03 Nisan 2019 19:37

3 önemli mesele

3 önemli mesele

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’nin yerel seçimlere kilitlendiği bugünlerde bölge de birkaç önemli gelişmeye kilitlenmiş durumda. Gündemin ilk sırasında ABD Başkanı Trump’ın Suriye toprağı olan Golan Tepeleri’nde İsrail egemenliğini tanıyan kararnameyi imzalaması ve ardından meydana gelebileceklere dair tartışmalar var.

Önceki hafta ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun ziyaret ettiği Lübnan’ın Cumhurbaşkanı Mişel Aon Moskova’da oldukça dikkat çekici görüşmeler yaptı.

Yine bölge ülkeleri tarafından yakından izlenen İsrail’deki seçimlere günler kala İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Moskova’yı ziyaret edeceği duyuruldu. 

Bu gelişmelerin yanı sıra 13 Arap ülkesi geçtiğimiz hafta Tunus’ta gerçekleşen Arap Birliği Zirvesi’nde bir araya geldi. 
Trump’ın Golan Tepeleri’ne ilişkin hamlesi zirvenin de gündem maddelerinden biriydi. Zirve bildirgesinde ABD ve İsrail’in bu hamlesinin “uluslararası hukuka aykırı olduğu ve İsrail lehine ancak bölgede gerginliği tırmandıracak adımlar” olduğu vurgusu vardı. Yine gerek katılımcı ülkelerin temsilcilerinin yaptıkları açıklamalarda ve gerekse sonuç bildirgesinde sık sık Filistin davasına sahip çıkılacağı, bu konuda gereken her şeyin yapılacağı gibi ifadelerde vardı. Ancak zirveden ABD ve İsrail’e yönelik somut adım kararı çıkmadığı gibi Suudi Arabistan-Katar gerginliği başta olmak üzere bölge ve Körfez ülkeleri arasındaki çekişme ön plandaydı. 

Velhasıl bu zirveden anlaşıldığı kadarıyla Golan Tepeleri konusunda bölge ülkelerinden dişe dokunur bir hamle gelmeyecek gibi görünüyor.
Ancak Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt’ın Türkiye’nin ve İran’ın bölgedeki politikalarına ilişkin sözleri oldukça dikkat çekiciydi.

Türkiye ve İran’ı bölgesel krizleri arttırıp derinleştirmekle suçlayan Gayt tam olarak şunları söyledi: “Arap ulusal güvenliği, modern tarihinde benzeri görülmemiş tehditlere maruz kalıyor ve bölgemiz oldukça zor durumda, fakat umutsuzluğa kapılmayı reddediyor. İran ve Türkiye’nin müdahalesi, bölgedeki krizleri derinleştirdi ve uzattı. Bölgesel güçlerin mezhepsel amaçlar uğruna şu ya da bu fraksiyonu desteklemek için Arap meselelerine saldırmasının kabul edilemez. Sonuç olarak sadece siyasi kararlar çatışmaları sonlandırabilir ve istikrarı sağlayabilir. İç savaşların kazananı yok, sadece kaybedenler var.” 

Aslında Gayt’ın bu açıklaması şaşırtıcı değil. Gayt, bir süredir bazı ülkeler tarafından zaman zaman dolaylı olarak ifade edilen görüşleri tek bir konuşmada ve açıkça ifade etmiş oldu. 

Arap Ayaklanması öncesi bölgede Mısır, Suudi Arabistan, Katar, Suriye gibi ülkelerin pozisyonları ve güçleri az çok belliydi. Bölgedeki süreçler de on yıllar içinde oluşmuş olan bu denge üzerinde şekilleniyordu. Ancak ayaklanma dönemi Suud-Körfez iş birliğini derinden sarsarken politik lider olarak kabul edilen Mısır’ı da tahtından etti. Şimdilerde bölge ülkeleri arasında pozisyonunu yeniden belirleme çekişmesi tam hızla devam ediyor.

Diğer taraftan 2011’e kadar olan dönemde İran bölgede vardı ancak bu kadar etkili değildi. Keza Türkiye de...
Ayaklanma döneminde özellikle Türkiye ve İran’ın etkinliklerini artırmış olmaları da bölge ülkelerini rahatsız ediyor. Hatta bu meselenin Suriye’nin bölge siyasetine geri dönüş pazarlıklarının bir unsuru. Mesela ayaklanma döneminde Arap Birliği üyeliği askıya alınan Suriye’nin İran ve

Türkiye’yi dengeleyecek adımlar atması halinde birliğe geri dönmesinin teklif edildiği bölge basınında da yer aldı. Suriye açısından Türkiye’nin önünün alınması lehine ancak İran konusunda kolay kolay tavır değiştirmesi pek olası da görünmüyor.

Bölge ülkeleri arasındaki çekişmenin Türkiye açısından hangi gelişmeleri tetikleyip ne gibi sonuçlar doğuracağını kestirmek pek mümkün değil ancak Türkiye’yi etkileyeceğini söylemek mümkün.

Bölge açısından bir başka önemli mesele ise Rusya’nın bölgedeki rolü. 

Geçtiğimiz haftalarda Suriye sahasında Rusya ve İran’ın da çıkar farklılıklarının belirginleşmeye başladığını aktarmıştık. Yeni dönemde Rusya’nın İran ve Şam’ı doğrudan karşısına almayacağı ancak İsrail üzerinden mesajlar vereceği veya İsrail’in bazı eylemlerine sessiz kalmasının mümkün olduğu yapılıyor. 

Ancak bölge basını daha Rusya-İran fikir ayrılıklarını tartışırken Trump’ın Golan Tepeleri hamlesi geldi. Hem İran ve Suriye ile hem de İsrail ile ilişkilerini sürdürmek isteyen Rusya, Trump’ın bu adımından oldukça rahatsız oldu. ABD’ye yönelik birçok isimden sert açıklamalar da yapıldı. 

İsrail ile gerginliğin giderek tırmandığı Lübnan da diken üstünde. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Lübnan ziyaretinde verdiği mesajlar ve “Hizbullah’ın izole edilmesi amacıyla” uygulanacağını söylediği ekonomik yaptırımlar gibi “aba altından sopa” sayılabilecek ifadeleri, Lübnan’da var olan tedirginliği iyice tırmandırdı.

Bu gelişmelerin yaşandığı günlerde Moskova’ya giden Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Aon’un Rusya lideri Putin ile İsrail ve ABD’nin Lübnan’a yönelik olası adımlarını da görüştüğü belirtiliyor.

İki ülke arasında zaten Akdeniz’deki gaz yataklarının Lübnan sınırlarında yer alan kısmının işlenmesi, Rosneft’in Lübnan’da rafineri kurması gibi anlaşmalar var. Ancak Pompeo’nun Lübnan ziyareti ve Trump’ın Golan Tepeleri hamlesinin ardından Lübnan’da, Rusya’nın bu süreçlerde daha aktif rol alması yönünde bir beklentinin oluştuğu söylenebilir.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile Putin’in yapacağı görüşmelerde de Golan Tepeleri meselesi gündemin ilk sıralarında yer alacak gibi görünüyor. 

Bakalım İsrail’deki seçimler nasıl sonuçlanacak, Rusya İsrail’i dengeleyebilecek mi, Rusya-İran görüş ayrılıkları nasıl şekillenecek ve Türkiye’deki seçim sonuçları dış politikayı etkileyebilecek mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa