15 Ocak 2018 02:10

YÖK’ün kanun önerisi

YÖK’ün kanun önerisi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Erdoğan’ın son çıkışının ardından, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) önerdiği kanun düzenlemesini “Yardımcı Doçentliğin Kaldırılması ve Doçentlik Süreçleriyle İlgili Sorular” başlığıyla kamuoyuna açıkladı. Buna göre öğretim üyeliği statüsünün ilk basamağı olan “Yardımcı Doçent” kadrosunun kaldırılması ve bunun yerine yine öğretim üyesi statüsünde olmak üzere “Doktor Öğretim Görevlisi” kadrosunun getirilmesi öneriliyor.

YÖK, bu düzenlemenin gerekçesini ise “doktora sonrasında öğretim üyeliğine geçiş sürecinin daha hızlı bir şekilde gerçekleşmesi” olarak açıklıyor.

Önerilen düzenleme, halihazırdaki yardımcı doçentlerin tümünün herhangi bir şart aranmaksızın bu yeni kadroya geçirilmesini öngörüyor. Bununla beraber “doktor” veya eşdeğer unvana sahip tüm adayların da “Doktor Öğretim Görevlisi” kadrosuna başvurabileceği düzenleniyor.

Yani sistemin işleyişi tam olarak mevcut durumda olduğu gibi. Dolayısıyla doktorasını tamamlayan araştırma görevlilerinin öğretim üyeliğine geçişinde herhangi bir hızlanma ya da kolaylık yok. Sadece başvuru yapılacak olan kadronun adı değiştirilmiş. Bununla beraber başvuran araştırma görevlilerinden bazıları bu kadroya atanıp öğretim üyesi olurken, bazıları doktor asistan olmayı sürdürecek. Nitekim hazırlanan öneri kapsamında doktorasını tamamlayan araştırma görevlilerinin ders verebilmesinin yasalaşması da düzenlenmiş.

Öte yandan bazılarının ise 50/D kadrosu dolayısıyla doktora sonrası ilişiği kesilmeye devam edecek.
O zaman kolaylaşan ne?

Kolaylaşan şu; kadro ataması idari olarak uygun bulunan “makbul” akademisyenlerin doçent olabilmelerinin önündeki bilim sınavı, yabancı dil puanı gibi “engellerin” kaldırılması!

Hazırlanan öneri, YÖK’ün de belirttiği üzere, doçentlik sisteminde oldukça köklü değişiklikler getiriyor. Buna göre eser incelemesi sonrası Üniversitelerarası Kurul’dan (ÜAK) “Doçentlik Yeterlik Belgesi” alan adaylar üniversite yönetiminin iradesiyle, sözlü sınav olmaksızın ve daha düşük bir dil puanı barajıyla, doçentlik kadrosuna atanabilecek.

Doçentlik kadrosuna atama mevcut durumda da zaten üniversite yönetimlerinin inisiyatifinde. Şöyle ki; üç aşamalı süreci tamamlayıp (dil puanı, eser inceleme, sözlü sınav) ÜAK’tan “doçent unvanı” alan öğretim üyelerinin kadro atamalarının yapılıp yapılmayacağı üniversite rektörlüklerinin ve YÖK’ün iradesine bağlı. Ataması yapılan doçentler daha yüksek maaş ve iş güvencesi hakkına kavuşurken, ataması yapılmayanlar ise doçent olarak çalışmakla beraber bu haklara sahip olamıyor. Nitekim bugün üniversitelerde barajlı-sınavlı sistemi geçerek doçent unvanı aldıkları halde senelerdir düşük maaşlı ve güvencesiz çalışmaya mahkum edilen bilim insanları var.

YÖK’ün önerisinde ise bu soruna ilişkin herhangi bir düzenleme yer almazken, “yeterlik belgesi” alan adayların atanabilmesinin yolu açılıyor. Önerilen düzenlemedeki en kritik değişiklik de burada. Açıkça belirtilmese de, bundan böyle sadece özlük hakları değil doçentlik unvanının kazanılabilmesi de üniversite rektörlüklerinin inisiyatifine bırakılıyor. Zira ÜAK’tan yeterlik belgesi alan adayların doçent olma sürecinin kadro atamasıyla tamamlanacağı anlaşılıyor. Zaten YÖK’ün “yetki devri” açıklamasını da başka türlü değerlendirmek mümkün değil. Bu ise doçentliğin akademik niteliğinin aşınması, akademik bir unvanın idarileşmesi demek.

Tüm bunların “tek tipleşmeyi ortadan kaldıracağı” iddiası ise inanılır gibi değil. Çünkü böylesi bir düzenlemenin hali hazırdaki “kadrolu-kadrosuz” doçent ayırımına ilave edeceği tek “çeşitlilik”; “dil bilen-bilmeyen” veya “unvanlı-belgeli” doçentler biçiminde olabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...