Olanlar, olmayanlar
Fotoğraf: Envato
Belki önümüzdeki dönemde film ve seyirci sayısında bir düşüşe tanık oluruz ama son yıllarda vizyonda bir artış gözleniyordu. Seyirciyle buluşan filmlerin önemli çoğunluğunu da komedi filmleri oluşturuyor. Ama ne yazık ki eli yüzü düzgün filmlerin sayısının da çok olduğunu söylemek mümkün değil, daha çok bir tuvalet mizahı ve cinsiyetçilik bombardımanı var gibi. BKM yani Beşiktaş Kültür Merkezi imzası görünce, görece daha nitelikli yapımlarla karşılaşacağını varsayan seyirci, genellikle yanılmıyor. Yine de eskisi kadar cesur ve özgün işlerden eser yok, epeydir. Ata Demirer, Eyyvah Eyvah’ın tıkanmasıyla, önce en eski televizyon programından Niyazi Gül karakterine dönmüştü (Gökbakar’ın Recep İvedik’i de öyleydi, televizyon skecindeki karakterin tutarsız bir karikatürüne dönüşse de, çıkış noktası olarak). Demirer son filminde, önceden yarattığı karakterleri sürdürmemiş ama piyasa romantik komedisi reçetesini baştan sona uygulamış ve bildik bayat esprilerle doldurmuş.
Olanlar Oldu, bir Ege kasabasında, yavaş şehir Seferihisar’a bağlı Sığacık’ta geçiyor. (Kasabalar tedavülden kalkalı çok oldu ya, artık büyük şehirlerin köyleri de “yok” hükmünde olduğundan, mahalle mi demek gerekiyor?) Zafer, annesi, kız kardeşi ve eniştesi tarafından rahat verilmeyen bir adamdır. 40 yaşında henüz evlenmemiş olduğundan, özellikle anne Döndü’nün gündemi, eski sevgilisi Mehtap’la aralarını yapmaktır. Zafer ise bunalmış, kendisini tekneye vermiştir. Kaptanlık ettiği bir turda, Elveda Kıbrıs dizisinin meşhur oyuncusu ile yakınlaşırlar. Samimi, mütevazı, eğlenceli bir ilişki kurarlar. Bu arada Mehtap ayrılığı haklı çıkarırcasına birtakım tezgahlar peşindedir. Zaten Döndü rahat durmaz, aile pek rahat durmaz, Mehtap’ın babası rahat durmaz. Romantik komedilerde olması gerekenler olur.
Filmin en büyük numaralarından biri, Ata Demirer’in hem Zafer’i, hem annesi Döndü’yü oynaması. Oyuncu kadın rollerinde zaten başarılı, yine komik karakterler ortaya koyuyor. Özenli detaylarda kendini gösteren gözlemleriyle bir özgünlük katmış. Bu hem oyunculuk hem senaryo için söylenebilir. Tuvana Türkay’ın doğallığı bu bakımdan Demirer’e uyumla eşlik ediyor. Aynı şey romantik yakışırlıkları için söylenebilir mi bilmiyorum. Salih Kalyon, mesela Eyyvah Eyvah’taki kadar akılda kalıcı değil. Abartılı birer karikatüre dönen diğer yan karakterler ve kimi sahneler, birbirinin aynısı popüler piyasa filmlerden alınmış gibi. Mandıra Filozofu misali tiratlar, Recep İvedikçe entelektüellik karşıtı yabancılaştırma efektleri, tavuklu pazaryeri kovalamacası gibi. Demek yakıştırmışlar.
Belki izlerseniz siz de düşünürsünüz: bir filmde şarap içilip denize girilen bir Ege kasabası görmeyi de mi manidar bulacaktık? İleride yan yana koyarlar mı acaba, bir çocuğun çöl sıcağında oruç tutma kararlılığıyla simgelenen Cem Yılmaz’lı Ege kasabasıyla? Filmlere bakınca, “Olanlar oldu” mu derler yoksa?
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59