18 Kasım 2018 00:40

‘El alem’den korkmayacak kadar cesaret herkese lazım!

‘El alem’den korkmayacak kadar cesaret herkese lazım!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP iktidarına ‘Ulusalcılık’ düzleminde muhalefet eden bir televizyon kanalının ekranından gün boyu alt-yazı olarak kayan bir haber: “Buldan: AKP’yle görüşmüyoruz ama görüşeceğiz.” Ayrıntı yok. İlk bakışta “demek ki iddia doğruymuş, gerçekten de el altından görüşüyorlarmış AKP ile HDP” yargısını tetikleyen bu kısacık haber başlığının ayrıntıları vardır mutlaka diye sözkonusu kanalın haber bütenini izliyorsunuz. Yok! Sadece ekran altında dönüp duruyor o cümle... İşin aslını öğreniyoruz ki, HDP grup toplantısında konuşan Pervin Buldan, partisinin iktidarla gizli görüşmeler yaptığı iddiaları (ki İyi Parti bunu kesin bir dille açıklamıştı!) üzerine konuşurken şöyle demiş: “HDP, AKP’yle gizli gizli görüşüyormuş. Şunu açık bir şekilde söyleyelim; görüşmüyoruz ama görüşeceğiz. Saatini tarihini de verelim. 31 Mart tarihinde sandıklarda görüşeceğiz AKP ile...” Bu açık mesaj bile bağlamından koparılarak, tam tersi algı yaratacak şekilde sunulabiliyor. Neden?

***

Yine, aynı çizgideki bir başka kanalın konuşmayı çok seven yayın yönetmenini dinliyorsunuz. Hâlâ öyle mi, takip etmediğimiz için bilmiyoruz, adam (şimdi dağılmış durumdaki) ‘Birleşik Haziran Hareketi’nin yöneticilerinden de biriydi. Tek adam rejiminin kuruluş sürecini özetlerken mealen şunu söylüyor: “Bir koalisyon çöktü. AKP, Gülen Cemaati, liberaller ve Kürt siyasetinin birlikte yönettiği koalisyon dağıldı...” Neymiş? Yıllarca ülkeyi yönetenler arasında Kürt siyaseti de varmış meğer! Nasıl olur bu diye sormayın; efendim malum çözüm süreci...falan filan...

***

Peki neden bu önyargı? Kürt siyasetini ille de AKP iktidarına iliştirme, onunla birlikte algılatma çabası neden? 24 Haziran seçimleri öncesi olduğu gibi bazen biraz tavsıyan ama hiç terkedilmeyen, yeri geldiğinde hemen kuşanılan bu ‘Kürdofobi’nin AKP’ye muhalefet etmede sağladığı bir avantaj mı var? Yoksa pratiğinin aksine, iktidarın Kürtlere dönük imajını mı tazelemektedir? Kürt siyasetine dönük bu ‘senin AKP’yle işbirliği yapma ihtimalini seviyorum’ hissiyatının, bırakalım demokratik kaygıları, o kopulamayan milliyetçi pazardan nemalanma hevesi bakımından bile AKP’yi hiç mi hiç rahatsız etmediği, etmeyeceği neden öğrenilmez artık? Geçen yazımızda da belirtmiştik; AKP’nin sahasında oyun kazanamazsınız! Hele kendinize ‘solcuyum’ diyorsanız, Kürde taş atarak, soldan katıldığınız milliyetçilik yarışında ancak nal toplarsınız. Şansınız yoktur. Fırat’ın doğusuna atılacak birkaç füze, Kürtlerden çok, sizin ömrü hayatınızda toplayabildiğiniz milliyetçi rezervin üzerinde patlar da, “ellerim böyle boş, boş mu kalacaktı” isimli nihavend şarkıyı terennüm eder durursunuz!

***

AKP iktidarının en başarılı olduğu şey, siyasete ‘meşruiyet’ sınırları belirlemektir belki de. ‘Meşru siyaset’ ancak o sınırlar içinde mümkündür! Muhalefet de ‘meşru’ olabilmek için o sınırlara riayet etmelidir! Tek adam rejimine yürüyen süreç için çizilen ‘meşru siyaset’ koordinatları, HDP’li Kürt siyasetini ‘gayrimeşru’ olarak belirliyor.

Yıllarca MHP’ye takılan CHP dahil, ‘ulusal sol’ muhalefet de bu ‘meşruiyet’ kriterine büyük ölçüde ayak uydurmakta hâlâ. 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana tabanda uç veren aksi eğilimlere ve siyaseten de hiç bir getirisinin olmadığı görülmesine rağmen, bu uysallık sürmekte.

Son örnek, Ahmet Türk-Kılıçdaroğlu görüşmesi oluyor. “Görüşüyoruz ama kimse duymasın, el alem ne der sonra, aman ha!” hali bir yana, haber duyulduktan sonra girilen savunma psikozu acınası bir duruma işaret ediyor: “Terörle arasına mesafe koyan herkesle görüşebiliriz.” Böyle diyor CHP sözcüsü. Yani, HDP’yle değil Ahmet Türk’le görüştük, ne var bunda! Utanç vericidir! AKP’nin çizdiği sınırları ihlal etmiyoruz mealindeki bu savunma, oyunun yine AKP’nin sahasında oynandığının da resmidir aslında. Tamam, HDP’yle merkezi bir ittifakın seçimlerde ‘reel’ olarak kazandırmayacağını düşünebilirsiniz. Ama Anayasal bir partiyle resmen görüşmekten bile imtina etme korkusunu yenerek hiç değilse o gerici ‘meşruiyet’ çeperinden çıkmayı bir deneseniz! Asgari demokratik sorumluluk bunu gerektirir. Yoksa, “HDP’yle siyaseten görüşmüyoruz ama milletvekilleri Meclis’te görüşüyorlar” diyen Kılıçdaroğlu, bu ‘“el alem ne der” korkusuyla şapkasından ne çıkarabilir ki? Çıksa çıksa o şapkadan devekuşu çıkar ancak. Kafasını kuma gömmüş ve fakat herşeyi açıkta devekuşu...

Ez cümle; ‘el alem’den korkmayacak kadar cesaret herkese lazım!

NOT’a not: Konuyla ilintili olarak gazetemizde yayınlanan iki yazı: 

İhsan Çaralan: Muhalefetin
Kürt seçmeni AKP’ye ‘yakınlaştırma’ taktiği!
(11 Kasım 2018)

Yusuf Karataş: Ahmet Türk-Kılıçdaroğlu görüşmesi
umut olabilir mi?
(16 Kasım 2018)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...