “Çünkü çalındı” derken yaptıkları gibi o öznesiz cümleleri o kadar çok kullandılar ve nihayet “Hiçbir şey olmadı ama bir şeyler oldu” ile zirveye çıkan belirsizlikleri o kadar kışkırttılar ki, o amca gibi kendi suretlerinde şekilsiz bir kütle yaratmayı başardılar.

O halde Binali Yıldırım kendisine haksızlık etmesin. Bu çok adaletsiz olur! Ecrin bebek bir iktidar anlayışının kendini ifade etme tarzının dolaylı sonucudur. Suçlarını ve günahlarını büyük oyun kurucuların, lobilerin boynuna havale edenlerin sesi, iktidar suretindeki bir vatandaşın eyleminde şeytan aldı götürdüye dönüşmüştür.

Boğaz kıyısındaki yalıda üretilen propaganda malzemesini elden ele yayan milyonlarca pelikan; rakip adayı, İmamoğlu’yu, olayın videosuna ulaşmak çok kolayken üstelik, seçmen tokatlayan birine dönüştürmeye cüret edebiliyorsa balık baştan kokar. Bir bebeğin katli ismi lazım değillere havale edilebilir, eski başbakan failsiz suçlamalar yapabilir. İstim arkadan gelir, önce her şey mış’tır, miş’tir. Müesses nizam tepeden tırnağa pelikandır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa