30 Nisan 2017 01:00

O buraya gelecek

O buraya gelecek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tanrıça Atena ve babası Baştanrı Zeus; Yunanistanlı kent krallarından Odisseus’u, “ölümlülerin en üstünü” olarak algılıyorlardı hep. 

İşte o Odisseus’un gönülsüzce de olsa katıldığı Troya savaşından dönerken, uğradığı bir kasırga vurgununda, yoldaşlarıyla birlikte gemileri batmış; tek başına tanrıça Kalipso’nun adasına, bin bir zorlukla da olsa, rasgele sığınabilmişti. Ne var ki tanrıça Kalipso da, kral Odisseus’a deli divane vuruluvermişti! O yüzden de, Odisseus’u bir türlü ana-baba ocağı ve yurdu İtake adasına salmak istemiyordu!

SARAY, DAMAT ADAYLARIYLA DOLUYDU

Bu arada İtake adasındaki Odisseus’un karısı kraliçe Penelopeya ve yeni yetme oğlu Telemahos; artık onun ölmüş olabileceğini düşünmeye başladılar ister istemez... 

Odisseus’un kesinlikle öldüğünü düşünen çevre kentlerdeki kral-prens soyundan birçok kişi de, sözde dul kalan Odisseus’un karısı kaliçe Penelopeya ile evlenebilmek için onun sarayına arsızca çöreklendiler! Ama kraliçe Penelopeya, gene de kocasının er geç döneceğini düşünüyor, o yüzden de ördüğü bir kumaş aracılığıyla, sarayına çöreklenmiş damat adaylarını oyalıyordu. “Kayınbabam için ördüğüm bu kumaşı bitirince, içinizden biriyle evleneceğim,” diyordu hep. Ne var ki gündüzün ördüğü bu kumaşı, geceleyin yaktığı bir çıra aydınlığında, gizlice çözüyordu! 

Dünyayı yönetmeleri için kendilerinin özel olarak yaratıldıklarını öne süren saraya çöreklenmiş damat adayları, sazlı sözlü bir şenlik, bir şölen içinde günlerini gün ediyorlardı Odisseus’un sarayında! Bu yüzsüz adaylar; halkın söylemiyle, kral Odiseus’un “ak yünlü koyunlarını, paytak paytak yürüyen öküzlerini” kesip kesip yiyorlardı...

ODİSSEUS O ADADAN ÇIKAMIYORDU...

Bu durumu büyük bir üzüntüyle gören tanrıça Atena; tanrıça Kalipso’nun Odisseus’u özgür bırakması için bulutların üstündeki Olimpos ülkesinde oturan tanrılar toplantısından ortak bir karar çıkarttı... Çünkü ölümlü insanlar arasında en çok sevdiği kral Odisseus, bir “homo faber”di; yani aygıtlar üretip onları kullanıyor ve her zorlu işinde aklını çalıştırmayı, sabırlı olmayı çok iyi biliyordu. Kral Odisseus; yerine göre hem dülger, hem de gemide dümenci olmayı başarabiliyordu. Baltayı ve sabanı da kullanmasını iyi biliyordu. Üstelik tanrıça Atena, Troya savaşları sırasında bir şeyi daha gözlemlemişti onun kişiliğinde: Odisseus gökyüzüne bakmasını da biliyordu! Çünkü bildiği, gördüğü ve içinde yaşadığı dünya, ona dar geliyordu! O yüzden emekçilerin tanrıçası da olan Atena, onu çok seviyordu...

İşte tanrıça Atena; ülkesine dönemeyen Odisseus’un oğlu Telemahos’u biraz yüreklendirmek için, Olimpos Tanrılar Ülkesi’nden İtake adasına indi ve hemen baba dostu Kral Mentes’in kılığına bürünüp doğruca Odisseus’un sarayına gitti. Giriş kapısının aralığından sarayın avlusunda ha bire eğlenen damat adaylarını izlemeye başladı... 

SARAYIN AVLUSUNDA EĞLENİYORLARDI

İçerdeki avluda, damat adaylarının kimileri tavlaya benzer oyunlar oynuyor; kimileri kendi aralarında arsız kahkahalarla gülüp eğleniyorlardı. Hepsi de kesip kesip yedikleri koyunların, sığırların postları üstüne yayılmışlardı. Konağın hizmetlileri de, bu arsız adayların önlerine durmadan tabak tabak yemekler koyuyordu... Onların arasına da, Odisseus’un oğlu Telemahos oturmuş, tasalı tasalı; “Ah, babam bir dönebilse!” diye söylenip duruyordu içinden. “Bu azgın adaylar, nasıl da çil yavrusu gibi dağılırlardı!”

İşte bu sırada kapıda bekleyen birini ayrımına vardı yeni yetme Telemahos. 

Babasının dostlarından biri olmalıydı... Hemen yanına varıp merhabalaştı; elindeki tunç kargıyı aldı... “Hoş geldiniz konuğum! Önce içeri girip bir şeyler yiyin için... Sonra söylersiniz neden ve nerden geldiğinizi” deyip içeri buyur etti. Çünkü Akdenizli halkların geleneği gereği, bir konuğun karnını doyurmadan ona kim olduğu bile sorulmazdı! 

Bir hizmetli, getirdiği su dolu altın ibrikle, insan kılığındaki tanrıça Atena’nın ellerini yıkattı... Kâhya kadın, ekmek ve yemek getirip bir sofra hazırladı hemen. Kral Mentes görünümündeki tanrıça Atena, biraz yiyip içti. Bu süreçte sessiz kalan Odisseus’un oğlu yeni yetme Telemahos, daha sonra konuğunun kulağına eğilip; “Sevgili konuğum, bir şey diyeceğim; sakın üstünüze almayın!” dedi. “Bu adamlar, çoktan kemikleri çürümüş babam Odisseus’un varını yoğunu yiyip içiyorlar! Bu yetmiyor, İtake halkının birikimlerine de el koyuyorlar! Ah, babam sağ olsaydı da gelip görseydi bir kez bu talancıları! Ama o artık gelemez!” dedi ve içini çekti... 

BABASI KESİNLİKLE DÖNECEKTİ!

Biraz sustuktan sonra kim olduğunu, buralara nereden ve nasıl geldiğini sordu konuğuna. Gök gözlü tanrıça Atena da, babası gibi görgülü, saygılı Telemahos’a; “Dinle beni delikanlı” dedi. “Adım Mentes; kürek sever gemiciler olan Tafosluların kralıyım. Ülke ülke böyle dolaşıyor; demir verip karşılığında tunç alıyorum... Babanla eski dostuz. Biraz önce limanda gemimi demirleyince duydum; artık o burada değilmiş. Sana söyleyeyim delikanlı, baban ölmedi! Bir adada kalıyor şimdilik. Onu orada birileri alıkoydu. Sakın beni bilici milici sanma! Kuş falından da anlamam! Ama baban buraya er geç gelecek, diyorum. Zincirlerle bile bağlasalar, buraya gelmenin yolunu bulacak. Çünkü her zorluğun karşısında, bin bir çözüm üretir baban! Hiç üzülme...”

Telemahos, yeni tanıştığı konuğunu çok cana yakın buldu. Onunla konuştukça, onu dinledikçe içi açılmaya, serinlemeye başladı...

Tanrıça Atena da; konakta ne var ne yoksa yiyip içen bu sömürücü asalak tayfasını bir an önce kovalaması için, Telemahos’un yüreğinde ve beyninde başkaldırı ateşleri tutuşturmaya çalıştı... Bu konuda biraz konuştuktan sonra, ivedi işleri olduğunu söyleyip saraydan ayrıldı... Telemahos da onu avlu kapısına dek götürüp uğurladı.

Kral Mentes kılığındaki tanrıça Atena gittikten sonra yeni yetme Telamahos; hem babasını daha çok düşünmeye, hem de leş kargaları gibi evlerine çöreklenmiş bu yüzsüz damat adaylarından daha fazla iğrenmeye başladı... Ne var ki az önce uğurladığı konuğu da, ona büyük bir iç dinginliği esinlemişti...

Hemen yerinden fırlayıp ayağa kalktı Telemahos: Konuğunun yüreğinde estirdiği sevinçle hoplayıp zıplamaya başladı...

Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza aşağıdaki kitapları öneriyorum:

Akdenizli Tanrılar - Yaşar Atan 2. Baskı

- Akdeniz Mitologyasındn Efsaneler - Yaşar Atan

- İnsan Ve Tragedya - Andre Bonnard – Çev: Yaşar Atan - 2. Baskı

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...