27 Mart 2018 00:59

Başka seçenek yok: Ya ‘milli ve yerli’sin ya da terörist ve vatan haini!

Başka seçenek yok: Ya ‘milli ve yerli’sin ya da terörist ve vatan haini!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Öğretim üyelerinin, “yerli ve milli” olanlar ve olmayanlar diye ayrıştırılmasıyla başlayıp, üniversitenin “yerli ve milliliği”ni tartışmaya açan Cumhurbaşkanı ve AKP propagandası, öğrencileri de “yerli ve milli” olanlar, olmayanlar diye nitelendiren bir ayrım noktasına geldi.

Öğretim üyelerini ihraçlarla, emekliliğe zorlayarak üniversitelerden dışlamaya çalışan iktidar, daha önce de “Adını zaten herkes biliyor” dediği Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ, Galatasaray Üniversitesi gibi üniversiteleri kuşatmaya almıştı. Ama söz konusu olan yüz binlerce öğrenci olunca; “yerli ve milli öğrenciler” ile olmayanları ayırmanın “çıtası” daha da yükseltildi.

‘YERLİ VE MİLLİ’ OLMAYAN ÖGRENCİ ‘VATAN HAİNİ’, ‘TERÖRİST’ VE ‘KOMÜNİST’TİR!
“Çıta” Afrin’in düşürülmesi üzerine Boğaziçi Üniversitesinde “lokum dağıtan” öğrenci grubu ile bu grubu protesto eden öğrenciler arasında çıkan tartışma bahane edilerek, Cumhurbaşkanı tarafından kondu.

Samsun’da partisinin il kongresinde konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, bu olay üzerine; “İstanbul’da bir üniversitede, adını söylemeyeyim zaten anlarsınız. Çıktılar orada imanlı, milli, yerli gençlik Afrin’le ilgili lokum dağıtıyor. Bu gençlik orada lokum dağıtırken o komünist, vatan haini gençler onların bu masalarını dağıtmaya yelteniyorlar. Bunlar terörist gençler. Onların eşkallerini belirlemek suretiyle bu üniversitede okuma hakkını vermeyeceğiz. Üniversite terörist gençlik yetiştirmez” diyerek, “Üniversitelerde okumanın kriterini” açıkladı. 

Öncelikle belirtelim ki, komünist olmak Türkiye’de 1980’lerin ortasından beri suç değil. “Komünist” adında partiler bile var ve bunlar yasal olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Ama Cumhurbaşkanı, yasalara karşın komünist olmayı da suç sayıyor; hem de “terörizm” ve “vatan hainliği” gibi çok ağır bir suç!

TERÖRİST’ VE ‘VATAN HAİNLİĞİ’ SUÇUNA BAK!
Peki bu en ağır suçlamaların yöneltildiği gençler ne yapmış?

Üniversitede bir grup öğrencinin Afrin operasyonuna destek  vermek için “Lokum dağıtmasını engellemeye yeltenmiş”ler! Cumhurbaşkanı da aynen “Yeltenmişler” diye ifade ediyor. Görgü tanıkları ise ağız dalaşını aşan herhangi bir arbedenin olmadığını söylüyor. Yani farklı kişilerin bulunduğu her ortamda çıkabilecek bir tartışmadır söz konusu olan!

Dahası üniversite yönetimi de bir yandan olayı kınamış, öte yandan da idari soruşturma açmıştır!

Ama Cumhurbaşkanı ve elbette ki üniversitede hiçbir farklı sese tahammül etmeyen çevreleri, üniversitenin aldığı önlemler de kesmiyor! 

Çünkü onlar, üniversitenin, “tek parti tek adam rejimi”nin “tek sesli”, “tek tip”, “yerli ve milli” nesiller yetiştiren bir kurum olmasını istiyorlar.

Bu yüzden Cumhurbaşkanı, “ayırım çıtası”nı yükseltip bizzat kendisi ilan etmiştir: “Üniversitede imanlı, yerli ve milli gençliğin faaliyetlerini eleştiren, onlara karşı çıkanlar, ayrımsız terörist, komünist ve vatan hainidir. Biz onların üniversitede okumasına izin vermeyeceğiz!”

Suçlama bu kadar yukarıdan ve bu kadar ağır olunca da zaten laf olarak kalmazdı; kalmadı da.

Emniyet hemen harekete geçti. Üniversitenin yurtları basıldı. Adı önceden belirlenmiş öğrencilerin evleri basıldı. Bazı öğrenciler gözaltına alındı.

‘MUHALEFET RAKİP DEĞİL ‘İÇ DÜŞMAN’ OLARAK GÖRÜLÜYOR!’
Savcılar nasıl bir soruşturma açacak, böyle masum, her yerde görülebilecek bir eylemi hangi gerekçelerle “vatan hainliği” ve “terörizm” olarak göstermeyi deneyecekler, bunu da yakında göreceğiz!

Ama bütün bu girişimlerden; Cumhurbaşkanının ağzından çıkanı emir telakki eden YÖK ve üniversitelerin yöneticilerinin, “Biat etmeyecek”, “ilerici, demokrat” olduğundan şüphe ettikleri öğrencileri üniversitede barındırmamak için ellerinden geleni yapacaklarını söylemek abartı olmaz.

Dün gazetemizde, Serpil İlgün arkadaşımızın röportaj yaptığı Yardımcı Doç. Dr. Deniz Yıldırım; toplumun “yerli ve milli olanlar-olmayanlar” biçiminde bölünmesiyle ilgili iktidar taktiğini; “Aslına bakarsanız bu, faşizmin düşmanlaştırma dili. Karşısındakileri siyasi rakip olarak değil, bir tür iç düşman olarak kodluyor... böylelikle toplumda da ‘iç düşmanlara’ dönük baskıyı meşrulaştıran bir anlayış oluşturuyor” diyerek tarif ediyor.

Cumhurbaşkanının başlattığı bu girişimden anlıyoruz ki; Cumhurbaşkanı bu vesileyle “Üniversitede okumanın kriterlerini” açıklamıştır. Bunun devamı da “Yerli ve milli standartlara uymayan” öğrencilerin üniversiteden dışlanması için her yola başvurulacağıdır!

BU YOL ÇIKAR YOL MUDUR?
Referandumda “hayır” diyen “eğitimli gençliği” üniversiteden atarak cezalandırma, kendine “Biat eden bir gençlik yetiştirmek” için girilen bu yol çıkar yol mudur?

Geçmiş bütün antidemokratik, despotik, faşist yönetimlerin üniversiteleri kendi follukları olarak kullanma amacı hep olmuştur. Bu doğrultuda atılan adımların sonucu olarak pek çok öğretim üyesinin, öğrencinin canı yanmış, ülke büyük zararlara da uğramıştır. Ama bu yola giren iktidarların “zafer kazandıkları” yani amaçlarına ulaştıkları hiç görülmemiştir!

Bugüne kadar ülkede de gerici, faşist iktidarlar ve cuntalar tarafından da üniversiteleri böyle kullanma isteği hep olmuştur. Ancak, bütün baskılara karşın özerk, demokratik,bilimsel, laik bir üniversite talebi etrafında birleşen gençliğimiz ve akademisyenlerimiz; “Biat eden genç ve eğitimli kuşaklar yetiştirme” girişimlerine karşı dik durmayı başarmıştır.

Gençliğimiz, akademisyenlerimiz, aydınlarımız, kültür insanlarımız elbette bugün de taleplerinde ısrar edecek; Türkiye’nin “tek parti tek adam rejimi”ne sürüklenmesinde üniversitelerin basamak yapılmasına izin vermeyeceklerdir.

Nitekim, gelişmeler üzerine çeşitli görüşe sahip BÜ öğrencileri, birlik ve ortak mücadele çağrısı yaparak “Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve tüm üniversite gençliğini, estirilmeye çalışılan korku rüzgarına karşı; bilimsel, demokratik üniversite etrafında kenetlenelim” demiştir. 

Bu ortaklaşma tutumuna BÜ’nün Türk dili ve edebiyatı öğrencileri de edebi bir renk katarak katılmışlardır: 

“...Savaş naraları kaybedecek, barış şiirleri okunacaktır. Çünkü her daim istibdat kahrolmuş, hürriyet kazanmıştır. Çünkü jurnalciler gitmiş, Namık Kemal’in Hürriyet Kasidesi kalmıştır:

Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten.”(*)
Daha ne desin ki öğrenciler? 

(*) Günümüz Türkçesiyle Namık kemal’ın dizeleri şöyle: “Zulüm ile, işkence ile hürriyeti ortadan kaldırmak ne mümkün; eğer kendinde bir güç görüyorsan insanoğlundan idraki kaldırmaya çalış.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...