25 Mayıs 2018 00:15

Gele gele IMF’nin kapısına gelindi!

Gele gele IMF’nin kapısına gelindi!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Önceki gün dolar 4.92’yi aşınca, Merkez Bankası faizi 300 baz puan artırarak, yangına su sıktı!

Merkez Bankasının müdahalesi sonrasında dolar 4.54’e kadar düştüyse de, dün sabahtan itibaren yeniden yükselişe geçen dolar (avro, sterlin...) bu yazının yazıldığı saatlerde yeniden 4.70’lerden işlem görmeye başlamıştı.

Merkez Bankasının müdahalesi sonrasında kameraların karşısına çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan özetle; “Dövizdeki dalgalanma ekonomik gerçeklerle uyumlu değil. Üstesinden gelemeyeceğimiz bir sıkıntı yok. Milli paramızı dövizle değiştirmeyelim” dedikten sonra esas mevzuya geldi. “Serbest piyasa ekonomisine bağlıyız. Mali disiplin sürecek. Seçimden sonra enflasyonu düşürecek cari açığı azaltacak önlemler alacağız” diyerek, serbest piyasa ekonomisi karşısında şapka çıkardı!

FAİZE SELAM, SERBEST PİYASAYA DEVAM!

Başbakan Yıldırım da Cumhurbaşkanının izinden giderek “Mali disiplin sürecek. Merkez Bankası üstüne düşeni yapmaya devam edecek. Biz de reel sektörün ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest piyasa  ekonomisini desteklemeye devam edeceğiz. Kur sabitlenecek döviz hesapları bloke edilecekmiş, el konacakmış diyenler yalan söylüyor...” dedi. Başbakanın da asıl amacının “Piyasalara güven vermek” olduğu görüldü.

Özellikle Cumhurbaşkanının söyledikleri dikkate alındığında görülüyor ki; “Faiz bütün kötülüklerin anasıdır. Enflasyonun nedeni faizdir. Faizi düşürmeden enflasyon düşmez. Merkez Bankası da ülkenin başkanının söylediklerini dikkate almalıdır...” gibi iddialarından eser kalmamış. Tersine, enflasyonu aşağı çekecek, cari açığı azaltacak önlemlerden söz ediyor ve Merkez Bankasının arkasında durulacağına dair söz veriyor.

Aslında bu kadar laf da fazla. Çünkü eğer, “Serbest piyasa ekonomisine bağlıyız” diye ilan ediyorsanız, kendinizi ne kadar “milli ve yerli”, ne kadar “batı emperyalizmi karşıtı” gibi gösterirseniz gösterin, dönüp dolaşıp geleceğiniz yer, uluslararası sermayenin dayattığı kurallara uymaktır. Bu kuralları şu ya da bu gerekçeyle ihlal ederseniz, Korkut Boratav Hoca’nın dediği gibi, cezalandırılırsınız! Kurallara uymayanın “cezalandırılması” da komplo, spekülasyon... filan değil, serbest piyasanın kurallarındandır!

Erdoğan-AKP yönetimi, iktidara geldiğinde kucağında bulduğu Kemal Derviş’in IMF ve Dünya Bankasının desteğinde oluşturduğu “güçlü ekonomiye geçiş” programını tepe tepe kullanmış, uluslararası “serbest piyasa güçleri”yle bağlarını iyice sıkılaştırmıştır.

IMF’NİN KAPISINA DOĞRU

5-6 yıldan beri, “IMF’ye borçlarımızı bitirdik. IMF’ye borç veren ülke durumuna geldik. IMF bizden 5 milyar dolar borç istedi. Arkadaşlara verin dedim” diyerek böbürlenen Erdoğan, önceki gün yaptığı açıklamayla, IMF için söylediklerinin bir şehir efsanesi olduğunu göstermiş, IMF şahsında temsil olunan serbest piyasa kurallarına harfiyen uyulacağı konusunda yeniden “Biat bildirmek” durumunda kalmıştır.

Çünkü, Merkez Bankasının Erdoğan ve Hükümete danışarak, doların yükselişini önlemek için faizi 300 baz puan yükseltmesi demek, uluslararası serbest piyasa ekonomisinin sahiplerine; “Siz benim ‘milli ve yerli ekonomi, milli ve yerli değerlere dönüş’ gibi sözlerime bakmayın. Bunlar iç politika amacıyla söylenen sözlerdir. Biz eski yerimizdeyiz, piyasa ekonomisinin bütün kurallarına bağlıyız” demektir.

Nitekim, Erdoğan ve AKP Hükümetinin geldiği yeri değerlendiren Prof. Dr. Korkut Boratav; “Şimdi bu kurallara ya uyacaksınız ya da cezalandırılacaksınız... Sonuç, kurallara uymaya razı olursanız, teslim olursanız IMF’ye gidersiniz. Şimdi Türkiye bu noktadadır” diyor.

KRİZLERDEN ÇIKAN EN SOMUT VE ÖNEMLİ DERS!

Görüyoruz ki sadece Erdoğan “serbest piyasacı” değil. Cumhurbaşkanlığı yarışında iddialı olan Muharrem İnce, Meral Akşener ve Erdoğan’la her konuda hemfikir olan MHP de Erdoğan’ı serbest piyasa kurallarına, sermayenin serbest dolaşımına müdahale etmemeye çağırmaktadırlar.

Tartışma ve çarpışmalar ilk bakışta, sermaye güçleri ve onların çeşitli renkten sözcüleri arasında bir çatışma gibi görünse de; sonuçta bütün bu çarpışmanın faturası işçi sınıfına ve emekçilere ödetilecektir. Bu da emekçilerin tükettiği gıda, eğitim, kira vb. başta olmak üzere genel olarak fiyatlarda artış demek olan enflasyonun artması, işsizliğin büyümesi, gerçek ücretlerin hızla düşmesi olarak ortaya çıkacaktır.

Bundan önceki bütün krizlerin en önemli dersi budur. Bugün işçiler, emekçiler, halk için ekonomiden yana olan güçler bu tartışmanın seyircisi halinde kalırsa ve tartışan sermaye kliklerinin arkasında sıralanıp bölünmeye devam ederlerse, olan kendilerine olacaktır. Bu kavga içinde yer alan bazı sermaye sahipleri ya da grupları da büyük kayıplara uğrayabilir, ama sonuçta sermaye iktidarı sürdürüleceği için bir süre sonra aralarında barışıp, kavganın faturasını emekçilere, halka çıkarmak için iş birliğine gireceklerdir.

EMEP PROGRAMINDA HALK İÇİN EKONOMİ

Şu açık ki, bugün Türkiye öyle kısmi kimi önlemlerle serbest piyasa ekonomisi dışına çıkamaz. Halkın bu faturayı reddetmesi de öyle bir tek talebe indirgenemez. Tersine bu faturanın reddi, ekonomide ve siyasette baştan aşağı yeniden bir organizasyonu gerektirir. Bunu hem ülkemizde hem dünyada işçi sınıfının ve partilerin mücadelelerinde deneyimledik.

Bu mücadelelerden gereken sonuçları çıkarıp bir mücadele programına bağlayan Emek Partisi olmuştur.   

Emek Partisi programında, “halk için bir ekonomi” için işçi sınıfı ve emekçilerin doğrudan inisiyatif alacağı bir mücadeleyle, “serbest piyasa dünyası”ndan köklü bir kopuşun nasıl gerçekleşeceği açıkça ortaya konuyor.

Bugün tartışmanın geldiği boyut da açıkça göstermektedir ki, açıkça böyle kapsamlı talepler etrafında bir mücadele olmadan başarılamaz.

Emek Partisi programının “Bağımsız Bir Ülke ve Toplumsal İlerleme için” başlığı altında ifade edilen talepleri, tartışma ile ilgili maddeleri bir “çerçeve” olarak sunuyoruz.

EMEK PARTİSİ PROGRAMINDAN*

- AB başvurusunun geri çekilmesi. IMF, Dünya Bankası ve DTÖ’den çıkılması. Başta AB ve Gümrük Birliği olmak üzere, uluslararası sermaye kuruluşlarına tanınan imtiyazların kaldırılması ve yapılmış tüm ayrıcalık anlaşmalarının iptal edilmesi.

-  Emperyalist ve iş birlikçi tekelci burjuvazinin, büyük toprak sahiplerinin mülkiyetindeki mali, sınai, tarımsal, ticari ve hizmet alanındaki tüm işletme ve vakıfların, büyük toprakların, maden ve orman alanlarıyla akarsular, göller ve kıyıların tazminatsız olarak ulusallaştırılması. Tüm bankalar ve diğer tüm mali kurumların tek bir ulusal banka çatısı altında birleştirilmesi; ulusallaştırılan tüm bu işletmelerin işçi-emekçi denetimine verilmesi.

- Emperyalist devlet, sermaye grup ve kurumlarına olan tüm borçların iptali. Dış ticaret ve ülkeye para, sermaye giriş ve çıkışları üzerinde devlet tekeli.

- Emperyalist ve iş birlikçi tekellere, büyük toprak sahiplerine karşı köylülerin mücadelesini destekleyen Emek Partisi şu talepleri ileri sürer:

a) Başta feodal kalıntıların varlığını sürdürdüğü topraklar olmak üzere, vakıflar ve devlete ait olanlar dahil büyük toprak mülkiyetine tarım işçileri ve köylülerin el koyması.

b) El konulan büyük topraklar üzerindeki tüm bina, makine ve teçhizat, tarım ürünlerinin işlendiği tesisler gibi tüm taşınır ve taşınmaz malların tarım işçilerinin de içinde yer aldığı komitelerce denetim altına alınması.

c) Tarımın ve teknik temelinin geliştirilmesi için köylülerin yararlanacağı makine-traktör parklarıyla tohum, fide, damızlık hayvan vb.nin üretilip geliştirileceği işletmeler kurulması.

d) Köylülerin bankalara, emperyalist ve iş birlikçi tekellere, tefeci ve büyük toprak sahiplerine olan tüm borç ve yükümlülüklerinin iptal edilmesi ve ipoteklerin kaldırılması.

e) Tarımsal üretimi planlama, ürünleri pazarlama ve fiyatlarının belirlenmesinde köylü örgütlerinin söz sahibi olması.

*(Emek Partisinin talepler manzumesi içinde yer alan, “Bağımsız Bir Ülke ve Toplumsal İlerleme için” bölümünün ilk üç maddesi, bu taleplerin dayanağı olacak siyasi koşulları içermektedir, buraya sadece ekonomi ile doğrudan ilgili talepleri aldık.)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...