03 Mayıs 2019 20:12

Siyaset ekonomiyi ciddiye alabilir mi?

Siyaset ekonomiyi ciddiye alabilir mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bazen futbola, bazen seçime, bazen de günlük meşgaleye kendimizi kaptırıyoruz ve farkında olmadan, fiyatlar yükselmediği sürece ekonomiyi ihmal ediyoruz. O kadar ki, seçimlere giderken de kimi zaman milliyetçilik tartışmalarına savruluyoruz, kimi zaman beka sorununa dalıyoruz, kimi zaman da terör tartışmaları tüm düşüncemizi kapsıyor. Halbuki tartıştığımız birçok sorunun altında yatan ana ya da öz sebep ihmal ettiğimiz ekonomidir. Ne var ki, ekonominin hem anlaşılması güçtür, hem de tedavisi uzun döneme sarkar. Bundan dolayıdır ki, siyasiler her seçim dönemlerinde ve halka açık grup toplantılarında ekonomiye fazla yer vermez. İktidar hatasını söylemek istemez, muhalefet de tedavinin acı reçetesi söylemi ile oy kaybetmek istemez. Ekonominin kötü gittiği dönemler iktidar partisinin aleyhine olması gerekirken, siyasetçiler ustaca manevralarla seçim sonrası vaatlerle yaraya merhem sürüp, durumu geçiştirir. Bu sürecin en olumsuz yanı, muhalefetin ekonomiye dayalı eleştirileri yetersiz düzeyde olduğu gibi, halkımız da yapılan vaatlere inanarak, siyasi seçimini ona göre yapmasıdır.

Ekonomi gerçekten iyi gitmiyor. Göstergeler çok açık şekilde durumu ortaya koymaktadır. Döviz devamlı yükselmekte, Merkez Bankasının rezervleri borçları karşılamada yeterli gözükmemekte, ihracat yoluyla sağlanan döviz gelirleri de istenen düzeyde gelişememektedir. Bu durum karşısında siyasi erkin kısa vadede yapabileceği fazla bir şey de gözükmemektedir.

Peki, bu bir kader midir? Tabii ki, hayır! Eğer bu durum kader değilse, birincisi buralara nasıl gelindi, ikincisi ise buralardan nasıl çıkılır konuları masadadır. Bu soruların birincisi var olan iktidarın sorumluluğunda, ikincisi ise gelecek dönem yönetiminin görevleri arasındadır. Önce birinci soruya bir göz atalım. Artık ezberlemiş olduğumuz birinci mesele, maalesef AKP iktidarının 17 yıllık süresi boyunca bol dış kaynağı, plansız ve programsız bir şekilde ödeme döneminin çok ötesinde dönüşüm sağlayabilecek altyapı ve inşaat işine tahsis etmiş olması ile ilgilidir. Alınan borçların bir gün gelip ödenmesi ile karşı karşıya kalınacağı bilindiği halde, ödeme vadesinin çok ötesinde bir zamanda dönüşüm sağlayacak yatırımlar yapıldığında, açıktır ki, o gün geldiğinde ödeme sıkışıklığı ortaya çıkar. Böylesi sıkışık anların algılanması finans dünyasını sarsarak, hem ülkeye para girişini zayıflatır, hem de ülkeden para çıkışını hızlandırabilir. Her iki olay da döviz fiyatını hızla yükseltirken piyasada panik oluşarak, yaşanan süreci daha da şiddetlendirir. Bu durumu ülkeye yönelik ekonomik saldırı olarak algılamak ve halka yansıtmak siyasi manevra olabilir, fakat gerçeği yansıtmaz.

Halkın bugün çektiği sıkıntının sebebi, dışarıdan gelen bol paraların olumlu hizmet olarak algılanan ve siyasete onay verilmesine yol açan hesapsız harcamalardır. Mega projeler olarak anılan büyük yatırımlar yanında, müşteri garantisi ile yaptırılan hastaneler yollar, köprüler vs. uygulanan hesapsız projeler bugünkü sıkıntının kaynaklarıdır. Bu projelerin fizibilitesi, yani ne getirir ne götürür hesabı yapılmadan girişilen işlerin sorumluluğu doğal olarak siyasilerin üzerindedir. Zira halk yapılan işlerin maliyetini bilemediği, bilse bile maliyetin elde edilen faydaya uygun olup olmadığını hesaplayamayacağı için sonuçtan sorumlu tutulamaz. Muhalefet sesini daha iyi duyurabilse ve gerçek durumu halka yansıtabilseydi, durum belki daha farklı olabilirdi. Şimdiye kadar yaşadığımız olumsuzlukların sebebi böylece özetlenebilir.

Bu sorunun halledilmesi meselesine gelince, iki noktayı çok açıkça ortaya koymamız gerekmektedir. Birincisi sorun uzun vadede oluşmuş ekonomi yapısal çarpıklıklar gösterdiği için, çözümü de ancak uzun vadede ve yapısal değişimle olanaklıdır. Bunun anlamı şu ki, hükümetin her sıkıştığında ilan ettiği gibi kısa vadeli programlar sorunu çözmeye yeterli olamaz. Hele de, piyasa ağırlıklı programlar hiçbir şekilde soruna çare olamaz. Bundan dolayıdır ki, var olan ya da iktidar olacak başka bir siyasi yapı, yani ileriki dönemde kim iktidara gelirse gelsin, meseleyi ancak uzun dönemli ve yapısal reformlarla çözülebilir konu olarak ele almak zorundadır. Bunun için ciddi planlama ve devlet ağırlıklı yatırım ve yönetim devrede olmalıdır. Böylesi kapsamlı programda dahi ufukta derhal çözüm beklenmemelidir. Bu yola girildiğinde tedrici iyileşmeler yaşanır. Kaldı ki, meselenin salt ekonomik veçhesi ile çözüme gitmeyi düşünmek de yanlıştır. Böylesi kapsamlı çözümde nüfus, eğitim, çevre vb. gibi sosyal sorunlar da çözümün içinde ve parçası olarak ele alınmalıdır. Aksi halde, ekonomik büyüme ve iyileşme yaşansa dahi, insani gelişmişlik değerleri düşük kalır ve sağlanan büyüme obez nitelikli olmanın ötesine geçemez.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...