24 Nisan 2019 20:30

İdlib üzerinden anayasa pazarlığı

İdlib üzerinden anayasa pazarlığı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye, İran ve Rusya 25-26 Nisan’da Astana zirvesinde bir kez daha bir araya geliyor. Zirvenin ana gündemi İdlip. 

3 ülkenin de Suriye’deki gidişata dair kendi planı ve hedefleri var ancak zirve öncesi verilen mesajlara ve diplomasi trafiğine bakılırsa “İdlip’teki duruma artık el atılması gerek” görüşü ortak payda.

Son gelişmelere bakılırsa İdlip meselesi Suriye’de yeni anayasa sürecinin pazarlık zemini olacak gibi görünüyor. 
Suriye’de silahlı gruplar üzerinden çatışmaların bittiği ve vekalet savaşının ülkenin siyasi açıdan yeniden dizaynı üzerinden süreceği açık. Bu yeni sürecin en çetin çekişmeleri de vekalet savaşına taraf olan ülkelerin yeni siyasi yapıya mümkün olduğunca müdahil olabilmeleri için atacakları adımlarla yaşanacak gibi görünüyor.

Nitekim Suriye anayasasını hazırlaması için kurulmasına karar verilen komite bir süredir birkaç ülkenin dahil olduğu kıyasıya bir mücadelenin yeni sahnesi durumunda. 

150 kişiden oluşması planlanan komite henüz kurulamadı zaten. Komitenin 50 üyesinin Suriye hükümetinin belirlediği, 50’sinin sivil toplumdan isimlerden oluşması gerekiyor. 50 üyenin ise Suriye muhalefetinden seçilmesi gerekiyor ancak özellikle muhalefetten isimlerin belirlenmesi çok taraflı suçlamaların yaşandığı bir karmaşaya dönüştü. 

Türkiye tartışmalara doğrudan dahil oldu. Zaten Esad yönetiminin veto ettiği isimler arasında Türkiye’nin desteklediği isimler de var. 

Son olarak Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, muhalefetten önerilen isimleri “Türkiye’nin çıkarlarına hizmet edecek ajanlar” olarak nitelendiren bir açıklama yaptı. Esad’ın 50 kişilik listede bazı isimlere yönelik vetosu devreye BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’ın da girdiği bölgesel bir diplomasi trafiğine yol açtı. 

Suudi Arabistan dahil bazı ülkeler de Suriye hükümetinin listesindeki bazı isimlere itiraz ediyor. 

Diğer taraftan Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik askeri operasyon niyetini birçok kez tekrarlaması, İdlip’teki durumun çözülememesine karşın kentteki cihatçı yapıların giderek güçlenmeleri, ABD’nin ülkedeki varlığını kalıcı hale getirme çabaları dahil birçok konu da İran, Şam ve kısmen Rusya açısından rahatsızlık sebepleri.

Bunlara ek olarak ABD’nin Suriye üzerindeki yaptırımları ağırlaştırması, savaş yorgunu ülkenin yeniden toparlanabilmesi için gerekli uluslararası/bölgesel finansmana olan ihtiyacı da Şam’ı “mümkün olduğunca az taviz vererek orta yolu bulmaya” zorluyor.

Bu durum sürerken devreye bu kez İran girdi. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif önce Şam’ı sonra Ankara’yı ziyaret etti. 
Zarif’in Esad ile görüşmesinde Suriye Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Ali Memluk da vardı. Şam’da mevkidaşı Velid Muallim ile yaptığı basın toplantısında geçtiğimiz yıl İdlip konusunda Astana’da sağlanan anlaşmanın şartlarının sağlanamadığına vurgu yaptı. Zarif, (Türkiye’nin üstlendiği) silahlı grupların silahsızlandırılması ve İdlip’ten çıkarılması gibi uygulamaların hâlâ gerçekleştirilmediğini söyledi.

Zarif, Muallim ile yeni anayasanın hazırlanması konusunda “Çok verimli bir görüşme gerçekleştirdiğini ve bunu Türk ve Rus tarafına da ileteceğini” söyledi.

Zarif Ankara’daki görüşmelerinin ardından da İdlip’e ve yeni anayasa hazırlanması sürecine ilişkin benzer mesajlar verdi.

Zarif’in öne çıkan vurgularından biri de Türkiye’nin YPG’ye ve Suriye’deki Kürt oluşumlara yönelik politikasına dairdi. Türkiye’nin kendi güvenliği çerçevesinde yaklaşımlarını ve endişelerini anladıklarını söyledi.

Zarif’in yürüttüğü Şam-Ankara diplomasi trafiğine paralel olarak Rusya Dışişleri Bakanı Sergi Lavrov, İdlip konusunda bir açıklama yaparak kentin Suriye ordusunun kontrolüne geçmesi gerektiğini söyledi.

Bütün bu gelişmeler ve bölge basınındaki değerlendirmeler göz önüne alındığında İran’ın birkaç aşamalı bir plana göre hareket ettiği öne sürülüyor. 

Rusya’nın da kısmen desteklediği (Veya şimdilik sessiz kalarak henüz itiraz etmediği) bu plana göre İran’ın temel amaçları;

-İdlip’teki radikal örgütlerin tasfiyesini askeri operasyon yapmadan gerçekleştirmek,

-Türkiye’nin İdlip’ten çekilmesini ve kentin Suriye ordusunun kontrolüne geçmesini sağlamak, 

-Türkiye’nin operasyon düzenleme niyetinde olduğu Suriye’nin kuzeyinin Suriye ordusunun kontrolüne geçmesinin sağlayacak süreci başlatmak

-Suriye’nin kuzeyindeki ABD varlığını sınırlandırmak,

-Anayasa komisyonunun en kısa sürede kurulmasını sağlayarak Esad yönetimi üzerindeki baskının sürece yayılmasını sağlamak ve ülkenin yeniden toparlanması için gerekli desteğin sağlanabileceği diplomasi kanallarının açılması için zaman kazanmak

Peki İran’ın bu planı ne kadar başarılı olabilir? Bunun cevabı henüz çok belirsiz zira sahada ABD de var. Son olarak ABD cenahından gelen “Suriye’nin kuzeyinde YPG’siz oluşumlar” üzerinde çalıştıkları yönündeki açıklamalar İran’ın planını baltalayabilir gibi görünüyor.
Diğer taraftan Türkiye açısından Suriye yeni anayasa komisyonuna önerdiği isimlerin kabul edilmesi İdlip’ten çekilmesi için yeterli olur mu, henüz belirsiz.

Ancak son Astana zirvesinde yeni anayasayı hazırlayacak komite konusunda uzlaşıldığının duyurulması halinde Türkiye’nin İdlip politikası dahil Suriye’de yeni bir eşiğe ulaşıldığı anlaşılabilir.

Bakalım Astana’da neler olacak...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...