28 Mayıs 2017 01:00

O artık hep dünyamızdaydı

O artık hep dünyamızdaydı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Katıldığı Troya savaşından yirmi yıl sonra ülkesine dönebilen Yunanistanlı kral Odisseus, tanrıça Kalipso ile olan o ünlü ve çileli serüvenini, özellikle anlattı bir dostuna...

Her ne kadar Kalipso’ya bazı kimseler “peri kızı” diyorlarsa da, Odisseus onu hep gani gönüllü, mert bir tanrıça olarak algıladı ve onu hiç unutamadı...

KALİPSO DÜNYAMIZI ÇOK SEVİYORDU

Gerçekten de tanrıça Kalipso; bulutların üstündeki Tanrılar Ülkesi Olimpos’ta oturan on iki tanrı-tanrıçanın o hırslı yaşamlarından hep uzak durdu; hep kendi halinde yaşadı dünyamızda... Ve oncasına üstün yetenekleri olan insanlarla birlikte yaşamak ve onlarla iyi-kötü aynı yazgıyı bölüşmek istiyordu...

Sürekli oturduğu Ege denizindeki o güzel adanın bir yamacında, kişisel beğenilerine göre döşediği bir mağarası vardı Kalipso’nun. Buradan hem denizi, hem ormanları istediği zaman, doya doya seyrediyor, dünyamızın geleceğiyle ilgili güzel güzel düşler kuruyordu... Bu adaya konuk olarak tanrılar da geliyordu zaman zaman... Bir keresinde üzüm bağlarının tanrısı Diyonisos; şen şakrak müzik alayıyla birlikte, birkaç günlüğüne gelip burada konaklamıştı. Ayrılırken de, anı olarak birkaç asma fidanı bırakmıştı tanrıça Kalipso’ya. Kalipso da bu fidanlarla, adanın pek çok yerinde asma bahçeleri oluşturmuştu. 

Ne var ki bu güzel ve yalnız tanrıçanın, hiç beklemediği bir olay yüzünden yaşamı altüst oldu... 

KARŞISINDAKİ DENİZDE BİR İNSAN GÖRDÜ

Bir gün mağarasının önünde her zamanki gibi oturmuş, bin bir renk cümbüşü içindeki denize dalıp gitmişken, kumsala yakın bir sal üstünde yüzen birini gördü... Hemen yardımcılarını çağırıp bu yabancıyı yanına getirmelerini istedi...

Bir süre sonra yanına getirdikleri bu üstü başı dökülen yorgun yabancıya Kalipso, kim olduğunu bile sormadan onu bütün sevecenliğiyle mağarasına buyur etti... 

Uzun sarı saçlı tanrıça; yeni konuğu Odisseus’un yıkanıp giyinmesini sağladıktan sonra, onu hazırlattığı sofrada ağırlamaya başladı... Odisseus; Yunanistan’da bir kent kralıyken, güzel Helena’nın sözde Troya’ya kaçırılması bahanesiyle başlatılan ve on yıl süren Troya savaşına gönülsüzce katıldığını anlatmaya çalıştı. On yıl süren savaş sonrasında da, ülkesine dönerken, kendisine diş bileyen denizler tanrısı Poseydon’un saldığı azgın fırtınalar yüzünden gemideki yoldaşlarıyla birlikte rasgele bir adaya savrulmuşlardı... Ne var ki adını bile bilmediği bu adada yorgunluktan uyuyakaldığı bir sırada yoldaşları, güneş tanrısının  birkaç sığırını kesip etlerini yemeye kalkmışlardı! Bu yüzden de güneş tanrısı Helyos, onun gemisini azgın bir kasırgayla vurmuştu. Birçok kürekçi yoldaşı da gemiyle birlikte sulara gömülmüştü! Artık  kral Odisseus’un tek amacı, yirmi yıldır hiç göremediği güzel ve soylu karısı Peneloppeya ve oğlu Telemahos’a bir an önce kavuşmaktı!

KALİPSO, ODİSSEUS’U ÇOK SEVDİ...

Sürekli tanrılarla  boğuşmak zorunda kalan Odiseus’un serüvenlerini dinledikçe, tanrıça Kalipso ona daha da çok yakınlık duymaya başladı...

Bu arada Kalipso, kendisinden de söz etti biraz. Baştanrı Zeus’un cezalandırdığı tanrı Atlas’ın kızı olduğunu söyledi. Baştanrı Zeus; bir anlaşmazlık yüzünden dünyayı iki eli üstünde sonsuza dek taşımakla cezalandırmıştı babası tanrı Atlas’ı! Bu yüzden de Kalipso, sırf tahtını korumak için babası Atlas’ı böylesine acımasızca cezalandıran Baştanrı Zeus’u hiç mi hiç sevmiyordu...

Böyle böyle yarenlikle geçen günler içinde Odisseus; masallarda bile anlatılamayan güzellikteki bu adada, büyük bir aşk yaşamaya başladı tanrıça Kalipso ile:

“Kalipso, mağarasında alıkoymuştu Odisseus’u, 
Artık hep yanında kalsın istiyordu...”

Ne var ki bir süre sonra Odisseus’un biran önce çok sevdiği karısı ve halkına kavuşma hasreti baskın çıkmaya başladı... Bu yüzden;

“Gündüzleri kayalıklarda, 
Bakıyordu hasat vermez enginlere,
Bakıyordu, iki gözü iki çeşme...”

Ama Kalipso da çok beğendiği Odisseus’un sonuna dek kendisiyle birlikte yaşamasını istiyor; gece gündüz diller döküyordu! 

“Bilsen bundan sonra neler çekeceğini,
Karın Penelopeya’yı ne kadar özlersen özle, 
Kalırdın benimle, bekçi olurdun bu eve, 
“Üstelik ölümsüz yapardım seni de.”

Odisseus, tanrıçaya hak verdiğini ve ona inandığını söyledi.  Ne var ki gece gündüz aklının fikrinin de acılar içinde kıvranan halkında  olduğunu açıkladı... Sonra ölümsüz olmak gibi bir şey istemediğini de ekledi sözlerine...

Kalipso’nun adasında geçirdiği yedi yıl içinde Odisseus’un halkına ve yuvasına olan hasreti şahlandı da şahlandı... Ne var ki Kalipso da onu bırakmak istemiyordu!  

TANRIÇA ATENA, ODİSSEUS’U KURTARDI

Bu yüzden de, Odisseus’u çok seven akıl tanrıçası Atena, Odiseus’u Kalipso’nun elinden kurtarması için  babası Baştanrı Zeus’a başvurdu. Zeus da; postacısı tanrı Hermes’i Kalipso’nun adasına gönderdi. Güzel Kalipso, Olimpos’tan gelen bu tanrıyı mağarasında ağırladı; yedirdi, içirdi. Yemek sonunda tanrı Hermes, üzülerek de olsa Baştanrı Zeus’un buyruğunu iletti tanrıça Kalipso’ya: Kalipso’nun Odisseus’u hemen yurduna göndermesi gerekiyordu! Baştanrı Zeus’un bu buyruğu karşısında Kalipso donakaldı ve haliyle küplere bindi öfkeden.

Bu güzel dünyamıza hayran ve insanlarla onu daha da güzelleştirmeye kararlı tanrıça Kalipso; Baştanrı Zeus’un buyruğu üstünde düşünmeye başladı... Çünkü güzel Kalipso; dünyamızı tek başına omuzları üstünde taşıma cezasını çeken babası tanrı Atlas’a dayatılan sözde yazgıyı kırmak istiyordu... 

O yüzden Baştanrı Zeus’un kendisine dayattığı bu son buyruğuna boyun eğdi. Ama birgün açığa vuracağı o gizli öfkesini de yüreğine gömdü...

Mitolojiye ilgi duyan okurlarımıza aşağıdaki kitapları öneriyoruz:

- Akdenizli Tanrılar (Yaşar Atan - 2. baskı)

- Akdeniz Mitologyasındn Efsaneler (Yaşar Atan)

- İnsan Ve Tragedya (André Bonnard - Çev: Yaşar Atan - 2. baskı)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...