Yapısal reformların niteliği
Fotoğraf: Envato
İktidarın seçim sonrasına ilişkin öncelikli gündemi, sermayenin beklentilerine uygun bir ekonomik iklimi hızla inşa ederek güven tazelemek. Bu konuda verilen yapısal reform mesajları ise adeta bir parola niteliğinde. Çalışma yaşamından ekonomik teşviklere, vergi sisteminden istihdam politikalarına kadar her alanda sermayenin sınıfsal çıkar ve ihtiyaçları doğrultusunda düzenlemeler yapılması anlamına geliyor.
Öte yandan iktidar sözcüleri yapısal reformların yanında mali disiplinden de ödün verilmeyeceğinin altını çiziyor. Ki; bu da ‘kemer sıkma’ politikaları demek.
Sosyal amaçlı kamu harcamalarının daha da azaltılacağı, kamu kaynaklarının sosyal güvenliğin finansmanından daha da dışlanacağı anlamına geliyor. Emek gücüyle geçinmek zorunda olanların reel gelir kayıplarına işaret ediyor.
Nitekim Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek de açıklamalarında önümüzdeki dönemde kalıcı harcama kesintilerinin gündeme geleceğinin altını çiziyor. Kamu açığını yüzde 2’nin altında tutma hedefinden söz ediyor.
İktidarın gündemindeki bu tedbirler tipik bir IMF programı niteliğinde. Zaten verilen mesajlar da IMF’nin Türkiye için hazırladığı son rapordaki beklentilerle tam bir uyum içinde.
IMF raporunda da mali disiplin ve yapısal reformların önemine vurgu var.
Yapısal reformların emek gücü piyasalarındaki doğrudan karşılığı ise daha fazla esnekleşme ve daha çok güvencesizlik demek. Kaldı ki; bu yaklaşım iktidar tarafından ‘milli istihdam stratejisi’ olarak da tescil edilmiş durumda. Bu konuda 16 yıldır epeyce yol katedildiği de bir gerçek.
Bu bağlamda iktidarın gündeminde olan ve henüz tamamlayamadığı başlıca düzenleme ise kıdem tazminatının fona devri. Dolayısıyla yapısal reform mesajlarından hareketle iktidarın seçim sonrasındaki öncelikli gündeminin kıdem tazminatı olduğu sonucuna varabiliriz.
Öte yandan bu öncelik de IMF’nin öneri ve beklentileriyle uyumlu. Hazırlanan raporda, kıdem tazminatının işverene yük olmayacak şekilde düzenlenmesi ve bu çerçevede emek gücü piyasalarındaki esnekliğin genişletilmesi beklentisine açıkça yer verilmiş.
Dolayısıyla AKP programının emekçiler açısından doğuracağı sonuçları IMF programlarının sonuçlarıyla özdeşleştirmek mümkün. Yani IMF’den borç alınmasa bile (Ki; kimi iktisatçı yeni bir kredi anlaşmasının gündeme gelebileceği görüşünde) emekçilerin payına artan yoksulluk, bozulan gelir dağılımı, ücretlerin aşındırılması, daha kolay işsiz kalmak ve daha da güvencesiz çalışma koşulları düşüyor.
- Ekonomik kriz ve piyasa ideolojisi 25 Ağustos 2019 23:30
- Anayasa Mahkemesinin barış bildirisi kararı 05 Ağustos 2019 00:20
- Kamuda TİS süreci 21 Temmuz 2019 23:56
- Sömürünün en derinine, ayrımcılığın her türüne maruz kalmak: Mülteci işçiler 01 Temmuz 2019 00:09
- Kıdem tazminatı fonu 10 Haziran 2019 00:50
- Kale Kayış işçileri 19 Mayıs 2019 20:07
- Cinsel şiddet 28 Nisan 2019 19:58
- Seçim sonrası 07 Nisan 2019 20:55
- İşçilerin can güvenliği 24 Mart 2019 20:37
- Kadın emeği 03 Mart 2019 20:40
- Tanzim muhalefeti 17 Şubat 2019 23:30
- Sendikalaşma oranları 04 Şubat 2019 00:50