26 Aralık 2016 01:00

2016 biterken

2016 biterken

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kan ve gözyaşıyla özdeşleşen bir yılın son günlerindeyiz. Ancak yine de, bitiyor olmasının heyecanı yerine yeni gelenin başkaca neler getireceği konusundaki tedirginlik ağır basıyor.
Patlama ve ölümlerin günlük hayatın bir parçası halini aldığı, en vahşi katliamlar dışında kalan şiddet türlerinin ise bırakın medyayı toplum gündeminde bile yer bul(a)madığı bir travma hali.
Siyasal kutuplaşmanın boyutlarının cenaze ıslıklamaya kadar vardığı, toplumun çocuk ölümleri konusunda bile ayrıştığı bir cinnet durumu.
Baş döndürücü bir hızla değişen dış politika önceliklerini eleştirmek bir yana, aynı hızda uyumlanamayanların bile “hain” sayıldığı bir politik iklim.
İçeride ise cinsiyetçiliğin ve politik ayrımcılığın her türüyle bezenmiş nefret diline karşı tecavüze uğrayan çocuklardan “evlenmiş” diye bahseden bir önergeyi durdurabilmenin bile “demokratik zafer” haline dönüştüğü bir siyasal atmosfer.
İhbarcılık merkezli bir kariyer planlaması oluşturup, meslektaşlarını hedef göstermek -işten attırmak- konusunda sosyal medya trolleriyle arasındaki mesafeyi giderek kapatan bir dizi öğretim üyesi.
Türkiye’nin PISA değerlendirmesindeki başarısız konumunu, değerlendirmeye katılan öğrencilerin fen liseli olmamasıyla açıklayan buna karşılık eğitim politikalarındaki önceliği ise “daha fazla imam hatip lisesi açmak” olarak belirleyen bir iktidar aklı.  
Yürürlükteki ekonomi politikalarının ve buna uygun bütçe düzenlemelerinin doğrudan sonucu olan işsizlik, yoksulluk ve borçluluk düzeyini görmezden gelerek, “dış mihrak” merkezli kriz teorisi üretme çabaları. FED’in faiz kararına ‘gönül koyan’ analizler.
Ve tüm bu olup bitenden payına düşeni ziyadesiyle alan işçi sınıfı…
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonunun (ITUC) 2016 raporuna göre işçi hakları dünyanın neredeyse tüm bölgelerinde gerilemiş durumda. Bununla beraber Türkiye ise sınıflandırmada 5. kategoride yer alan konumuyla dünyanın çalışanlar için en kötü koşullara sahip 10 ülkesi arasında yer alıyor.

Nilgün Tunçcan Ongan: ITUC 2016 raporuna göre işçi hakları dünyanın tüm bölgelerinde gerilemiş durumda
Rapora göre 5. kategori, kağıt üzerindeki yasal düzenlemelere karşılık işçi haklarının fiilen kullanılamadığı ülkeleri kapsıyor. Bu kategoride, Türkiye’nin yanı sıra Mısır, Katar, İran, Suudi Arabistan, Pakistan, Zambia gibi ülkeler var.
Öte yandan Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliği tarafından açıklanan veriler ise 2016 yılının işçi sınıfı için ortaya koyduğu koşulları tamamlayıcı nitelikte.
Buna göre yıl boyunca Akdeniz’de 5000 göçmen işçi hayatını kaybetmiş durumda. Günlük ortalama 14 göçmen işçinin ölümüne işaret eden bu oranın şimdiye kadarki en yüksek yıllık düzey olduğu belirtiliyor. Birleşmiş Milletlere göre ölümlerin bu ölçüde artmış olmasının nedeni, sıkılaşan kontroller karşısında göçmenlerin daha tehlikeli yöntemlerle geçiş yapmaya çalışması.
Ercüment Akdeniz, daha fazla ölüme yol açan bu göçmen politikalarının tüm ikiyüzlülüğünü, ulusal ve uluslararası boyutlarını bütün hukuksal ve sınıfsal niteliği ile birlikte “Ölüm Koridorundan Mülteci Pazarlığına: Sığınamayanlar” kitabında detaylarıyla ortaya koyuyor. Evrensel Basım Yayından birkaç ay önce çıkan bu kitap, konunun her boyutuyla başvurulabilecek bir kaynak niteliğinde.
Öte yandan 2016 yılının toplumun geniş kesimleri için ortaya koyduğu siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar değerlendiğinde ise “sığınamama” halinin sadece ölüm koridorundaki göçmen işçilerle sınırlı kalmadığı da görülüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa