31 Mart 2019 20:42

Kürtler kayyımlara "Yallah" dedi

Kürtler kayyımlara "Yallah" dedi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Erdoğan iktidarının 15 Temmuz darbe girişimi sonrası darbecilerle mücadele adına ilan ettiği OHAL’i Kürt hareketini tasfiye etmenin bir fırsatı haline getirmeye çalıştığı ve bu temelde DBP/HDP’li 102 belediyenin 96’sına kayyım atadığı biliniyor. İşte 31 Mart yerel seçimlerinin en çok merak edilen konularından biri de kayyım atanan kentlerde hangi sonuçların çıkacağı idi. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kayyım atamalarını iki gerekçeye dayandırıyordu. Birincisi DBP/HDP’nin bu belediyeleri “terör örgütü”nün halka baskı kurması sonucu kazandığı ve ikincisi de bu belediyelerin halka hizmet götürmediğiydi.

Bu yazı yazılırken seçim sonuçları daha kesinleşmemiş olmasına rağmen şimdiden söyleyebiliriz ki, Kürt illerindeki seçim sonuçları Kürtlerin kayyım politikasını reddettiğini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iddialarının dayanaksız olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bir kez daha diyoruz, çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan 24 Haziran genel seçimleri sürecinde de “Kürtler nasıl hala HDP’ye oy veriyorlar anlamıyorum” demişti.

Bölgede seçim sonuçları üzerinden genel bir değerlendirme yaparsak, 2014 yerel seçimlerinde 3’ü büyükşehir olmak üzere 11 kentte (Diyarbakır, Wan, Mardin, Batman, Iğdır, Şırnak, Hakkari, Siirt, Bitlis, Dersim, Ağrı) seçimleri kazanan DBP/HDP’nin bu seçimlerde yine 3’ü büyükşehir olmak üzere 8 kentte belediyeleri kazandığı görülüyor. HDP’nin daha önce kazandığı belediyelerden Dersim’i TKP’nin adayı Maçoğlu’na ve Bitlis, Ağrı ile Şırnak’ı AKP’ye kaybetti. Buna karşı HDP, Grup Başkan Vekili Ayhan Bilgen’i aday gösterdiği Kars’ta ise seçimleri kazandı. Dersim’de bir yandan DBP’nin üç dönem yönetimine yönelik eleştiriler ve öte yandan HDP kazanırsa yeniden kayyım atanacağı propagandası ile birlikte medyanın TKP adayı Maçoğlu’nun verdiği destek Maçoğlu’nun az bir farkla da olsa kazanmasını sağladı. Bitlis, Ağrı gibi kentler de zaten AKP ve HDP’nin başa baş gittiği ve baskı koşullarının belli oranda sonuç verdiği kentler olarak değerlendirilebilir.

 Şırnak’ı ise ayrı bir yere koymak gerekiyor. Çünkü ‘şehir savaşları’ döneminde ciddi biçimde yıkıma uğrayan ve önemli oranda insansızlaştırılan (göç veren) Şırnak’ta ‘güvenlik politikaları’ sonucu sayıları arttırılan kolluk güçleri ve ailelerinin kayıtları buraya kaydırılmıştı. Daha Ocak ayında ‘Yıkım kentlerinde nüfus mühendisliği!’ başlıklı yazımızda bu duruma dikkat çekmiş ve Şırnak’ın yanı sıra daha önce Kürt hareketinin oldukça güçlü olduğu Uludere, Beytüşşebap, Çukurca gibi ilçelerde de AKP’nin seçimleri kazanmak için güvenlik güçleri ve aileleri üzerinden ‘nüfus mühendisliği’ yaptığına dikkat çekmiştik.

Yerel seçimlerle ilgili göz ardı edilmemesi gereken bir diğer nokta da bu seçimlerde genel seçimlerden farklı olarak devletin yerelde oluşturduğu ekonomik-sosyal çıkar ağının belli düzeyde etkili olduğudur. Sadece bu seçimlerde değil, genel olarak bakıldığında yerel seçimlerde devlet partisinin (son 17 yılda AKP’nin) yerel seçimlerde genel seçimlerden daha fazla oy almasının nedenini bu ilişkilerde aramak gerekir. Bu nedenle kayyımların genel seçimlere oranla oyları arttırdığını düşünmek yanıltıcı olacaktır. Bölge illerinde seçimlerde belli oranda etkili olan bir diğer etmen de aslında SAMER’in (Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi) ta Kasım ayında ortaya koyduğu kriz, ekonomik ihtiyaçların halkın öncelikli gündemi haline gelmiş olmasıdır. Kriz ve ekonomik etmenler, AKP ve HDP’nin başa baş olduğu yerlerde AKP/devletten ekonomik beklentilerin sonucu olarak ibrenin AKP’ye dönmesinde etkili oldu.

Peki, bu seçimlerle ilgili çıkarılması gereken en önemli sonuç nedir?

Seçimlerin ilanından başlayarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP’yi kazanması halinde yeniden kayyım atamakla tehdit etti. Yetmedi, bu tehditlerini Demirtaş başta olmak üzere HDP yönetimini “terörist” ilan etmeye kadar götürdü. Öte yandan bu seçimleri ‘tek adam rejimi’nin bekası için bir varlık-yokluk seçimi haline getirdiği için milliyetçi oyları kazanmak amacıyla “yallah Kürdistan’a” gibi ayrıştırıcı-kutuplaştırıcı söylemler kullandı. Erdoğan’ın bu söylemleri her yerde HDP’ye yönelik baskı, gözaltı ve tutuklamalara; seçim çalışmalarının bile “terör faaliyeti” gibi gösterilip engellenmesine vardırıldı.

Sonuç ne oldu?

Başta da dediğimiz gibi Erdoğan iktidarı, HDP/Kürt hareketine uyguladığı baskının Kürtleri ulusal demokratik istemlerinden, Kürt sorununun eşit haklar temelinde demokratik-barışçıl çözümü mücadelesinden uzaklaştıracağını umuyordu. Ancak ortaya çıkan tablo, bu beklentiyi boşa çıkardı. Kürtler, baskı politikalarına ve ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı söylemlere rağmen ulusal-demokratik talep ve mücadelenin arkasında durduklarını bir kez daha gösterdiler.

Kürtlere “yallah Kürdistan’a” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diliyle söylersek, 31 Mart yerel seçimlerinde Kürtler, Erdoğan’ın atadığı kayyımlara “yallah” dediler!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...