12 Kasım 2017 00:15

Fayakların adasına sığındı

Fayakların adasına sığındı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Denizler Tanrısı eli yabalı Poseydon; yıllar süren Troya savaşından sonra aile ocağına dönerken,Yunanistanlı kral Odisseus’un bütün gemilerini ve kürekçi yoldaşlarını ikinci kez Ege sularına gömdü. Tek başına kalan Odisseus; Tanrıça Atena’nın da yardımıyla hiç tanımadığı Fayakların adasına, çırılçıplak da olsa sığınabildi...

NAUSİKAA İLGİLENDİ ÇIPLAK ODİSSEUS’LA...

Bu adanın sahilinde, yardımcılarıyla birlikte çamaşırlarını yıkayıp bitiren Prenses Nausikaa; ondan yardım isteyen Odisseus’a çok acıdı ve onu saraylarına buyur etti. 

Saraya tek başına giden Odisseus’u, Kral Alkinoos ve karısı iyi yürekli kraliçe Arete, büyük bir sevecenlike konaklarına buyur ettiler.

Odisseus; ülkesine sağsalim gönderilmesi için onlardan yardım istedi... 

Sonra da yorgunluktan olduğu yere yığılıverdi!.. Bir süre sonra kendine gelen Odisseus’u, Fayakların Kralı Alkinoos, onu ellerinden tutup kendi oturduğu parlak tahtına oturttu. Hizmetçiler de hemen sağa sola koşuşmaya başladılar. İbrik, leğen getirip konuğun ellerini yıkattılar. Önüne sofra serip bol bol yiyecekler koydular. Bu arada Kral Alkinoos ve diğer danışmanlar da yediler içtiler... Daha Odisseus’un kim olduğunu, hatta adını bile bilmiyorlardı!.. Çünkü Akdeniz ülkelerinin geleneklerine göre, bir konuk iyice doyurulup ağırlanmadan, onun kim olduğu sorulamazdı...

Yemekten sonr Kral Alkinoos, Fayakların ileri gelenlerine; “Buradan şimdi evlerinize gidin,” dedi. “Yarın erkenden gelirsiniz. Hep birlikte konuğumuzu ağırlayalım. Sonra da onu sağ salim baba ocağına nasıl ulaştırırız, onu konuşalım...”

KRALİÇE KONUĞUNU TANIMAK İSTEDİ...

Ülkenin ileri gelenleri saraydan ayrıldıktan sonra Kraliçe Arete; başından geçenleri biraz anlatmasını istedi Odisseus’tan. Yorgun Odisseus da, bazı tanrılar yüzünden denizlerde çektiği çilelerden bazı kesitleri, kısaca ve dinlene dinlene anlatmaya çalıştı... 

Gerek Troya Savaşları, gerekse oradan deniz yoluyla ülkesine dönüşü sırasında, nice dile gelmez çileler çekmişti Odisseus!.. Özellikle Denizler Tanrısı Poseydon; saldığı azgın dalgalarla, gemilerini sık sık parçalamış, sulara gömmüştü!..

Gene bir seferinde, Tanrı Poseydon’un gazabına uğradığında; dalgalarla boğuşa boğuşa, Ogigiye Adası’na binbir zorlukla ulaşıp sığınabilmişti... Birden o günler geçmeye başladı Odisseus’un gözleri önünden... İşte bu Ogigiye serüvenini kısaca anlatmaya çalıştı Kraliçe Arete’ye.

Gerçekten de Ogigiye Adası’nda tek başına oturan Tanrıça Kalipso da,Odisseus’u büyük bir sevecenlikle adasına buyur edip ağırlamıştı.
Ne var ki tanrıça, daha ilk günden ona sırılsıklam vuruluverdi ve tam yedi yıl adasında alakoydu! O yüzden de Odisseus; tek başına sahile yakın kayalık bir tepeye çıkıp deniz ötelerine baka baka, kavuşamadığı karısı, oğlu ve çok özlediği halkı için gözyaşları döküyordu sık sık...
Odisseus’u çok seven Tanrıça Atena da; Olimpos’taki bir tanrılar toplantısında, onun yürekler acısı durumunu anlattı ve tanrılara çıkıştı. Bunun üzerine babası Baştanrı Zeus, Odisseus’u hemen özgür bırakması için Tanrıça Kalipso’ya bir haber saldı... Babası tanrı Atlas’’ı, dünyamızı sonsuza dek iki elleri üstünde taşıma cezasıyla cezalandırdığı için Baştanrı Zeus’a zaten diş bileyen tanrıça Kalipso; bu buyruğu alır almaz, büsbütün tepeden tırnağa öfke kesildi. 

BAŞTANRI ZEUS’A KİMSE DİKLENEMEZDİ.. 

Ne var ki hiçbir tanrı ya da tanrıça; Baştanrı Zeus’a açıktan başkaldıramadığı için, Kalipso da onun buyruğunu yerine getirmek zorunda kaldı. O yüzden sahile yakın kayalıklarda gözyaşları döken Odisseus’un yanına gitti hemen:

Haydi ağlayıp durma artık buralarda,

Seni göndereceğim ben kendi ellerimle...

Sağ salim varasın diye baba toprağına.

Tabii, Olimposlu tanrılar varmanı isterlerse...”

Odisseus, Tanrıça Kalipso’nun hiç beklemediği bu kararına çok şaşırdı. Şaka mı yapıyor acaba diye baktı bir süre yüzüne. Tanrıça Kalipso biraz düşündükten sonra, içinden geçenleri açıklamadan da edemedi. Odisseus’un  adada kendisiyle kalmasını çok istediğini, ama buna Olimposlu kıskanç tanrıların izin vermediğini söylemekle yetindi.

Bunun üzerine Odisseus; tanrıçanın duygularında içtenlikli olduğunu, ama kendisinin de gece gündüz hep baba toprağını ve halkını düşündüğünü anlatmaya çalıştı. Bundan sonraki yolculuğunda da başına büyük yıkımlar gelebilirdi. Ama bunlardan yıldığı yoktu artık! Aslında bu savaşa zorla getirildiğinden, hattâ savaşa katılmamak için deli numarası yapıp toprağa tuz ektiğindensöz etti Tanrıça Kalipso’ya...

KALİPSO ARTIK ODİSSEUS’U ÜLKESİNE UĞURLADI... 

Hiçbir şey yokmuş gibi gözyaşlarını saklayan Tanrıça Kalipso ile Odisseus, dört gün çalışıp çok güzel ve sağlam bir yelkenli yaptılar ve birlikte denize indirdiler...

Ertesi gün Şafak Tanrıçası Eos; denizleri ve karaları, her gün olduğu gibi maviye, yeşile ve safran sarısına boyarken, Tanrıça Kalipso da, sevgilisi Odisseus’u son bir kez güzelce yıkadı; zeytin kokulu rubalar giydirdi... Bir tulum su yerleştirdi yelkenlisine. Büyük meşin torbalara da çeşit çeşit yiyecekler koydu. Ve Tanrıça, bu ölümlü sevgilisini canavarlarla kaynaşan uzak denizlere doğru yolcu etti... 
Ardından da uğurlu ve tatlı bir rüzgar saldı.

Ne var ki yalnız kalan Tanrıça Kalipso, ölümsüzlüğün de başa bir dert olduğunu, çok acı da olsa, artık anlamıştı....

İşte bütün bunları kısaca anlattı yeni tanıştığı Fayakların Kraliçesi Arete’ye...  Ondan sonra da kral ailesi, hazırlattıkları özel bir odaya yatırdılar Odisses’u...

SON YAYIMLANAN KİTABIMIZ:- HOMEROS’UN İZİNDE – İLYADA ÖYKÜLERİ (Yaşar ATAN) 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...