13 Ocak 2017 00:42

Uyanmak büyük dert, hele uzayda

Uyanmak büyük dert, hele uzayda

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Uzay yolculuğu filmleri neredeyse sinemayla yaşıt sayılır. Roketin Ay’ın gözüne saplandığı, ilk bilim kurgu filmi Georges Méliès’nin Ay’a Seyahat’i 1902 tarihini taşır. Gerçekte de uzay yolculuğunun kısa mesafelerde gerçekleşmeye başlamasıyla, bu hayalin farklı görünüşleri ve detayları sinema perdesine taşınır oldu. Son yılların uzay filmlerinde sıkça rastlanan tema ise, uzaydaki yalnızlık. Bir ya da birkaç kahramanın gemide, uzay boşluğunda, ya da bir gezegendeki yalnızlığı ve burada hem duygusal hem biyolojik varlığını sürdürmekle ilgili sorunlar, genellikle konu ediliyor. Uzaydaki yalnızlık, mutlak bir yalnızlık ve her seferinde bir hayatta kalma hikayesine gebe, ne de olsa.

Bu Uzay Yolcuları’nın macerası, yakışıklı jön kontenjanından Chris Pratt ile romantik partneri olarak Jennifer Lawrence’ı bir araya getiriyor. Senaryoyu, daha önce Prometheus gibi bilim kurgu filmlerine imza atmış Jon Spaihts, bu kez o kadar felsefi sorgulamalara yönelmeden yazmış. Yönetmen koltuğunda ise, Norveç televizyonu kökenli, Kafa Avcıları (Hodejegerne) ve ilk Amerikan filmi Enigma (The Imitation Game) ile bilinen Morten Tyldum, yine tempolu, kolay izlenir bir film ortaya çıkarmış.

Olaylar, huzurlu kış uykusu modülleriyle dolu Avalon adlı gemide geçiyor. Uzay gemisinin işlevi, 120 yıl sürecek yolculukta yolcularının güvenle uyumalarını sağlamak ve onları Homestead II adı verilen uyduya ulaştırınca uyandırmak. Yeni bir dünyada, yeni bir hayata başlamak, her şeyi yeniden kurmanın heyecanını yaşamak amacını taşıyan insanlar bir araya gelmiş, uyumaktadır. Bir gün, biri uyanır. Jim. 30 yıl uykunun sonunda, sebebini anlamadan makine açılır, o da uyanmak zorunda kalır. Sadece o uyanır ve geminin varış noktasına ulaşmasına daha 90 yıl vardır. Tamirci adamdır, orayı kurcalar, burayı kurcalar ama ne yeniden uyumanın yolunu, ne uyanmasının sebebini bulur. Gemide gezer tozar, içer, robot barmenle muhabbet eder, uzaya gider gelir ama bu yalnızlıkla ne yapacağını bilemez. Sonunda yolculardan birini, Aurora’yı uyandırır. Önce ilişkileri iyi gider, sonra araları bozulur, derken gemiye neler olduğunu anlamak göreviyle baş başa kalırlar. Jim’in en başında uyanmasının da bir sebebi vardır, ama nedir?

Kısaca film, fütüristik bir yolculuk ve yeni gezegen vizyonuyla başlıyor, sırayla bir adamın yalnızlığı, bir çiftin romantik münasebeti, bir uzay gemisinin geçirdiği arızalar ve karşılaştığı tehlikeler ile sürüyor. Bilim kurgudan drama, romantik komediden aksiyona türden türe geçiş yapıyor ve bunları harmanlamak yerine, sıraya diziyor, mesela geminin arızasını sona kadar pek dert etmeyerek. Uzay Yolcuları görüntüleriyle daha sinemasal olsa da kurgusuyla televizyon estetiğine yakın duruyor. Meseleden meseleye atlarken üzerinde duracak vakti yok da, ileride olacakların özetini seyirciye sunar gibi. Sonunda ortaya çıkan takibi kolay, akılda kalması güç bir film. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...