24 Mayıs 2017 00:55

Bir sorunlu şahıs olarak İbni Haldun

Bir sorunlu şahıs  olarak İbni Haldun

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İbni Haldun Üniversitesinin açılışında Auguste Comte’a “sorunlu şahıs” İbni Haldun’a da eserlerine kıymet verilmemiş bir alim diyerek bu iki tarihsel şahsiyeti karşı karşıya koyan Cumhurbaşkanı, herhalde birini Batılı-Hristiyan olduğu için sorunlaştırırken diğerini de Doğulu Müslüman olduğu için yüceltti. Aralarında yüzlerce yıl olmasına rağmen düşünceleri pekala birbiriyle temas edebilecek mahiyetteki bu iki düşünür (olur ya!) bugün yaşasaydılar sorunlu olan ile kıymetli olan muhtemelen yer değiştirecek; İbni Haldun da (anakronik fantezi bu ya) mutlaka KHK’lik olacaktı. 

İbni Haldun Doğunun altın çağı kapanırken 14. Yüzyılda Tunus’ta yaşadı. Onun düşüncelerinin kaynağında, ne ilginçtir ki Batılı bir kült; Aristo yer alır. Henüz tarihin tarih, sosyolojinin sosyoloji, siyaset biliminin siyaset bilimi olmadığı o koşullarda bir toplum teorisi oluşturmaya çalışmış ve bunu, kimilerinin onu  Marx’ın habercisi olarak nitelemesine yol açacak biçimde materyalist-laik (O zaman laiklik de bilinmiyordu)  bir bakış açısıyla yapmıştı. 

İbni Haldun, sosyal bilimlere armağan ettiği, sonradan da çok tartışılan temel kavramı “Asabiyet” ile, üyeleri birbirine kan bağıyla bağlı bedevi topluluklardan başlamak üzere zamanın kentlerinde yaşayan daha geniş ve karışık topluluklara kadar insanları bir arada tutan ortak toplumsal ilkeyi tespit etmeye çalışmıştı. Bu kavram geçimlik üretim yaparken iş bölümü esasına dayalı bir toplumun parçası haline gelen insanlar arasındaki, ortak tehdit ve tehlikeye karşı, maruz kalınan zulme karşı dayanışmayı tarif ediyordu. İbni Haldun dayanışmayı kuran sebepleri bağı kan ilişkisinden daha soyut düzeye kadar geliştirirken “Asabiyet sadece nesep birliğinden ya da o manada bir şeyden hasıl olur” demişti. “O manada bir şey” meşrebe göre ulus, sınıf, cemaat birliği biçiminde yorumlanabilir. Ne var ki, Haldun emek kavramını kullanmadan emeğin altını çizdiği, kafa ve kol emeği diye tarif etmeden toplumsal çelişkileri sezdiği, artık aralarındaki bağın kolay tarif edilemez hale geldiği insanlar arasında zulme karşı veya hayatta kalabilmek için kaynaşma ve yardımlaşmanın şart olduğunu söylediği andan itibaren ondaki sınıf sezgisinin altını çizmek gerekir. İbni Haldun toplumu değişen, dönüşen çelişkili bir bütün olarak görür. İnsan da durağan ve yetenekleri doğuştan bahşedilmiş bir yaratık değildir; onun karakterini çevresel faktörler belirler. İnsanı kurduğu ve onunla kurulan ilişkiler belirler. Dolayısıyla sürekli bir oluş halindedir insan; buradan topluma geçerek tarihin de donup kalmadığını gören İbni Haldun kendisini zamanın vakanüvislerinden özenle, hem de kitabının (Mukaddime) ilk paragrafında ayırır. 

İbni Haldun’un pozitivistler daha doğmamışken fark ettiği nedenler ile sonuçlar arasındaki determinist ilişki, derin gözlem yeteneği August Comte ile yakınlık kurabileceği bir nokta olarak tespit edilebilir. Ancak pozitivizmde sınırlanmış diyalektik, ancak İbni Haldun’un açtığı mecradan günümüze kadar anlamlı bir değişim gösterebilir. 

Başa döner ve en güncel örnekten yola çıkarak İbni Haldun’un izini şimdi buralarda ararsak; Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevinde ölmesinler diye uğraşan insanların; grevi yasaklanan cam işçilerinin; iddianameleri aylarca hazırlanmadan cezaevinde tutulan gazetecilerin serbest bırakılmasını isteyenlerin dayanışmasını örgütleyen topluluk bilinci İbni Haldun’un “Asabiyet”inden başka bir şey değildir. 

İbni Haldun fikriyatının soyundan gelenler topluluk bilincinin yegane harcının dayanışma olduğunu, zulme karşı birlikte durmak -Haldun’ca bir kavram ile “Ümran”ı korumak ve yaşatmak için- birlik olmanın  zorunluluğunu, onu okumamış olsalar bile bilirler.

Yani özetle bugün iktidarlar için esas “sorunlu şahıs” İbni Haldun’dur. Her adımında, tutumunda Gezi’nin veya TEKEL direnişinin izini taşıması mümkün; tam da bu yüzden envaiçeşit terör örgütü etiketi yapıştırılarak KHK ile işten atılacak, üzerine OHAL’ler gelesi, sorgusuz sualsiz gözaltılık, adliye koridorlarında ömür tüketesi bir insandır. 

Ve yani... insan gibi insandır.    

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...