17 Nisan 2017 00:51

Emeğin gündemi

Emeğin  gündemi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Referanduma saatler kala yazılan bu yazıyı siz okuduğunuzda sonuçlar belli olmuş olacak. Dolayısıyla tahmin yapmak için de, “aman sandığa gitmeyi ihmal etmeyin” demek için de artık çok geç.

Üstelik yurt dışında kimi yerde katılım oranlarının yüzde 2000’leri (!) bulduğu, anket şirketlerinin ulaştığı sonuçların sanki farklı ülkelerden bahsediyorlarmışçasına beş benzemez olduğu koşullarda, sonuçlara dair tahminde bulunmak pek de kolay olmazdı zaten.

Ama esas mesele, Türkiye’nin neredeyse saat başı değişen siyasi dengeleri doğrultusunda, sonrasına dair iddialı öngörülerde bulunabilmenin de çok kolay olmaması. Hele de kutuplaşmanın böylesi akıl dışı düzeye ulaştığı bir toplumsal atmosfer içinde.

OHAL koşullarında sandığa gitmenin ne kadar doğru olduğunu tartışarak başladığımız süreci, evet oyunu “farz” kapsamında sayan fetvacılar, hayırcının karısını kızını kendine “helal” gören belediye çalışanları olduğunu öğrenerek tamamladık. 

Ve aslına bakarsanız muhalefetin tüm çabalarına rağmen iktidarın geri adım atmadığı referandum sürecinin sağladığı en önemli toplumsal fırsat (!) da belki bu oldu: Yaşadığımız toplumdaki ahlaki deformasyonun hangi boyutlara ulaşmış olduğuyla yüzleşmek.

Hal böyle olunca, sonuçları ya da hangi sonucun nelere gebe olduğunu değerlendirmek zorlaştığı kadar anlamsızlaşıyor da aslında. Ama bu kötülüğe teslim olmamanın yolu da düşünmek, tartışmak ve kazanılmış haklara sahip çıkmaktan geçiyor.

Dolayısıyla, referandum sonucundan bağımsız olarak, önümüzdeki sürecin öncelikli gündem maddelerinin başta işçi sınıfı olmak üzere halkın geniş kesimleri için ne getireceğini ortaya koymak önemli. Üstelik 1 Mayıs arifesinde olduğumuz da düşünüldüğünde, sınıfın somut taleplerini belirleyebilmek açısından da buna ihtiyaç var. 

Sandıktan çıkacak olan sonuç iktidar politikalarının hayata geçirilmesini kuşkusuz etkileyecek. Zorlaştıracak veya kolaylaştıracak. Ancak sınıfsal niteliğini değiştirmeyecek. Tam da bu sebeple, başta iş güvencesi ve kıdem tazminatı olmak üzere, emekçilerin gündemindeki yakıcı sorunların referandum sonrasında da süreceğini göz ardı etmemek gerekiyor.

Cumhurbaşkanı, süresi dolunca OHAL’in yeniden uzatılacağını açıkladı. Bu ise ihraçların süreceği, kamudaki güvencesiz personel rejiminin en azından fiilen devam edeceği anlamına geliyor. Kaldı ki, siyasal iktidarın bu fiili durumu yasalaştırmaya çalıştığı, bu konuda yasa tasarıları hazırlandığı da bir sır değil.

Çalışma Bakanı ise kıdem tazminatı fonunun referandum sonrasında gündeme geleceğini açıkladı. Tazminat tutarında bir azalma olmasa bile (ki; olması gündemde) fon uygulaması işçinin fiili iş güvencesinin ortadan kalkması demek. 

Ama İTO Başkanı’nın birkaç gün önce yaptığı açıklamalarından anlıyoruz ki, mesele bununla da sınırlı değil. Patronlar bu düzenleme kapsamında işsizlik sigortasına ödenen işveren priminde indirime gidilmesini, aradaki farkın kıdem tazminatı fonuna aktarılmasını ve fonda biriken paranın da KOBİ’lere kredi olarak verilmesini istiyor. 

İTO Başkanı, bu açıklamaların ardından sözlerini “...İnanıyorum ki, sayın Bakanımızın çözümcül bakış açısıyla bu konularda da kısa sürede mesafe alacağız” diye sürdürüyor. 

Yani fon düzenlemesiyle patronlara fesih kolaylığı getirilmesi bir yana, fonda biriken paranın işçiler için kullanılacağı bile şüpheli hale gelmiş durumda.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...