12 Mayıs 2018 23:25

O öyküyü de anlattı

O öyküyü de anlattı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Troya savaşına katılıp yirmi yıl sonra ülkesine dönebilen Yunanistanlı kent krallarından Odisseus, karısı mahzun Penelopeya’ya bir öykü anlattı. Defne ağacının bir serüvenini dilendiren bu öyküyü, Troya’da duymuştu.

Bu öyküye göre, saldığı aşk oklarıyla gerek insanların gerekse tanrıların yüreklerini yakıp tutuşturan Yaramaz Tanrı Eros; aralarında geçen bir tat-sızlık yüzünden, Müzisyen Tanrı Apollon’a çok öfkelenmişti... Bunun üzerine yayını gerdi ve en yakıcı o ünlü aşk okunu, tanrı Apollon’un yüreğine saplayıverdi! Ayrıca onun ileride yanıp tutuşacağı su perisi güzel Defne’nin yüreğine de, “Aşktan uzaklaştırıcı” bir ok saldı!

ONA BİRDEN VURULDU TANRI APOLLON...

Aradan çok zaman geçmemişti ki Müzisyen Tanrı Apollon; güzeller güzeli su perisi Defne’yi bir ırmakta yıkanırken gördü. Görür görmez de ona hemen deli divane tutuluverdi!

Irmak Tanrısı Pene’nin kızı olan Defne; yaşamının amacı olarak, sonuna dek tek başına yaşamayı seçmişti. Ama babası Tanrı Pene; onu bir an önce başgöz etmek, bir torun yüzü görmek istiyordu!

Ne var ki Defne; Tanrı Eros’un gönlünü her türlü aşka kapatan oklarıyla yaralı olduğu için her damat adayına olmaz da olmaz diyordu. Ormanlarda hep tek başına gezip tozuyordu...

DEFNE, APOLLON’DAN KAÇMAYA BAŞLADI!

Bu arada Defne’ye abayı yakan Tanrı Apollon da; onu büyüleyebilmek için en yakıcı aşk ezgileri döktürüyordu flütünden. Bir gün yakışıklı güzel bir avcı delikanlı kılığına bürünen Apollon, Defne’nin yanına gidip onunla konuşmak istedi... Onun niyetini anlayan Defne de hemen koşar adım kaçtı oralardan... Gene de umudunu yitirmeyen Tanrı Apollon, pek çok kez, değişik kılıklara bürünüp bürünüp onunla arkadaş olmanın yollarını aradı. Ama Defne de, her seferinde kaçtı... Artık Apollon bu inatçı kız yüzünden, bulutların üstünde kurulu Olimpos Tanrılar Ülkesi’ne de uğramaz olmuştu! Babası Baştanrı Zeus; oğlunun bu karşılıksız aşkına çok üzülüyor ama derman da olamıyordu! Gene de Apollon Defne’nin aşkını kazanabilmek için yapılabilecek belki de tek şey kaldığını düşünüyordu: Yakıcı mı yakıcı şiirler yazıp bunları yedi delikli flütünde, ezgilere dönüştürmek!

YÜREKLERE AŞK OKLARI SALAN YARAMAZ EROS

Evet bu inatçı kızı aşk ezgileriyle büyüleyip kendisine yakınlaştırmak tek çıkar yoldu! Bu amaçla Apollon; geceleri yıldızların denizlerde yıkandığı saatlerde, dağ çobanlarının kavallarından döktürdükleri o yoksul ezgileri çalıp söyleyebilirdi. Hatta bunları kendi tanrısal ezgileriyle harmanlayıp bütünleştirebilirdi... Bunun üzerine Apollon Defne’nin yüreğini yumuşatabileceğini sandığı en güzel çoban ezgilerini öğrendi. Bunları, kendi yazıp besteledikleriyle harmanayıp mayalandırdı.

Bir eylül öğle sonrasında, güzel Defne avdan dönmüş gene babası ırmak tanrısının pırıl pırıl sularında yıkanıyordu her zaman olduğu gibi... Ama çevrede koşup sıçrayan geyiklerin birdenbire oldukları yerde pusup kaldıklarını, ağaçlardaki kuşların sustuğunu, Akdeniz göklerindeki yorgun güneşin bile döngüsünü durdurup kulak kesildiğini gördü... Kendine yüz vermeyen bir sevgiliye yakılmış, yalnız ve umarsız, mahzun Anadolulu bir çobanın kavalından dökülen yoksul ezgilerdi bunlar. Gerçekten de Defne; bir ara bu yoksul çoban ezgisine dağ başlarındaki ayılar ve kartallarla birlikte kendini kaptırıverdi!.. Ne var ki az ötesinde kendine doğru gelen avcı kılığındaki Tanrı Apollon’u da gördü birden!

Hemen koşaraktan kaçmaya başladı... Avcı ve çoban kılığındaki Tanrı Apollon da onun ardına takıldı! Defne koşuyor çobana dönüşmüş tanrı da koşuyordu! Sonunda Müzisyen Tanrı Apollon, soluk soluğa Defne’yi yakaladı: “Ben ne bir avcı ne bir çobanım” diye diller dökmeye başladı hemen sevgilisi Defne’ye: “...Ben Baştanrı Zeus’un oğlu Tanrı Apollon’um! Kavallara, flütlere, sazın tellerine en güzel esinleri ben veririm. Doğanın bitkilerinden her derde deva ilaçlar yapmasını bilirim. Ama hiçbiri derdime derman değil!”

ADIN, DEFNE AĞACI OLSUN ARTIK…

Defne, hiç yanıt vermeden koşmaya  başladı yeniden. Apollon da haliyle takıldı arkasına. Her ikisi de koşuyor, koşuyordu! Sevginin ışıklarıyla parlayan kanatlar takmış gibi koşuyordu Tanrı Apollon! Artık neredeyse soluğu kesilen Defne babası ırmak tanrısına ulaşabildi sonunda. Apollon’un elinden kurtarmasını diledi ondan soluk soluğa. Ve yorgunluktan olduğu yere de yığılıverdi! Tanrı Apollon, onu sevinçle kucağına aldı hemen... Bir süre sevip okşadı. Ama o da ne? Bir değişiklik, bir sertleşme oluşmaya başladı Defne’nin bedeninde... Çok geçmeden de göğsü kolları, başı yapraklanıp bir ağaca dönüşüverdi... Artık yüreği hop hop atan bir ağaç vardı Avcı Apollon’un kollarında!

Ve tanrı ilk kez umarsız kaldı; sessizce ağlamaya başladı... “Artık bundan böyle” dedi Defne’ye, “Benim ağacım ol ve adın da ‘defne ağacı’ olsun. Ezgilerde, şiirlerde yan yana adlarımız anılsın!”

Ve Tanrı Apollon’un bu dileği yerine geldi.

İşte o yüzden bin yıllardan beri defne ağacına dönüşen güzeller güzeli bu peri kızı Defne’nin serüveni; sayısız ozanlara, sanatçılara esin kaynağı oldu. Nice müzisyenlerin çalgılarında en yanık aşk ezgilerine dönüştü...

Ve de nice kahramanların alınlarını süsledi o defne ağacının dalları, yaprakları...

***

Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza öneriyoruz:
- Akdenizli Tanrılar (Yaşar Atan – 2. baskı)
- Akdeniz Mitologyasındn Efsaneler (Yaşar Atan)
- İnsan ve Tragedya (Andre Bonnard – Çev: Yaşar Atan - 2. baskı)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...