13 Temmuz 2017 00:15

Büyükada baskınının düşündürdükleri

Büyükada baskınının düşündürdükleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

5 Temmuz günü, Türkiye’nin önde gelen insan hakları örgütlerinin temsilcilerinin İstanbul Büyükada’daki bir otelde yapmakta oldukları toplantı, polis tarafından basıldı. Baskın sonucu 8 hak savunucusu, 2 eğitici olmak üzere toplam 10 insan hakları savunucusu gözaltına alındı. Toplantının konusu, olağanüstü koşullarda hak savunucularının stres ile baş etme, kendi kişisel ve kurumsal güvenlikleri ve dijital verilerinin güvenliğinin nasıl sağlanacağı üzerineydi.

1994 yılının başlarıydı, İHD’nin ilk projesiydi. Doç. Dr. Semih Gemalmaz, “Hukukçuların Bireysel Başvuru Hakkı Açısından Eğitimi” projesi çerçevesinde, hukukçuların Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna nasıl başvuracakları konusunu anlatıyordu.Yer Diyarbakır’dı. OHAL koşullarındaydık. Katılımcılar avukatlardı. Siyasi polis toplantıyı basmış ve “Toplantıyı videoya alacağız” demişti. Sevgili Sezgin Tanrıkulu ve Semih hoca toplantının avukatlara yönelik, baroya ait bir salonda bir  bilimsel-eğitim toplantısı olduğunu, kayda alamayacaklarını” anlatmışlar ve polis de bunun üzerine salonu terk etmişti.

23 yıl sonra insan hakları örgütlerinin yine bir eğitim toplantısı basılıyordu. Aradaki farka bakınız: Sadece toplantının engellenmesiyle sınırlı değil yaptırım; toplantı dağıtılıyor ve  katılımcılar gözaltına alınıyordu. Yine OHAL koşullarındaydık…

Herkese gözdağı veriliyordu.

Her özgürlükten yoksun bırakma fiiline bakmak lazım. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı çerçevesinde keyfi mi engelleniyor özgürlük, hukuka uygun mu, bakmak lazım. Bazı özel durumlar da yok değil, var. Söz gelimi milletvekillerinin durumu…Ya da başkalarının hak ve özgürlüklerini mesleki olarak savunma pozisyonunda olan avukatların üzerlerinin, çantalarının, ev ve işyerlerinin aranmasının bazı koşullara bağlanması gibi. Bir de insan hakları savunucularının özel durumu var.

Özgürlük biliyorsunuz, Rosa’nın dediği gibi, “Başkasının özgürlüğüdür.”

Hak savunuları, kimi kez aralarında kendi hakları da olan, başkasının hak ve özgürlüğü için çalışan kişiler.

İnsan haklarını savunma hakkı diye bir hak var. Bu hak herkesin hakkı. Yani, herkesin, insan haklarını savunma hakkı var. Bir de insan hakları savunucusu dediğimiz kişiler var. Bu insanlar, bireysel olarak ya da başkalarıyla birlikte, insan haklarını korumak ve geliştirmek için çalışan kişilerdir. 9 Aralık 1998 tarihinde Birleşmiş Milletler 20 maddelik bir bildiri kabul etti. Kısa adı, “İnsan hakları savunucularının korunması bildirisi’dir. Bildiri’nin 1, 5, 6, 7, 8, 9, 11, 12 ve 13. maddelerde hak savunucularına tanınan haklar ve korunmalarıyla ilgili hükümler var. Bunlar 15 başlıkta toplanabilir.

Bir de devletlerin görevleri var. Bildiri’nin, 2, 9, 12, 14 ve 15. maddelerde sayılıdır bu görevler. Birleşmiş Miletlerin 29 numaralı Bilgi Belgesi, “İnsan Halkları Savunucuları: İnsan Haklarını Savunma Hakkının Korunması” başlıklıdır.

Bu bilgilere internetten ilgili sitelerden ulaşmak mümkün. AGİT’in de “İnsan Hakları Savunucularının Korunmasına İlişkin Kılavuz İlkeler” adlı kitabında hak savunucularına yönelik, tehditler, saldırılar, yargısal tacizler, suçlu saymalar, keyfi gözaltı ve tutuklamalar ve damgalamalar, marjinalleştirmeler ve bütün bu ihlallere karşı mücadeleler anlatılır. Aynı zamanda devletlerin korumaya ilişkin temel yükümlülüklerine vurgu yapılır.
AB de, 14 Haziran 2004 tarihinde Rehber İlkeleri kabul etti ve bunu yayımladı. Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı da bakan Abdülkadir Aksu imzasıyla 20 Ekim 2004 tarihinde bir genelge yayınladı ve insan hakları savunucularının korunması ve faaliyetlerinin kolaylaştırılmasını istedi Valilerden…

Bir belgeden daha söz etmeliyim: Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin özel temsilcisi Hina Jilani, Ekim 2004 tarihinde Türkiye’ye ziyarette bulunmuş ve bir rapor hazırlamıştı. Raporu Ocak 2005 tarihinde yayımlanmıştı. O ziyarette Sayın Hina Jilani ile biz de görüşmüş ve insan hakları savunucularının durumu hakkında kendilerini bilgilendirmiştik. Raporda medyanın rolüne de değinilmekteydi.

Büyükada baskını, hak savunucularının ve elbette bütün toplum kesimlerinin ne denli güvenceden yoksun olduğunu gösteriyor. Keyfi bir biçimde toplanma özgürlüğünüz, eğitim hakkınız, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkınız engellenebiliyor. Bir ihbar(!?), sizin bütün haklarınızın sınırlandırılmasına gerekçe yapılabiliyor.

Sonuç olarak talebimiz şudur:

Gözaltındaki insan hakları savunucuları derhal serbest bırakılmalıdır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...