22 Mayıs 2017 02:42

Açlığa ses olmak

Açlığa ses olmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

3 aylığına ilan edilmesine karşılık 45 gün sonunda kaldırılabileceği söylenen OHAL uygulamasının 10. ayındayız. Üstelik öngörülebilir bir gelecekte kalkacakmış gibi de durmuyor. 

Gerek ekonomik krizin kendini iyiden iyiye hissettirmesi gerekse TÜSİAD’ın tepkisel çıkışları doğrultusunda OHAL’in iş dünyasına maliyeti kamuoyunda sıkça tartışıldı. Kimi zaman bakanların da müdahil olduğu bu tartışmalar sonrasında patronlar, güvenli ve güvenceli bir istihdam rejimini bütünüyle ortadan kaldıracak pek çok taviz koparmayı da başardılar. Tıpkı “olağan” zamanlardaki gibi. 

Buna karşılık aynı ölçüde tartışılma imkanı bulamayan insani/toplumsal maliyet ise her geçen gün daha da derinleşen bir krize dönüşmüş durumda. Üstelik bu kriz sadece sorgusuz sualsiz işten atılmalar veya OHAL sürecinde daha da derinleşen sınıfsal çelişkilerle sınırlı da değil. 

Artan intiharlar, hiç bilmediği bir alanda ve enformel koşullarda çalışmak zorunda bırakıldığından iş cinayetinde can veren KHK’lılar,

Muhbir rektör ve okul müdürlerinin kendi ilişkilerini gizleyebilme çabasıyla işsiz bıraktırdığı, SGK’ya eklenen 36. fesih koduyla da (OHAL/ KHK) yeni bir iş bulabilmeleri bütünüyle engellenen binlerce muhalif eğitimci,

Onların tedavi ve bakım ihtiyaçları karşılanamayan hasta çocukları ve/ veya yaşlı ebeveynleri,

Sürmekte olan bu hukuksuzluğu haykırmak, buna itiraz etmek için başkentin göbeğinde açlığa yatan hocalar...

İşte bu tablo, KHK’lar sonrası sürdürülmeye çalışılan eğreti yaşam koşullarının pek çok insan için artık sürdürülemez bir aşamaya geldiğini ve onurlu bir yaşam hakkı yanında doğrudan insan ömrünün tehdit altında olduğunu gösteriyor. “Sivil ölüm” diye tarif edilen “terbiye etme” yöntemi beraberinde biyolojik ölümler getirmiş durumda.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça tarafından süresiz ve dönüşümsüz olarak sürdürülen açlık grevinin amacı bu koşulları ortaya koymak ve darbe girişimiyle hiçbir ilişkisi olmadığı halde işsiz bırakılan insanların sesi olmak.

Kendi ifadeleriyle söyleyecek olursak “Ekmeğin onur demek olduğunu onun için canhıraş mücadele etmek gerektiğini hatırlatmak istiyoruz” diyorlar. Başardılar da. Hem canhıraş bir mücadeleyi sürdürmeyi hem de KHK rejiminin nelere mal olduğuna dikkat çekmeyi.

“Neden hâlâ ölmediler” sabırsızlığına eşlik eden “aslında besleniyorlar” imasını ya da- İsraillilerin açlık grevindeki Filistinli tutsakların önünde mangal partisi yapması gibi- günlerdir aç olan insanlara sosyal medyadan yemek fotoğrafları yollayanları bir tarafa bırakacak olursak (bırakmalıyız çünkü değerlendirme kapsamını asgari düzeyde insan olma koşuluna dayandırmak zorundayız), Nuriye ve Semih Hocaların direnişi toplumun geniş kesimlerinde karşılık bulmuş ve vicdani bir sahiplenmeye dönüşmüştür. 

Açlık grevlerinin amacı ölmek değil, hak-hukuk-adalete dayalı onurlu bir yaşamı sürdürebilmektir. Tam da bu sebeple gerek sıvı, şeker, tuz gerekse vitamin takviyesi ile grevcilerin yaşam süresi uzatılmaya ve sonrasında maraz kalmasına engel olunmaya çalışılır. Dolayısıyla “niye ölmüyorlar” sorusu büyük oyunu(!) bozan bir zeka parıltısı değil, kötülüğün cehaletle harmanlanmış halidir.

Ancak Nuriye Gülmen ve Semih Özakça tüm bu takviyelere rağmen kritik eşiğe ulaşmıştır. Bundan sonra geçen her saat telafi edilemez nitelikte olabilir. 

Türkiye siyasi tarihinde haklı talepleri kimi direnişçinin ölümünden sonra kabul edilmiş açlık grevi eylemleri vardır. Bunlara bir yenisinin eklenmemesi için hemen harekete geçmek başta siyasal iktidar olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin hukuki ve vicdani sorumluluğudur. 

Ve son olarak sevgili hocalarım;

Eyleminiz amacına ulaşmış, sesiniz kitleselleşmiş, Avrupa’dan Filistin’e kadar ulaşmış, talepleriniz Meclis gündemine taşınmıştır. Başta akademisyen ve öğrenciler olmak üzere toplumun farklı kesimlerinin sizler için sürdürdüğü dayanışma grevleri her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Kamu vicdanında tescil edilen haklılığınız er geç hukuksal karşılığını da bulacaktır. Lütfen bu sürecin siz olmadan yaşanmasına izin vermeyin...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...