22 Mart 2019 20:45

‘Laik, demokratik bir Filistin’ talebine dönmeden çözüm yok!

‘Laik, demokratik bir Filistin’ talebine dönmeden çözüm yok!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

ABD Başkanı Donald Trump’ın, önceki gün Twitter hesabından yaptığı, “52 yılın ardından ABD için İsrail’in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanımanın zamanı geldi” açıklaması sadece bölgedeki Suriye savaşı merkezli sorunları büyütecek mahiyette değil aynı zamanda Filistin sorununu da provoke edecek bir girişimdir. Diyebiliriz ki, Trump’ın bu hamlesi, “ABD’nin Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması”yla kıyaslanabilecek, bazı bakımlardan ondan da önemli bir girişimdir.

Trump’ın böyle önemli bir sorunu Twitter hesabından duyurması, girişiminin ciddiyetini azaltmaz. Çünkü Trump, bütün önemli konulardaki kararlarını önce Twitter hesabı üstünden, sanki ciddi bir şey değilmiş gibi duyurmaktadır. Onun politika tarzı bu.

Bu yüzden de önümüzdeki günlerde İsrail’in Suriye’ye karşı yeni saldırılarda bulunması, Golan’daki işgal bölgelerinde önceden yapamadığı ve işgali kalıcılaştıracak yeni birtakım girişimler yapması artık kimse için sürpriz olmayacaktır.

Dahası, Trump’ın bu girişiminin arkasından ABD ve İsrail’in, “Kaşıkçı cinayeti” ile biraz geri çekilmiş olan Arap NATO’sunun kuruluşuna da temel yapılmak istenen “İsrail-Filistin Barış Anlaşması”nın imzalanması yönünde yeni hamleler de gündeme getirilmek istenecektir.

TRUMP ‘TALİHSİZ BİR AÇIKLAMA’ MI YAPMIŞ!

Trump’ın çıkışına Türkiye’nin ilk tepkisi, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun benzer içerikli Twitter mesajları oldu.

Çavuşoğlu, Twitter hesabından, “ABD’nin, İsrail’in uluslararası hukuka aykırı hamlelerini meşrulaştırma çabaları, bölgede sadece daha fazla şiddet ve acıya yol açar. Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünü desteklemektedir” diye suya sabuna dokunmayan bir açıklama yaptı.

Dün ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı açıklamada daha sert cümleler kurdu.

“ABD Başkanı Trump’ın, Golan Tepeleri ile ilgili talihsiz açıklaması, bölgeyi yeni bir krizin, yeni bir gerilimin eşiğine getirmiştir. 1967’deki İsrail işgali, sadece bölgedeki Arapları değil Türkmenleri de kendi topraklarından göçe zorlamıştır. Türkiye’nin ve İslam İşbirliği Teşkilatının böyle hassas bir meselede sessiz kalması, emrivakilere boyun eğmesi düşünülemez. Golan Tepeleri’nin işgalinin meşrulaştırılmasına asla izin vermeyiz, veremeyiz. Bununla beraber Müslümanların huzurunu, bekasını, hayat hakkını hedef alan her kritik hadise, her saldırı biz ve teşkilat için önemlidir.”

ERDOĞAN FİLİSTİN DAVASINI TÜRKİYE-İİT DAVASINA İNDİRGEDİ

Her ne kadar, Erdoğan’ın açıklaması “Eyyy Amerika”, “Eyyy Trump” dozundan yoksun olsa da yine de “Golan Tepeleri’nin işgalinin meşrulaştırılmasına asla izin vermeyiz, veremeyiz” gibi gerçekte karşılığı olmayan “sert sözcükler” içeriyor. Ama burada tartışmak istediğimiz açıklamanın sertlik dozu değil içeriğidir.

Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması; böyle önemli bir konuda bile, Filistin sorununu “İslam ve Türkiye davası” çizgisinde tutmada, İslam’la Hristiyan-Yahudi dünyası arasındaki mücadeleye indirgemede ısrar ettiğini göstermektedir.

Oysa Trump’a ilk tepki BM genel sekreterliği sözcüsü tarafından gösterilmiş, 1981’deki BMGK kararı hatırlatılmıştır. Yine Müslüman bir ülke olmayan Rusya, Trump’ın açıklamasına, BMGK kararına aykırı olduğunu belirterek, karşı çıkmıştır. Elbette ki, başka Müslüman olmayan ülkeler de Trump’ın provokatif çıkışına karşı, Filistinlilerin haklarını savunan bir çizgide duracaktır. Erdoğan’ın sorunu, “Türkiye’nin ve İslam İşbirliği Teşkilatının (İİT) davası” olarak ortaya koyması, bir yandan Filistin sorununu “İslam sorunu”na daraltırken öte yandan da Türkiye ve İran arasındaki “İslam’ın kurtarıcılığı” rekabetini de kışkırtan bir çizgiye çekmek olarak biçimlenmektedir.

‘LAİK VE DEMOKRATİK BİR FİLİSTİN DAVASI’ ÖNEMLİ

Oysa Filistin sorununun son 70 yıllık gelişme seyri göstermektedir ki; “laik ve demokratik bir Filistin davası”, 60’lı 70’li yıllarda, Arap rejimlerinin bütün “Arap-İslam davası” çizgisine çekme gayretlerine karşın, dünya demokratik kamuoyunun desteği ile tüm insanlığın davası olarak ilerlemiştir. Ama son 30 yılda Filistin davası, “laik ve demokratik bir Filistin” yerine “İslamcı bir Filistin” girişimleriyle bölünmüş; Gazze Müslüman Kardeşçi Hamas’ın yönetimine geçerken, Batı Şeria ise güçten düşen el Fetih’in Arap rejimleri ve batılı emperyalistlerle kötü uzlaşmalar yapan liderlerinin kontrolünde bir yönetime dönüşmüştür.

Cumhurbaşkanı’nın, sorunu “Türkiye ve İİT’nin sorununa” indirgeyen tutumu ise Filistin davasının getirildiği (Sıkıştırıldığı demek daha doğru) son noktayı göstermesi bakımından ibret vericidir.

Bugün Filistin davasının yeniden güç kazanmasının ön şartı da sorunun bir “Türkiye-İİT sorunu” olmaktan çıkarılarak, dünya demokratik kamuoyuyla dayanışma, bölge halklarıyla barış içinde yaşayan, “Birleşik, Laik ve Demokratik bir Filistin” davası olarak yeniden ayağa kaldırılmasından geçmektedir.

Aksi halde Filistin davası; bölge gericiliklerinin, cihatist odaklar ile bölgeye müdahale eden emperyalistlerin (özellikle de ABD ve İsrail’in) üstünde tepindiği bir dava olmaya mahkum olacaktır. 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...