05 Mart 2017 00:50

Denizlerde yaşadıklarını anlattı

Denizlerde yaşadıklarını anlattı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yunanistanlı kent krallarından Odisseus; katıldığı Troya savaşından yıllar sonra ülkesine dönerken, mola verdiği bir adada, tek gözlü canavar Polifemos’un gözünü kör etti. Bunun üzerine Tepegöz Polifemos’un babası ve denizler tanrısı eli yabalı Poseydon da; saldığı azgın fırtınalarla onun bütün gemilerini batırdı ve onu savaş nedir bilmeyen Fayakların cennet adasındaki bir sahile savurup attı!

O anda orada arkadaşlarıyla çamaşır yıkayan Fayakların güzel prensesi Nausikaa, hiç tanımadığı bu yabancıyı giydirip kuşattı ve saraylarına buyur etti...

Fayakların kralı Alkinoos ve yanındakiler; bir yandan büyük bir sevecenlikle karşıladıkları konukları yorgun Odisseus’u şölenlerle ağırlarken, öte yandan da onun anlattıklarını can kulağıyla dinliyorlardı:

HEP PARAYI DÜŞÜNÜYORSUZ!

“Bir adada karşılaştığımız rüzgârlar tanrısı, ilkin bize çok iyi davrandı” diye yeni bir serüvenini anlatmaya başladı kral Odisseus. “Ne var ki yoldaşlarımın onun dediklerine uymaması yüzünden, ‘İşiniz gücünüz altın, ziynet sizin!’ deyip bizi kovdu... Artık denizlerin ve tanrıların öfkesiyle başbaşa kaldık yeniden!..” 

Yorgun kral Odisseus, önündeki içecekten birkaç yudum alıp biraz soluklandıktan sonra; “Tam altı gün altı gece aralıksız yol aldık. Yedinci günün sabahında, Laystrigonlar denen bir halkın adasına ulaştık” diye sürdürdü öyküsünü. “İki burun arasında çok dingin bir koy vardı. Arkadaşlar gemilerinin palamarlarını bu koydaki kocaman kayalara bağladılar. Ama ben koyun dışındaki bir kayaya bağladım gemimi. Sonra karaya çıkıp yüksek bir tepeden adayı inceledim bir süre.‘Burada insan olarak kimler yaşıyor acaba?’ diye düşündüm... Ta uzaklarda tüten bir duman çekti ilgimi birden. Arkadaşlarımın yanına gidip onlardan üçünü yolladım oraya...” Burada bir süre yeniden soluklandı Odisseus. “Sonradan onların anlattıklarına göre” diye yeniden sürdürmeye başladı öyküsünü. “Evet, arkadaşlarım dumanın olduğu yere vardıklarında, bir çeşme çıkmış önlerine.

YOLDAŞIMI PARÇALAYIP YEDİ!

Orada testisini dolduran iriyarı bir kıza; ‘Bu adanın kralı kimdir, nerede oturur acaba?’ diye sormuşlar... Kız biraz ötedeki kocaman bir konağı göstermiş. Arkadaşlarım da o konağa gittiklerinde; oranın sahibi insan azmanı kraliçe, sevecenlikle içeri buyur etmiş onları ve bir divana oturtmuş. Çok geçmeden çıkagelen azman kral da, üç arkadaşımı bir süre süzmüş. Sonra da gözünü kestirdiği birini parçalayıp kendine güzel bir yemek hazırlamaya başlamış!.. Diğer iki arkadaşım bir yolunu bulup kaçabilmiş! 

Bu iki arkadaş, soluk soluğa yanımıza geldiler. 

Ama kralın adamları, bütün adayı sarsan çığlıklarla halkı yardıma çağırıyorlardı. Sırf kaçıp canını kurtaran o iki arkadaşımı yakalatmak için! Evlerinden fırlayan dev yapılı azman insanlar, koşa koşa sahile gelip gemilerimizi taşa tuttular! Ben de koyun dışındaki gemimin palamarını kestim hemen kılıcımla ve canhıraş kürek çekerekten uzaklaşmaya başladık. Ne var ki koyda bağlı gemilerimiz ve pek çok arkadaşımız, yamyam Laystrigonların üstlerine fırlattığı kayalar yüzünden parçalanıp sulara gömüldüler! Birkaçımız kurtulmuştuk kurtulmasına, ama kurtulduk diye de sevinemiyorduk. Yitirdiğimiz yoldaşlarımızın acısı oturmuştu içimize...

ORASI TANRIÇA KİRKE’NİN ADASIYDI

Artık ha bire kürek çeke çeke, adının Ayaye olduğunu öğrendiğimiz bir adaya sığındık.  İnsan sesli ürkünç tanrıça Kirke otururmuş orada! Biz ölümlüleri ısıtan güneş tanrısı Helyos’un kızıymış o. Tabii bunları sonradan öğrendim. İşte o adada karaya çıkar çıkmaz, tam iki gün iki gece aralıksız uyuduk... Öylesine yorulup bitkinleşmişiz onca acılı serüvenlerden sonra!

Üçüncü gün şafak tanrıçası Eos; yeri göğü her günkü gibi boyarken, hemen kılıcımı kargımı kuşanıp doğruca yüksekçe bir tepeye tırmandım gene. Hep aynı merak: Acaba o adada insan sever, dost olabilecek birileri var mıydı? Ya da denizlerin gizemlerini çözmeye kalkanları çiğ çiğ yiyen canavarlar mı vardı hep orada da? İşte o merakla tırmandığım tepeden ta aşağılardaki ovaya baktım uzun uzun. Çok ötelerde, bir tümsekten dumanlar tüttüğünü gördüm... Tanrıça Kirke’nin topraktan konağıymış orası! Tabii bunu da sonradan öğrendim!

ONLARI GÖRMEDEN YAPAMAZDIM!

Tepeden inip gemiye dönerken tanrıça Artemis bana çok acımış olacak ki, kocaman bir geyik salıverdi önüme! Geyiği avladığım gibi arkadaşlarımın yanına götürdüm... Hepsi de örtülerin altında, aç aç yatıyorlardı! O gün geyik etiyle kendimize güzel bir şölen düzenledik. Ertesi gün de gene erkenden kaldırdım onları. Haliyle gerekli yiyecek içecek cinsinden bir şeyler bulmamız gerekiyordu. Sonra da o dumanı tüten konağa gidip onun neyin nesi olduğunu da öğrenmeliydik. O yüzden arkadaşlarımı iki kümeye ayırdım. Birinin başına önder olarak, becerikli Evrilohos’u koydum. Öteki kümenin başına da ben geçtim... Kümenin biri sahildeki gemimize göz kulak olacak, ötekisi de o duman tüten konağa gidecekti. Aramızda çektiğimiz kuraya göre, benim kümedeki arkadaşlar gemiyi bekleyecekti... Kirke’nin konağına gidecek arkadaşlarımın iki gözü iki çeşmeydi!.. Doğrusu gemiyi bekleyen bizler de kendimizi tutamadık. Öyle ya, onların başlarına çok kötü şeyler de gelebilirdi! - Hani gelmedi de değil!”

Odisseus bütün bunları yeniden yaşıyormuşçasına anlatıp giderken, onu can kulağıyla dinleyen güzel prenses Nausikaa da, elinde olmadan gözlerinden dökülen birkaç damla yaşı sildi gizlice... “Bunca acılar çekmiş bu güzel adam, bu cennet adamızda benimle kalır belki de?” diye bir düşünce geçti içinden... Bunun üzerine güzel Nausikaa’nın yüreğinde,sepserin yeller esmeye başladı birden!

O gece erkenden, yıllardır yatmadığı ve neredeyse unuttuğu tetemiz bir yatağa yatırdılar savaş yorgunu Odisseus’u... Hemen uyuyakalan Odisseus; birazını anlattığı serüvenlerinin gerisini, ertesi gün de anlatacaktı...

***

Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza aşağıdaki kitapları öneriyorum::

- Akdenizli Tanrılar (Yaşar Atan)
- Akdeniz Mitologyasındn Efsaneler (Yaşar Atan)
- İnsan Ve Tragedya (Andre Bonnard – Çev: Yaşar Atan)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...