Söz barışın
Fotoğraf: Envato
Barış bildirisine imza attığı için yargılanan yüzlerce üniversite hocasının Çağlayan’daki duruşmaları sürüyor. Aralarında birkaç ay sonra ilk kez hakim karşısına çıkacak olanlar da var, geçtiğimiz hafta itibarıyla ikinci duruşmasını tamamlamış olanlar da.
Aynı bildiriye imza atan akademisyenlerin yargılamaları farklı ağır ceza mahkemelerinde, farklı zamanlarda ve hatta farklı kanunlara göre yapılıyor. Bu durumda sürecin ne zaman tamamlanacağını ve hükmün nasıl ortaklaştırılacağını öngörebilmek ise mümkün değil. Ancak şurası kesin ki; Çağlayan Adliyesi tarihinin en akademik günlerini yaşıyor.
Yargılamalar, barış hakkı ve talebinin bütün boyutlarıyla anlatıldığı bilimsel bir kongreye dönüşmüş durumda. Mahkeme tutanakları kitaplaştırılsa, barış konusunda hazırlanmış en kapsamlı çalışma olabilir.
Zira uzmanlık alanları birbirinden farklı olan akademisyenlerin her biri, barışı, kendi alanından akademik referanslarla anlatıyor. Farklı disiplinler, birbirlerinin yaklaşımlarını destekleyen bulgular ortaya koyuyor.
Örneğin bir sosyal psikolog yaşanan acıları yok saymanın yol açacağı öfke hissini anlatırken, tıp fakültesinden bir hoca, politik baskıların Filistinli gençlerde görülen öfke ve düşmanlık duygularını nasıl geliştirdiğine ilişkin bir çalışmanın sonuçlarını paylaşıyor.
Akademisyenlerin neredeyse tamamı metni aydın sorumluluğuyla imzalamış olduklarını beyan ediyorlar. Barışı savunmanın sadece kişisel bir tercih değil aynı zamanda bilimsel bir sorumluluk ve zorunluluk olduğunun altını çiziyorlar. Gerekçelerini ise hukuksal sorumluluk ve güvencelerin yanı sıra halk sağlığından bilim felsefesine, sosyolojiden uluslararası hastalık sınıflamalarına kadar bir dizi akademik veriye dayandırıyorlar.
Hocalar açıklamalarında, tıpkı savcının iddianamede yaptığı gibi, yakın dönemli Türkiye analizlerine de yer veriyor. Bu sayede, yasası hâlâ yürürlükte olan çözüm sürecini de bütün eylem ve söylemleriyle hatırlama imkanı buluyoruz. Aydın sorumluluğu gibi hukuksal yargılamaların da değişen siyasi yaklaşım ve iktidar politikalarından etkilenmemesi gerektiğinin altını çiziyorlar.
Duruşma salonlarına sığmayan kalabalıkları da, adliye koridorlarını her geçen gün daha fazla dolduran üniversite bileşenlerini de gün geçtikçe daha iyi anlıyoruz. Tüm dayanışma duygularının yanı sıra hocalarını dinlemek ve adeta disiplinler arası bir akademik kongreye dönüşmüş olan bu sürece tanıklık etmek de istiyorlar.
Bu kadar çok bilim insanını bir arada bulmak ve dinleyebilmek ise bugünlerde ancak ağır ceza mahkemesi duruşma salonlarında mümkün oluyor.
- Ekonomik kriz ve piyasa ideolojisi 25 Ağustos 2019 23:30
- Anayasa Mahkemesinin barış bildirisi kararı 05 Ağustos 2019 00:20
- Kamuda TİS süreci 21 Temmuz 2019 23:56
- Sömürünün en derinine, ayrımcılığın her türüne maruz kalmak: Mülteci işçiler 01 Temmuz 2019 00:09
- Kıdem tazminatı fonu 10 Haziran 2019 00:50
- Kale Kayış işçileri 19 Mayıs 2019 20:07
- Cinsel şiddet 28 Nisan 2019 19:58
- Seçim sonrası 07 Nisan 2019 20:55
- İşçilerin can güvenliği 24 Mart 2019 20:37
- Kadın emeği 03 Mart 2019 20:40
- Tanzim muhalefeti 17 Şubat 2019 23:30
- Sendikalaşma oranları 04 Şubat 2019 00:50