22 Nisan 2018 00:15

O deniz kızı bana yol gösterdi

O deniz kızı bana yol gösterdi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yunanistanlı kent krallarından Odisseus, yirmi yıl önce katıldığı Troya savaşından daha dönememişti ülkesi İtake adasına...

Odisseus’un artık öldüğünü düşünen gerek İtake kralığının, gerekse çevredeki bazı ülkelerin birtakım soylu egemenleri, sözde dul kalan karısı güzel kraliçe Penelopeya’yla evlenebilmek için gelip onun sarayına çöreklendiler!

ONLARI TEK BAŞINA KOVAMIYORDU

 Artık hem sarayın, hem halkın birikimlerini habire yiyip içmeye, günlerini gün etmeye başladılar... Odisseus’un yeni yetme oğlu Telemahos da; onları tek başına konaklarından kovamayacağını anlayınca; hiç tanımadığı babasını, bir gemiyle deniz ötelerinde aramaya çıktı. Gemide yoldaş olarak baba dostu sandığı, insan kılığında tanrıça Atena ve onu seven gönüllü arkadaşları vardı...

Hep birlikte Troya’dan yeni dönen iyi yürekli kral Nestor’un ülkesine gittiler. Ondan bir şeyler öğrenemeyince, doğruca kral Menelaos’un ülkesine gittiler...

O akşam yemekten sonra kral Menelaos, oğlu gibi benimsediği Telemahos’a; “Bak delikanlım, yiğidim; dün akşam pek konuşamadık,” diye başladı konuşmasına: “Şu yan odaya geçip orada rahat rahat konuşalım. Derdini, olup bitenleri rahat rahat anlatırsın...” Birlikte az ötedeki odaya geçip karşılıklı koltuklara oturdular. 

Telemahos hiç bekletmeden, “Halkların önderi ulu Menelaos” diye söze başladı: “Gerçi sizi rahatsız ettik... Gösterdiğiniz yakınlığa da nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum... Evet, anlayacağınız gibi, babamdan bir haber alırım umuduyla geldim yanınıza... Babam Odisseus, o ilençli Troya savaşına gittiğinden beri onun yolunu gözlüyoruz hep! Yirmi yıldan beri... Bu arada birtakım adamlar da bunu fırsat bilip evimize çöreklendiler! Evde nemiz var nemiz yok yiyip içiyorlar... O da yetmiyor, anam Penelopeya’yla evlenmek istiyorlar! Bu azgın sürüyü gemlemek için anam dört yıldır, gündüz örüp geceleri çözdüğü bir kumaşı öne sürüyor hep...

ONLARI BİR KUMAŞLA OYALIYORDU

“O örgüyü bitirince içinizden biriyle evleneceğim” diye onları oyalamaya çalışıyor. O yüzden geldim buralara... N’olur, ulu Menelaos, çok sevdiğinizi söylediğiniz babamın anısına sizden bir dileğim var: Bana acımayın; bildiklerinizi olduğu gibi anlatın! Hiç olmazsa babamın içinde yatacağı bir avuç toprağı var mı yok mu, onu bilmek istiyoruz...”

Telemahos’un söyledikleri çok canını yaktı kral Menelaos’un. “Demek bugünleri de görecekmişiz!” diye söylenmeye başladı üzgün üzgün... “Beş paralık adamlar gelip o ulu Odisseus’un yatağına çıkmaya kalkıyorlar, öyle mi? Evet, baban yuvasına döndüğünde hepsinin haddini bildirecek onların... Bak, yiğit Telemahos; sorduğun, benden istediğin şeyleri iyi anladım sanıyorum. Bildiklerimi anlatayım.”

Konuşmasının burasında biraz soluklandıktan sonra; “Troya’dan dönerken” diye konuşmaya başladı yeniden Menelaos: “Troya’dan dönerken azgın fırtınalar benim gemilerimi, Mısır’a yakın Faros adasına savurup attı! Ve orada haftalarca tutuklu kaldık. Çünkü tanrıların istediği kurbanları kesmemişim! O yüzden yelkenlerimizi şişirecek bütün rüzgârların önünü kesmeye başladı tanrılar... 

Üstelik adamlarım da açlıktan kırılacak hale geldiler... Haliyle ben de yiyecek bir şeyler bulmaya çalışıyordum. Neyse ki ünlü Deniz İhtiyarı Tanrı Proteus’un kızı çıktı bir gün karşıma... Adı Eydetoe’ydi... Herhalde durumumuz onun yüreğine çok dokunmuştu... ‘Sen buncasına beceriksiz misin, ey yabancı? Yoksa adamlarına işkence etmek hoşuna mı gidiyor? Bu gidişle hepinizin ölüsü  bu adada kalacak!’ diye bir güzel çıkıştı bana. Ben de hemen; ‘Çok sağolasın tanrıçam! Ama ben kendi isteğimle kalmıyorum burada! Ne yapsam gemilerimizi alıp götürecek rüzgârlar esmiyor bir türlü!’ diye dert yandım.

BURALARDA POSEYDON’UN SÖZÜ GEÇER!

Bunun üzerine güzel tanrıça; ‘Söyleyeyim öyleyse,’ diye konuşmaya başladı. ‘Bu adalar ve denizler hep tanrı Poseydon’un egemenliği altındadır... Bu adada yalan bilmez deniz ihtiyarı babam Proteus oturur. Tanrı Poseydon’un oğullarından biridir. Ben de Proteus’un kızıyım. Denizin dibinde otururum çoğunlukla. Arada böyle sahile çıkar, güneşlenirim... Denizlerin gizemlerinin insanlarca çözülmesini istemeyen dedem tanrı Poseydon’un buyruğu yüzünden, babam buralara insanların gelmesini istemez. Sizler gibi gelenler olursa da, kafalarını kullanmazlarsa, açlıktan ve yalnızlıktan kırılıp giderler!.. Ama sen bir yolunu bulup babam tanrı Proteus’u konuşturabilirsen, o sana denizlerin girdisini çıktısını, başına neler gelebileceğini bir bir söyler...’

Tam bunları söyledikten sonra denize dalacakken; ‘Ama tanrıçam,’ diye ünledim... ‘Ben onu nasıl arayıp bulacağım ki?’ 
Gerçekten de çok iyi yürekli bir tanrıçaydı doğrusu. Denize dalmaktan vazgeçip yanıma geldi. Bana ne yapmam gerektiğini bir bir anlattı...”
Menelaos, birden sustu ve Telemahos’un kolunu tuttu; “Sevgili genç dostum,” dedi. “Şimdi biraz dinlenelim. Gerisini sonra anlatırım...” 
Menelaos, konuğu Telemahos’u başka bir salona götürdü...

***

Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza aşağıdaki kitabı öneriyoruz: Akdenizli Tanrılar - Yaşar Atan

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...