20 Şubat 2019 23:53

Suriye'de ne oluyor, ne olmuyor?

Suriye'de ne oluyor, ne olmuyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

ABD’nin Suriye’den çekileceğini açıklamasının ardından Türkiye sahada oluşacak boşluğu doldurmak niyetiyle giriştiği hamlelerini sürdürüyor. Listenin başında bir tampon bölge oluşturulması için destek almak ve Fırat’ın doğusuna operasyon maddeleri var(dı), ancak Türkiye içinde hâlâ büyük puntolarla yazılıp konuşuluyor olsa da her iki maddenin de hayata geçirilmesi giderek zorlaşıyor. Zaten somut destek ve ABD dahil sahada varlığı da olan taraf ülkelerle anlaşma gibi zeminleri olmadan girişilen bu hamlelerin günlük gelişmelere paralel olarak savrulması da kaçınılmaz.

Bu heveslerle girişilen süreçte önce Adana Mutabakatı ve genişletilmiş terörle iş birliği anlaşması üzerinden Suriye’de bir tampon bölge oluşturulması gündeme gelmişti. Erdoğan’ın Rusya ziyaretinde Putin’in hatırlattığı Adana Mutabakatı haftalar süren bir heyecan dalgası da yaratmıştı. Ancak Rusya’nın Suriye meselesine bakışı, Türkiye’nin Rusya’yı ikna etmeye çalıştığı konular ve iki ülke arasındaki derin fikir ayrılıkları bir yana Adana Mutabakatı ile imza altına alınan şartlar bile “bundan bir tampon bölge çıkmaz” diyordu açıkça. Velhasıl Putin’in Adana Mutabakatı ile “Şam ile görüşün ve halledin” dediği, Şam’ın da bir tampon bölgeyi kabul etmeyeceği gerçeği ile birlikte heyecan dalgası sönmeye başladı. En azından iktidara yakın cenah da Adana Mutabakatı’ndan bir Suriye zaferi çıkmayacağına ikna olmuş görünüyor.

Ancak Suriye konusunda “azimli” olan cenah Adana Mutabakatı hayal kırıklığının yerine yenisini koymakta gecikmedi. Suriye’de sonu ve hatta yarını belirsiz maceranın yeni safhası geçtiğimiz hafta Soçi’de gerçekleşen Erdoğan-Putin-Ruhani zirvesi oldu.

İktidara yakın cenahtan yapılan değerlendirmelere ve basına bakıldığında Soçi zirvesinde Türkiye’nin diğer iki ülkeyi neredeyse “hizaya getirdiği” söylenebilir. Gerçi söz konusu çevrenin değerlendirmeleri göz önüne alındığında hükümetin 2011 yılından beri ısrarla sürdürdüğü ve hataları artık yamayla kapatmanın mümkün olmadığı Suriye politikası silsileler halinde bir kahramanlık tefrikası zannedilebilir.

Dönelim Soçi’ye…

Zirveden pek de Türkiye’nin istediği sonuçlar çıkmadığı gibi Rusya ve İran ile Türkiye arasındaki makasın hâlâ açık olduğu net bir şekilde anlaşılıyor.

Nitekim zirveden “Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi, terörle mücadele gerekçesi ile dahi olsa toprak bütünlüğüne tezat oluşturacak adımlar atılmaması gerektiği” gibi bolca “toprak bütünlüğü” vurgulu mesajlar çıktı. Elbette bu mesajlar sadece Türkiye’ye değil.

Hükümetin Suriye hamleleri açısından bir başka hayal kırıklığı da Kürt meselesine ilişkin değerlendirmelerle geldi.

Türkiye içinden bir taraftan “Fırat’ın doğusuna operasyon her an başlayabilir”, “3 gün içinde girmek için hazırız” gibi söylemler sıkça dile getirilirken diğer taraftan diplomasi kanalıyla çeşitli ülkelerden destek arayışları sürüyor. Ancak gerek Soçi zirvesinde ve gerekse ABD ve Fransa gibi bazı ülkelerinde bu arayışlar karşılık bulmamış ve Türkiye henüz bu ülkeleri kendi tezleri konusunda ikna edememiş.

Zirvede İran lideri Ruhani’nin “Kürt konusunda Kürtlerin söz hakkı olacak bir çözümden” bahsetmesi oldukça dikkat çekiciydi. Rusya’nın Kürt meselesine bakışı zaten aşikar.

Kürtlerle Şam arasındaki inişli çıkışlı sürecin nasıl devam edeceği veya sonuçlanacağı henüz belli değil ancak ABD’nin çekilmesi halinde de Kürtlerle ilişkisini kesmeyeceği artık oldukça belirgin. Buna ek olarak Türkiye’den Kürtlere ilişkin yapılan sert açıklamalar “Kürtlerin Türkiye’ye karşı korunması gerektiği” algısını pekiştirdiği gibi Kürtlerle çeşitli ülkeler arasındaki ilişkiyi de olumlu yönde etkiliyor.

ABD’nin çekilme kararının detayları hâlâ belirsizliğini koruyor. Son açıklamalara göre Nisan ayı itibariyle ABD güçlerinin çekileceği belirtiliyor. Ancak ABD Suriye’deki güçlerini çekse de çekmese de Kürtler konusunda Türkiye’nin paralelinde bir politikaya geçmesi mümkün görünmüyor. Keza Soçi zirvesinde Ruhani’nin yaptığı açıklama ile birlikte Türkiye’nin Suriye Kürtleri konusunda hâlâ yalnız olduğunu ve en azından bu söylem üzerinden Suriye’deki hedeflerini gerçekleştirmesinin mümkün olmadığını söylemek mümkün.

Bir başka ve Türkiye açısından çok önemli konu ise İdlip meselesi. Yine Soçi’de yapılan anlaşma ile Türkiye, İdlip’e yönelik bir askeri operasyonu erteletmeyi başarmıştı ancak anlaşmanın üstünden aylar, köprünün altından çok sular geçti. Türkiye bu sürede anlaşma ile vadettiği şartları sağlayamadığı gibi ABD’nin çekilme kararı gibi yeni süreçlerle birlikte İdlip anlaşmasındaki sorumluluğunu da göz ardı etmeyi tercih etti. Ancak Rusya son haftalarda Türkiye’ye İdlip’i daha sık hatırlatmaya Şam ise İdlip’e yönelik operasyon seçeneğinin hâlâ gündemde olduğunu gösterecek şekilde kent etrafına yönelik askeri takviyelerini artırmaya başladı.

Ve nihayet geçtiğimiz hafta gerçekleşen zirvenin en önemli maddelerinden biri olan İdlip konusunda Erdoğan’ın “biraz daha sabır” ifadeleri oldukça çarpıcıydı. Basına kapalı görüşmelerde konuşulanların detaylarını henüz bilmiyoruz ancak kameralar önünde yaşanan diyaloglar zirvede Türkiye’nin önüne yeniden İdlip dosyasının koyulduğunu ve askeri operasyon seçeneğinin hatırlatıldığını gösteriyor.

Zirveden hemen sonra da hem Rusya’dan hem de Şam’dan “İdlip’in Suriye ordusunun kontrolüne geçmesi gerektiği”, “kentin er ya da geç geri alınacağı” yönünde açıklamalar gelmeye başladı.

Velhasıl İdlip’te Türkiye dahil bazı ülkelerin farklı gerekçelerle istediği “olduğu gibi kalsın” modeli uygulanmayacak gibi görünüyor.

Son gelişmeler ve durum alt alta dizilip de değerlendirildiğinde Suriye’deki durumun pek de Türkiye’nin istediği gibi gitmediği anlaşılıyor. Yukarıda sıralanan başlıklara bir de Suriye’deki siyasi çözüm sürecini eklemek gerek gerek ancak başlı başına çok boyutlu bir mesele olduğu için başka bir yazının konusu olarak gelecek haftalara bırakıyoruz şimdilik ancak o konuda da Türkiye’nin elinde güçlü bir kart olmadığı söylenebilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...