30 Nisan 2018 00:00

Üniversiteler bölünmesin

Üniversiteler bölünmesin

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçime günler kala Hükümetin gündeminde üniversiteleri bölmek var. 13 üniversitenin bölünmesi ve 20 yeni üniversite kurulmasına ilişkin tasarı, yoğun tepkilere rağmen TBMM  komisyonunda kabul edildi.

İnsan gücü planlamasına dayanmayan, yapısal ve akademik tüm yetersizlikleri göz ardı ederek sürdürülen yeni üniversite kurma politikasının sonuçları ortada. İşsizler içinde üniversitelilerin payı her geçen gün artıyor. İş bulabilenlerin önemli bir bölümü ise aldıkları eğitime, kazandıkları vasıf ve niteliklere uygun olmayan işlerde çalışmaya razı olanlardan oluşuyor.

MEB bürokratları atanmayan öğretmenlere başka iş bulmalarını öneriyor. Diğer tarafta ise yetkin olmadıkları işlerde çalışmak zorunda bırakılan öğretmenler iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Atanmadığı için intihar eden öğretmenlerin sayısı artıyor.

Hal böyleyken, üstelik üniversite kontenjanları geçen yıl itibarıyla rekor düzeyde boş kalmışken, gündemde yine 20 yeni üniversite kurulması var. Tasarı “yeni” kurulacak olan için onlarca yerleşik yapının parçalanmasını öngörüyor.

Parçalanması planlanan üniversiteler arasında 600 yıla yaklaşan tarihi ve tümü akredite olan fakülteleriyle dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasında defalarca yer bulan, ‘tarihten geleceğe bilim köprüsü’ olan İstanbul Üniversitesi de var.

Parçalama iradesi o kadar akıl ve bilim dışı ki; AKP zamanında rektörlük yapmış öğretim üyeleri bile karşı çıkıyor.

Tasarı öylesi savunulamayacak bir nitelikte ki; iktidara yakın kimi isim bunun “Erdoğan’a kumpas” olduğunu bile ileri sürüyor.

Beyazıt Meydanı, uzun zamandır görmediği kitlesellikte öğrenci eylemlerine sahne oluyor. İstanbul Üniversitesi bileşenlerinin kararlılıkla ortaya koyduğu tepkiler sonrası isim değişikliğinden şimdilik vazgeçilmiş gibi görünüyor. Ancak bölünme tasarısı geri çekilmiş değil. Hangi fakültelerin ayrılıp, hangilerinin mevcut yapı içinde kalacağı her gün değişiyor.

Ancak üniversite bileşenleri ise sorunun isim değişikliğinden ya da spesifik fakültelerden ibaret olmadığının farkındalar. Mevcut yapının ancak tarihsel ve akademik bütünlüğü içinde ve geleneğine sahip çıkarak İstanbul Üniversitesi olarak kalabileceğini biliyor ve vurguluyorlar.

Kimi fakülte yönetimleri eylemlere doğrudan destek verirken, İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mert Savrun’un tasarı dolayısıyla istifa ettiği duyuruldu. Üniversite bileşenleri ise tasarının geri çekilmesi dışındaki herhangi bir seçeneği tartışmayacaklarını belirtiyorlar.

Buna karşılık Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin eğitim komisyonu tutanaklarında yer alan ifadesinde “yerelin talepleri”ne vurgu yapıyor. Dolayısıyla bu “yerelin” kim olduğunun ya da üniversitenin hangi biriminin tek başına yereli temsil ediyor sayıldığının açıklanması önemli.

Öte yandan tutanaklarda yer alan “bilimsel” gerekçeler ise akla ziyan. Eğitim, sağlık ve çalışma hakkı başta gelmek üzere pekçok kamusal hakkı tahrip edecek olan bölme politikasının amacı, “üniversiteleri daha etkili ve nitelikli hale getirmek” olarak tanımlanıyor.

Tam da bu gerekçeye karşılık, bölünecek üniversiteler arasında yer alan İstanbul Üniversitesi ve Gazi Üniversitesinin bundan birkaç ay önce, mevcut büyüklük ve yapılarıyla, araştırma üniversitesi olarak belirlendiğini hatırlamak gerekiyor.

Araştırma üniversiteleri “evrensel bilime en çok katkı sağlayan çoklu akademik kurumlar” olarak tanımlanıyor.

Bu durumda araştırma üniversitelerinin bölünmesinden beklenen bilimsel fayda ne olabilir?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...