Emekçi Kadınlar Günü
Fotoğraf: Envato
Burjuva iktisatçılarının başlıca görevi, sömürü ve sınıfsal karşıtlığın gizlendiği bir kapitalizm kurgulayabilmektir. Böylece bölüşüm eşitsizliğinin sistemin bir işleyiş kuralı olduğu gizlenirken, üretim alanı ve sınıfsal ilişkilerle arasındaki bağ da kopartılmış olur.
Hal böyle olunca; kapitalizmin sınıf mücadelelerine dayanan tarihi deforme edildiği gibi bu mücadele tarihinin belli başlı kilometre taşlarının kapsam ve içeriği de unutturulur.
8 Mart’ın emekçi içeriğinden kopartılmış olması da, işte böylesi bir ideolojik çaba ve hegemonyanın ürünüdür.
Bu bağlamda emekçi kadınlar günü öncelikle “kadın -hatta bayan- günü” haline dönüştürülmüş, mücadeleci boyutu ve eşitlik talebi ise “kadınlar çiçektir” diskuruyla engellenmeye çalışılmıştır. Kapitalist üretim ilişkileri çerçevesinde gerçekleşmesi mümkün olmayan eşitlik hali, muhafazakâr politikaların yaygınlaşmasıyla birlikte eşitsizliğin resmileşmesi halini almıştır.
8 Mart’ın, sevgiliden sürpriz ve dahi kıymetli hediyeler beklenen bir gün haline getirilmesi kapitalist tüketime can suyu olmuştur.
“Beyazlarıyla gurur duyan kadınlar”a yönelik bir dizi ev eşyası kampanyası toplumsal cinsiyetçi rol dağılımına adeta bir “armağan” süsü verirken, “annem bana kalır” sloganlı reklamlar kadının toplumsal statüsü yanında görünmeyen emek üretme “sorumluluğunu” da perçinler.
Öte yandan ana akım medya ve özellikle iktidara yakın sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenen 8 Mart programlarında, neredeyse istisnasız biçimde, kadın patronların başarı öykülerinin anlatılması son derece ironik olmakla beraber asla tesadüf değildir.
Hatta kimi zaman konuşmacı kadın patronun hakkını alamayan kadın işçileri etkinliğin yapıldığı mekandan polis zoruyla uzaklaştırılır.
Kent meydanlarının ve bir dizi etkinliğin işçi ve emekçilere kapatılmasının başlıca nedeni, onların taleplerinin görünür-duyulur olmasını engellemektir. Sokağın kadın emekçilere yasaklanmış olması ise, tüm bunlara ilaveten, emek gücü piyasalarındaki eşitsizlik ve ayrımcılık halinin tüm yaşam alanıyla taçlandırılması(!) bakımından da son derece işlevseldir.
Pek çok ilde valiliklerin 8 Mart mitinglerine getirdiği yasakların kadınların kararlı duruşuyla geri çekilmesi bu bakımdan çok önemlidir.
Bu kazanım, aynı zamanda, toplumsal barış ve cinsiyet eşitliğinin emek mücadelesinden bağımsız düşünülemeyeceğinin ve 8 Mart’ın sınıfsal içeriğinin hatırlatılması bakımından da bir fırsat olmalıdır.
- Ekonomik kriz ve piyasa ideolojisi 25 Ağustos 2019 23:30
- Anayasa Mahkemesinin barış bildirisi kararı 05 Ağustos 2019 00:20
- Kamuda TİS süreci 21 Temmuz 2019 23:56
- Sömürünün en derinine, ayrımcılığın her türüne maruz kalmak: Mülteci işçiler 01 Temmuz 2019 00:09
- Kıdem tazminatı fonu 10 Haziran 2019 00:50
- Kale Kayış işçileri 19 Mayıs 2019 20:07
- Cinsel şiddet 28 Nisan 2019 19:58
- Seçim sonrası 07 Nisan 2019 20:55
- İşçilerin can güvenliği 24 Mart 2019 20:37
- Kadın emeği 03 Mart 2019 20:40
- Tanzim muhalefeti 17 Şubat 2019 23:30
- Sendikalaşma oranları 04 Şubat 2019 00:50