06 Şubat 2017 01:00

Ne iş olsa yapmak

Ne iş olsa yapmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İşçi açısından çaresizliğin, istihdam politikaları bakımından ise plansızlık ve kuralsızlığın en özlü ifadelerinden biri “ne iş olsa yaparım” halidir.

‘Ne iş olsa yapmak’ zaman içinde bir çaresizlik ifadesi olmanın yanında, onu da kapsayan, bir çalışma kategorisi halini almıştır. İşçinin herhangi bir iş ya da koşul gözetmeksizin çalışmaya razı olduğunu ifade eder ki, böylesi bir durumda çalışmanın şartları da en az yapılacak işin niteliği kadar muğlaktır.

Yakın geçmişe kadar daha ziyade vasıfsız işçilerin koşullarına işaret eden ‘ne iş olsa yapmak’ halini, her siyaset kendi meşrebine göre tanımlardı. Liberal ya da toplumcu yaklaşımların konuyu kavrayış biçimi ve ortaya koyduğu çözüm önerileri farklılaşsa da, bu durumun ciddi bir sorun olduğu anlayışı ortaktı.

Meselenin yoksulluk ve çaresizlik boyutu yanında gençlerin meslek tercihlerini yeterince bilinçli yap(a)maması, eğitim aldığı alanda çalışmaması hem eğitim hem de istihdam politikalarının başlıca sorunları arasında sayılırdı.

Günümüzde ise kapitalizmin geldiği aşama ‘ne iş olsa yapanlar’ kervanını genişletti. Artık eğitimli ve meslek sahibi emekçiler de bu kapsamda. Dahası bu durum bir sorun olmaktan çıkıp, politika hazırlayıcılar açısından bir ‘beklenti’ haline dönüştü.

Örneğin Milli Eğitim Bakanlığındaki kimi bürokrat öğretmen adaylarına müzecilik, turizm rehberliği, sigortacılık falan yapmalarını öneriyor.

Eğitimin piyasa ihtiyaçları doğrultusunda düzenlenip, tüm hedef ve önceliklerinin buna göre belirlendiği koşullarda eğitim emekçilerinin, ‘ne iş olsa yapanlar’ kervanına katılması kademeli olarak gerçekleşti. “Her semte bir üniversite” popülizmi doğrultusunda yüksek öğretim niteliksizleşirken, buna itiraz edenler “halk düşmanı elitler” olmakla suçlandı.

Eğitim Sen, akıbetinin ne olduğunu bilmediğimiz, Ulusal Öğretmen Strateji Belgesinin taslağına ilişkin değerlendirmesinde, nitelikli bir eğitim için öğretmen yetiştirme ve atama süreçlerinin önemini belirtmiş ve eğitim fakültelerinin sayısındaki hızlı artışın sakıncalarına dikkat çekmişti.

AKP iktidara geldiğinde 59 olan eğitim fakültesi sayısı bugün 92’ye ulaşmış durumda. Bununla beraber eğitimli işsizler içinde öğretmenlerin sayısı da her geçen gün artıyor.

Yapılan araştırmalar, atama kolaylığının öğretmenlik mesleğine ilişkin toplumsal algıyı belirleyen faktörler arasında yer aldığını gösteriyor. Dolayısıyla işsiz öğretmen sayısının her geçen gün artması, beraberinde getirdiği pek çok sorun yanında, bu mesleğe yönelik toplumsal algının olumsuzlaşmasında da oldukça belirleyici.

Öte yandan yine Eğitim Sen’in yaptığı değerlendirmede, öğretmenlik mesleğinin saygınlığını arttırmaya yönelik tedbirlerin iş doyumunu arttırıcı önlemlerle desteklenmesi gerektiği, aksi takdirde geliştirilen tedbirlerin suni nitelikte kalacağı vurgulanıyor. Bu konuda sorumluluk Milli Eğitim Bakanlığı’na ait.

Buna karşılık Bakanlığın Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü ise atama bekleyen 1 milyon öğretmen adayına, yapılacak alımın 100 bin civarında olduğunu hatırlatarak başka alanlara yönelmeleri gerektiğini salık veriyor.

Ve ekliyor: “Her şeyi devletten beklememek lazım.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa