04 Haziran 2018 01:00

Sınıfsız ekonomi tartışmaları

Sınıfsız ekonomi tartışmaları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçime sayılı günler, gündemde ise ekonomi var. Yapılan araştırmalara göre toplumun çok önemli bir bölümü ekonomiyi ‘en büyük sorun’ olarak tanımlıyor. Geçim sıkıntısı çekenlerin ve olumsuz beklenti içinde olanların sayısı her geçen gün artıyor.

Bununla beraber Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulların ciddi bir ekonomik krizin emareleri olduğu konusunda pek çok iktisatçı hemfikir.

İktidar kanadı ise kriz beklentisi kadar buna yol açan koşulların da “komplo” olduğu iddiasında.

Yapılan eleştirileri kimi zaman yüksek dozda hamasetle bastırmaya çalışıyor, kimi zaman da yüksek büyüme oranlarını hatırlatarak. Olumsuz beklentiler sosyal medyadan İngilizce mesajlarla paylaşılırken, piyasanın ihtiyaçlarına ve neoliberal programa bağlılık ise her dilde ve mecrada tekrarlanıyor.

Gerek piyasa ekonomisine bağlılık ve mali disiplin vurgusu gerekse seçimden sonra farklı ekonomik tedbirler açıklanacağının beliritilmiş olması, iktidarın gündeminde kemer sıkma politikaları olduğunu gösteriyor. Talep daraltıcı ve sosyal amaçlı kamu harcamalarını kısıtlayıcı nitelikteki bu politikaların emekçiler açısından ciddi sonuçları var.

Buna karşılık anaakım medyada yer alan ekonomi tartışmaları ise sanki toplumun tamamı finans uzmanı ve çıkarların tümü de piyasadan yanaymış gibi sürdürülüyor.

Eleştiriler, Erdoğan’ın faiz yaklaşımı ve yabancı sermayeyi tedirgin eden açıklamalarına odaklanıyor. Ancak 16 yıldır uygulanmakta olan ekonomik programın niteliği gibi bugün piyasaları rahatlatması öngörülen tedbirlerin de emekçiler açısından doğuracağı sonuçlar tartışılmıyor.

İktidar ve onu eleştiren kesimlerin önemli bir bölümü sermaye ihtiyaçlarının öncelenmesi konusunda hemfikir. Böylesi bir uzlaşma da emek gücüyle geçinmek zorunda olanlar açısından daha fazla yoksulluk, işsizlik ve güvencesizlik demek. Kazanılmış haklardan geriye her ne kaldıysa onların da ortadan kaldırılacağı demek.

Bu ise emekçi sınıfların örgütlü mücadeleye daha fazla ihtiyacı olduğu anlamına geliyor. Acı reçetenin “kaçınılmaz bir zaruret” olduğu iddiasına karşı bunun ideolojik bir tercih olduğunu ortaya koymak gerekiyor.

Krizin ekonomik maliyetini işçi ve emekçilere yükleyen tedbirleri engelleyebilmenin yolu sınıf çıkarları ekseninde ortaklaşmaktan ve bu ortaklığı seçim sonrasına da taşımaktan geçiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...