16 Kasım 2018 01:00

Ahmet Türk-Kılıçdaroğlu görüşmesi umut olabilir mi?

Ahmet Türk-Kılıçdaroğlu görüşmesi umut olabilir mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Milliyet yazarı Talat Atilla’nın kamuoyuna duyurduğu yerel seçimler ve olası ittifaklar konusunda CHP lideri Kılıçdaroğlu ve deneyimli Kürt siyasetçi Ahmet Türk arasında yapılan gizli görüşme ile ilgili çeşitli tartışmalar yapılıyor. Ahmet Türk, görüşme talebinin Kılıçdaroğlu’ndan geldiğini, görüşme öncesinde HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ı aradığını ama ulaşamadığını ve ancak Buldan’ı sonradan görüşmeyle ilgili bilgilendirdiğini söyledi. Buldan, seçimler konusunda HDP’nin tutumunu ancak yetkili kurulların belirleyebileceğini ama Ahmet Türk gibi deneyimli siyasetçilerin böyle görüşmeler yapmasında bir sakınca görmediklerini açıkladı. CHP cephesinden konuyla ilgili olarak genel başkan yardımcısı düzeyinde yapılan açıklamalarda “Kılıçdaroğlu’nun terörle arasına mesafe koyan herkesle görüşebileceği” biçiminde görüşmeyi ‘utangaçça’ savunan bir tutum ortaya kondu. Tahmin edilebileceği gibi iktidar cephesi bu görüşmeyi CHP’yi terörle ilişkilendirip sıkıştırmak için bir fırsata çevirmeye çalışıyor. Öte yandan önemli Kürt aydınlarından Tarık Ziya Ekinci de bu görüşmeyi “skandal” olarak nitelendirip Türk’ün Kılıçdaroğlu ile görüşmek yerine HDP eş başkanlarını adres göstermesi gerektiğini yazdı.

Bu tartışmalar üzerinden iki soru öne çıkıyor: Birincisi, bu görüşmeyi nasıl değerlendirmek gerekiyor? Ve ikincisi de gerçekten de bu görüşme demokrasi ve barış mücadelesi için yeni bir umut olabilir mi?

Birincisinden başlayalım. Ahmet Türk, 1980 öncesinde iki dönem CHP milletvekilliği yapmış, 80 darbesinden sonra Diyarbakır Cezaevi’ndeki vahşeti yaşamış ve 90’lı yıllarda HEP’le başlayan legal-demokratik Kürt siyasetinin öncülerinden biri olmuştur. Ayrıca DEP ve DTP gibi partilerin genel başkanlığının yanı sıra Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanlığı’nı da yapmış, yani partiler üstü hüviyet kazanmış bir Kürt siyasetçidir. Dolayısıyla Ahmet Türk gibi ömrünü Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümüne adamış 76 yaşındaki bir siyasetçinin dün Baykal’la olduğu gibi bugün Kılıçdaroğlu ile görüşmesinin böylesi bir tartışma/eleştiri konusu yapılması yersizdir. Hatta yerel seçimler öncesinde Ahmet Türk gibi isimlerin devreye girmesi demokratik birlik-ittifaklar bakımından yol açıcı da olabilir.

Öyleyse birinci sorunun yanıtı bakımından Türk’ün Kılıçdaroğlu ile görüşmesinin HDP’yi devre dışı bırakan bir görüşme olmaktan çok, HDP ile görüşülmesinin önünü açan bir ön görüşme olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağını söyleyebiliriz.

İkinci sorunun yanıtı bakımından ise, odaklanılması gereken nokta Türk’ün Kılıçdaroğlu ile görüşmüş olması değil, bu görüşmeden sonra Kılıçdaroğlu ve CHP’nin ne yapacağıdır. Çünkü eğer Kılıçdaroğlu gerçekten iddia edildiği gibi bu görüşmeyi HDP’yi devre dışı bırakarak Kürt seçmenleri etkileme hesabıyla yapmışsa, bu hesabın tutmasının mümkün olmadığını söylemek için öyle derin analizler yapmaya gerek yok. Sadece son 20-25 yıllık geçmişe dönüp bakıldığında bile gerek iktidar ve gerekse muhalefet cephesinden Kürt hareketini saf dışı bırakarak Kürt seçmeni etkilemeye yönelik girişimlerin hiç birinin istenen sonucu vermediği görülecektir.

Şunu açıklıkla söylemek gerekir ki; CHP, bugün HDP ile ilişkiler ve Kürt sorunu konusundaki utangaçlığını aşmadıkça içine hapsolduğu fasit daireden çıkamaz. Bu bakımdan gerek yerel seçimler ve gerekse sonrasında CHP, iktidarın baskılanması altında kalmadan HDP’yi muhatap alıp Kürt sorununda demokratik barışçıl bir politikayı açıklıkla savunmadan iktidara karşı demokratik bir alternatif yaratma şansı yoktur.

Bunun da ötesinde CHP’nin Erdoğan iktidarıyla kendi minderinde güreşme hesabıyla önce MHP ve sonra İP gibi ırkçı-milliyetçi partilerle yaptığı ittifaklarından geriye kalan ancak ve yalnız yenilgi ve umutsuzluk oldu.

Ancak daha da önemlisi ülke içindeki baskı ve şiddet ile sınırların ötesindeki müdahalelerle Kürt sorunu, iktidarın ülkeyi gerilim politikasıyla yönetmesinin en önemli dayanağı durumundadır. 24 Haziran seçimleri öncesindeki Afrin operasyonu gibi bugün yerel seçimler öncesinde Fırat’ın doğusuna operasyonun ısıtılmaya çalışılması da iktidarın Kürt sorununu ülkeyi gerilim ile yönetme politikası ve bu gerilimi seçimleri kazanmanın bir aracına dönüştürme hesaplarından bağımsız düşünülemez. CHP; dokunulmazlıkların kaldırılması, Afrin operasyonu (daha genel olarak sınır ötesi savaş tezkerelerine onay) ve kayyımlar gibi konularda iktidarı desteklediği ya da iktidara karşı açık tutum alamadığı her koşulda hep iktidarın elini güçlendirdi. Dolayısıyla Ahmet Türk’le görüşmeyi bile ancak ‘utangaçça’ savunabilen bir CHP’nin iktidar karşısında demokratik bir alternatif yaratması da başarıya ulaşması da mümkün değildir.

Sonuç olarak Ahmet Türk-Kılıçdaroğlu görüşmesinin bir umut olabilmesi için ancak ve ancak CHP’nin iktidarın baskılamasına teslim olmadan Kürt sorunu ve HDP konusunda barış ve demokrasi mücadelesine hizmet edecek bir çizgiye gelmesi ile mümkündür. Ve bunun çok kolay olmadığı/olamayacağı açıktır. Bu bakımdan bu görüşme ile ilgili tartışmaların Ahmet Türk’ten çok CHP’nin bundan sonra ne yapacağı ve yapması gerektiği üzerinden sürdürülmesi önem kazanıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...