10 Mayıs 2019 19:56

Üşüyorum

Üşüyorum

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Üstüm açık, korumasızım, üşüyorum.

Vatandaşın yorganı adalettir. Adaletin mülkün temeli olması, mülk içinde vatandaşın huzurlu yaşam sürmesinin tek koşuludur. Adaletin dışında hiçbir kurum vatandaşa güven vermez, yaşamında istikrar sağlayamaz. Ne servet, ne tahsil, ne mevki ne de özel koruma! Adalet yoksa bunların hiçbirinin önemi ve gücü yoktur.

Adaletin birinci aşaması hukuk denen şekli kılıftır. Şekli kılıfa yapılışı ve uygulanışında demokratik olmayan güç ve çevreler başat olmuşsa, o sistemde gerçek anlamda hukuk yoktur. Zira zarftır, önemli olan zarfın içindeki cevherdir. O nedenledir ki, bir ulus inşa edilirken, çeşitli alanlarda ileri gelenlerin oluşturduğu bir meclis “birlikte yaşama kuralları” olarak bilinen konstitüsyonu, yani esas teşkilat yasası olarak anılan anayasayı inşa eder. Anayasanın toplumsal adaleti sağlaması çeşitli devlet kurumlarına verdiği yetkiyle, birbirlerini denetlemesiyle olanaklıdır. Bu nedenle, demokrasilerde parlamenter sistem önemlidir; bürokrasinin ayak bağı olduğu savı ise ancak diktatör yöneticiler için geçerlidir. Ne hazindir ki, bir zamanlar bazı anayasa otoriteleri(!) bir araya gelip, var olan siyasi ekibe, kendi hakimiyetindeki kurulmuş meclisin de bir anayasa yapabileceği fetvasını vermişti. O zevat ki, olumlu bir yorumla, bu düşünce ve fetvaları ile ne anayasanın, ne de anayasa inşasının ne demek olduğu hakkında en ufak bir fikre ve etik anlayışa sahip olmadığını ortaya koymuş oldu.

Söz konusu sözde ilim heyetinin, taşıdıkları bilimsel anlayış çerçevesinde gelinen aşamadaki duygu ve düşünceleri acaba nedir? Hiç kuşkusuz, bugünlerin asfaltını döşemede önemli role sahip olmuş olan “yetmez, ama evet” güruhunun da buralara gelindiğindeki parlak düşünceleri şimdilerde acaba nasıl şekillenmektedir?

Yazılı şekilsel hukukun içeriğini adalet ruhu ile doldurmak, başta yargıçlar olmak üzere, çeşitli kamu dairelerinin uygulama pratiği ile vücut bulur. O nedenledir ki, içtihat denen çok zengin bir külliyat ortaya çıkar ve yazılı hukukun yorumlanarak uygulamaların hakkaniyetli oluşmasına neden olur.

Ne var ki, uygulamalardan şunu gözlemliyoruz ki, yazılı hukuk sistemindeki bir dizi demokratik olmayan maddeler yanında, şekilsel olarak demokratik görünenlerin de kah uygulanmaması, kah siyasetçinin keyfine uyarlanması, kah yanlış yorumlanması sonucunda ortada ne hukuk kalmakta, ne de teamül yerleşip yeşerebilmektedir.

Peki, böyle bir durum kimin işine yarar? Bu sorunun yanıtını şöyle bir örnekle bulmaya çalışalım. Örneğin, bir iş için bir büroya gittiğinizde oldukça uzun bir sıra olduğunu gördünüz. Saygılı bir vatandaşsanız doğal olarak sıraya girer beklersiniz. Aksine, saygısız ve küstah birisi iseniz bir kargaşa yaratıp sırayı bozmaya yeltenirsiniz. Çünkü sırayı bozup, karmaşa yarattığınızda uyanık davranarak oluşan yeni sırada çok önlerde yer kapabilirsiniz. Daha da utanmazsanız, bunu marifetmiş gibi, diğerlerini küçümseyerek eş dosta anlatırsınız. Böyle bir toplum abat olabilir mi? Yanıt, kocaman bir hayırdır!

Bu davranış zamanla toplumda yaygınlaşarak, hak hukuk gibi fazilet kavramları yerle bir edilir ve işini görebilen, adamını bulabilen ya da kabalığı özel marifet sayabilen saygısız ve toplumu felakete sürükleyebilecek bireyler (Birey dahi denemez bunlara!) çevreyi kaplayarak düzgün ve saygılı insanları devre dışına iter. İktisat alanındaki “Kötü para iyi parayı kovar” misali, burada da niteliksiz insanlar nitelikli insanları kovar. Gençlerimiz, sermayemizin önemli bölümü yurt dışına gidiyor ise, bu durumu salt gazete haberi olarak değil, geleceğimizin göstergesi olarak algılayıp, ona göre davranmalıyız.

 “Ona göre davranmak” ifadesini toplumsal davranışlarda rol-model olabilecek kişiler ve kurumlar için kullandım. Toplumda etik dışı kurallar oluşursa, bireyin bunun karşısında durma gücü olmadığından, anlık sorununu çözebilmek için birey toplumsal davranışa uyum sağlayabilir. Bu durum ummanda ancak bir katredir. Fakat temel uygulamaları ortaya koyan ve davranışlarıyla rol-model olabilecek kişilerin davranışında ve kurumların kararlarında hukuk ve adalet ıskalanıyorsa(!), bunlar ummanda katre değil, toplumu parçalamaya sürükleyen dev dalgalardır. Böylesi serseri sürüklenişte vatandaşın üşümeye başlaması sonun başlangıcının işaretidir. Zira yükselen dalga hem vatandaşı hem de tüm dokuyu siler süpürür.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...