05 Nisan 2017 01:00

Kötülük şakalanır!

Kötülük şakalanır!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kardeşler arasındaki didişmeyi konu alan seri reklamların, 1 Nisan’da yayımlanmak için hazırlanmış özel versiyonu, Ülker’i fena halde şapa oturttu. Reklam şarkısını okuyan adamın “Tecavüzcü Coşkun” kıvamındaki ses tonu, şarkının sözleri ve kullanılan efektler dünyanın hiçbir yerinde hiçbir anlam ifade etmez, ancak deli saçması kategorisinde altın ahududu ödülü falan alabilirdi. Ne var ki, ekrandan subliminal darbe mesajı verdikleri gerekçesiyle gazetecilerin hapse atıldığı veya şahsın önce tutuklandığı ona hangi suçun isnat edileceğine sonradan bakıldığı bir ortamda herkes süreç içinde Robert Langdon’laşma imkanı bulduğundan, bir sözün art anlamını yakalamak, olmayacak şeylere anlamlar yüklemek veya bir görüntünün gizli mesajını okumak konusunda toplum bir hayli uzmanlaşmış sayılır. Dan Brown’ın simge bilim profesörü olan kahramanının mesleği burası için artık sıradan bir yurttaş uğraşıdır. Bu yüzden de bu kötü reklam filminden hazırdaki anlamların çıkarılması zor olmadı. 

Bu film Ülker’in daha önce yaptığı, metaforsuz, düz anlamlı “Unutma babacığım akşama Ülker getir” veya “Mutluluk her yerde” sözlerinin slogan seçildiği reklamlardan ayrılıyor. Kendisini köşeye sıkıştıran büyük ağabeye karşı küçük kardeşin intikam hazırlığı, hesaplaşma gününün geldiği ifadesi, patlama efektleri ve bir dizi başka görüntü ile reklamın, pek de dolaylı olmayan politik imalara sahip olduğu söylenebilir. 

Ülker’in reklam ajansının ne düşündüğünü bilemiyoruz. Ama ortaya çıkan sonuç “Aklıma mukayyet ol” cinsinden. “Subliminal”i uyarılınca Kısıklı’ya nöbete koşan bir kitle bu reklamdan darbe alarmı çıkarmıştı. Bir de tersinden dinlenen reklam videosunda İllüminati’den, bombaya, Kâbe’den Allah’a kadar kim ne isterse onu duyabiliyor; görüntülerden benzetme yoluyla Erdoğan’ın standart el işaretleri, AKP’nin ampul simgesi soyutlanabiliyordu. 

Zaten gerilmiş bir toplum kendisine lazım olanı çıkarınca; gofretlerin ve çubuk krakerlerin idam edilmesi, tereyağının bıçaklanması, Çokoprenslerin yakılması, Ülker mamullerinin isimlerinden akrostij yapılması türünden, alışık olduğumuz tepki biçimlerinin devreye girmesi normaldi. Bir ay önce Hollanda ile kriz yaşanırken portakallar bıçaklanmış, Hollandalı niyetine yabancı bir gazeteci dövülmüş, ondan önce Çinli olduğu zannedilen Koreli bir güzel benzetilmişti. 

Baş edilemeyen düşmanın simgesi olabilecek nesne ya da kişilerin hırpalanması bir öfke kontrol/boşaltma yöntemi olarak gelişti son zamanlarda. Ancak portakal bıçaklayarak, kraker idam ederek düşmanla muharebe ettiklerini zannedenlerin bu simgesel eylemlerinin verdiği ürkütücü mesaj yabana atılamaz. Bugün Çokoprensler üzerinde talim yapan bir “militan”ın yarın neye dönüşeceği konusunda endişe etmek için çok neden var.      

Eğer, aşırı kutuplaştırma ve düşmanlaştırma politikalarının sonucu olarak ayrışmış ve birbirine karşı işlenmiş bir husumetle referanduma götürülen toplumun her iki kesimi açısından 16 Nisan’dan itibaren Türkiye’yi nasıl bir kötülüğün beklediği önemli bir soruysa bu endişe yersiz sayılmaz. ‘Evet’ oyu çıkmazsa Türkiye’de “İç savaş çıkacağını”, yeni bir darbenin ihtimal dahilinde olduğunu iddia eden parti yöneticilerinin kabarttığı korku ile, ‘hayır’ çıkmazsa tek adam yönetimi altında OHAL’in ebedileşeceğini iddia edenlerin yaydığı kaygı sayesinde histerinin kıyısına gelmiş olan kesimler, korkularını mazur gösteren her işarete karşı yoğunlaşmış bir duyarlılık halinde. Üstelik sinik bir duyarlılık değil bu. Hayali, somut, tarihsel ya da beklenen tehlikeye karşı şimdiden bilenmiş, mezarlığı görmeden ıslık çalmaya hazır kesimlerdeki teyakkuz hali giderek koyulaşıyor. Artık her söz bu yaraya dokunabilir, her simge cürmünden fazla yer yakabilir. Kaşımanın, kışkırtmanın önceden öngörülemeyen veya öngörülebilen sonuçlara yol açabileceği bir kritik eşik bu.  

Açık yaraya dokunan reklamcının kötülüğü ise Tanzanya tüketicilerine seslenmediğini bile bile kötü bir reklam filmine imza atmış olmasındadır. 

Mutluluk yapılır, sevilir, kutlanır şakalanır da… kötülüğün şakası olmaz!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...