21 Ağustos 2018 23:53

İyi bayramlar!

İyi bayramlar!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Alpaslanlar, Fatihler, Uhud savaşı, Malazgirt, Kut’ül Amare destanı, kefenler kılıçlar, şahlanan atlar, mehteran bölüğü gibi, olağanüstü durumlarda büfeden çıkarılan ölü malzeme setine can üflenerek safları sıklaştırın çağrısı yapılıyor. Eşten dosttan alınan sıcak parayla veya küçük müdahalelerle ötelenmeye çalışıldığı halde kontrol edilemeyen krize karşı pompalanan dirayet gazının dozu artarken bayram üstü işten çıkarılan işçilerin sesi duyulmuyor. 

“Göklerden gelen bir karar”la iPhone kurşunlayan, 7 liraya yükseldikten sonra dolar bozan, birkaç 1 doları ateşe veren, Amerikan tıraşına tıraş çeken tuhaf survivorlara satılan biletin bedeli taksit taksit ödenmeye başlandı bile. O gemi erkenden su almaya başladı. Bu hurdanın çatlaklarını gizlemek için çıkarılan goygoya, siyasi gösteri dünyasına gönüllü koşan muhalefet, kapının önüne koyulan tasarruf kurbanlarından en az yıkıma neden olanlar kadar sorumlu. 

Bağıra bağıra gelen kriz yüzünden erkene alınmış seçimlerin öncesinde “bu dönemin hasarını AKP ödesin” diyebilen ana muhalefet etrafındaki ittifak grubu, gemide en önce yer ayırtanlar arasında yer alırken kendilerine oy veren yoksul emekçilere de aynısını tavsiye ettiler. Kendilerini bir seçenek olarak destekleyen bir kısım hoşnutsuz burjuva borç kamburunu düzeltmek için haydi kemer sıkın korosuna dahil olmuşlardı çünkü. Holding borçlarından ucuza kurtulma garantisi veren tek adam yönetiminin önünde diz çökerken seçim öncesindeki “parlamenter yolla devam edelim” şerhini bir kenara bırakarak ulufe dağıtılırken gözetilen “paydaşlar”ın ön sırasında yer alabilmek için Güler Sabancı’nın arkasına geçtiler. Çünkü o ilkti. Hayır, önce “kadınlar ve çocuklar” centilmenliğinin gereği olarak değil, Güler hanımın grubu, düzen gemisinin esaslı kolonlarından biri olduğu için.

Hepsi birden bir an önce kemer sıkalım, esnekleşelim, devlet harcamalarını azaltalım da tasarruf edilen miktar cebe girsin derdindeler. Bu neoliberal teranenin çevirisi; ücretler düşsün, sosyal haklar iyice budansın, tensikatlar olsun biçiminde. Sloganı ise “eğitime sağlığa değil tekelin borcuna bütçe.”

Bayrama işsiz giren emekçiler krizin yükünü hep birlikte taşıyalım lafının ne manaya geldiğini biliyorlar artık. Henüz öğrenmemişler, kıyıda “iPhone yakıp biz yel değirmenlerine karşı savaşa giderken siz kendinizi şarj etmekle meşgul olun”, “biz Osmanlı torunlarıyız kriz bize vız gelir tırıs gider” ajitasyonunu çekenler kendilerininkinden başka kemerleri sıktıkça öğrenecekler.

Tarih en çok, milyonlarca üyesine fırtınadan yıkılmadan çıkabilmeleri için hiçbir şey önermediği gibi “elinizi taşın altına koyun” çağrısı yapan fosilleşmiş Türk-İş yönetiminden hesap soracak. O taş ki memleketin çalısını çırpısını satıp savan,  açgözlü, başkasının toprağına tamahkar, heybesi alın terinden çalıntı mallarla dolu, hep bana hep bana diyen burjuva, üzerine oturduğu için yere iyice gömülmüş durumda. Kurduğu yabancı sermaye ortaklıklarında sağladığı bütün devlet garantilerine rağmen borç batağına gömülen, bu çukurdan çıkmak için emekçilerin omzuna tırmanmaya hazır, suçlarını örtmek için hedef kaydıran bu türün davasına payanda olsunlar diye üçüncü mevkiye bilet kesen sendika ağalığı, işçilerin, aralarından atacağı ilk safra olarak yazdırdı aslında.

Bu işçi bürokrasisi OHAL’in grevleri yasaklayabilmek için uygulandığı açıkça söylendiğinde sesini çıkarmayarak, esnek çalışmaya, taşeronlaştırmaya, grev yasaklamalarına, sendika yasalarının değiştirilmesine bilumum işçi haklarının tırpanlanmasına tavır koymayarak zaten safını belli etmişti. Şimdi bu bürokrasi, işten atılma sıralarını bekleyen işçilerin taşın altına zorla sokulmuş ellerini daha da ezen ikinci ağır bir yük olarak abandıkça abanıyor.

Bu, tekellerin, sendika ağalarının, yandaş ve yeni yandaş sermayenin, sendika ağalarının, tek adam rejiminin Osmanlı-Selçuklu gazıyla yürütülmeye başlanan sınıf bandıralı hurdasından atmaya başladığı safra sadece kendisini kurtarmak için.

Emekçilerin cebinden, hayatından, geleceğinden çalanların gemisinin vatan kurtaracağı yok. Onlarla da aynı gemide filan olmak istedikleri de yok aslında.

O halde taşın altına elini, üstüne oturanlar koysun; gemilerine binip gitsinler.

İyi bayramlar herkese…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...