21 Aralık 2016 01:00

Provokasyon ihtiyacıyla yaşamak

Provokasyon ihtiyacıyla yaşamak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Günlerdir Halep üzerinden Rusya ve Suriye aleyhine abartılmış ve uydurulmuş haberlerle kışkırtıcı yayın yapan din tüccarı medya, şimdi Türk-Rus ilişkilerinin gelişmesini önlemek için büyük bir provokasyonla karşı karşıya olduğumuza bizi inandırmak istiyor. 

Üst akıl ve tabii baş şüpheli FETÖ listenin başındalar. Henüz, tam olarak bu “provokasyonun” neyin önünü kesmek üzere yapıldığına tam karar verilememişken Cumhurbaşkanı imdada yetişti. Rusya ile ilişkileri bozmak isteyenlerin marifetiydi bu iş. Faili ise Melih Gökçek teşhis etti derhal: Uçağı kim düşürdüyse, suikastı da o yaptı!

Meydanlar “Halep katliamını protesto eden” aklı evvellerle dolu iken, parçalanmış çocuk cesetleri, ağlayan insanlar televizyon kanallarının tüm haberlerinden ve yandaş ve din tüccarı gazetelerin birinci sayfalarından taşarken, bir manyağın, çoktan böyle işlere hazır, pek genç ve muhtemelen pek dindar bir polisin “bütün mazlumların öcünü almak” için “kahramanca” bir eyleme girişmesinin şaşırtıcı bir yanı var mı? Bugünün Türkiye’sinde sürekli bir iç savaş psikozuyla yatıp kalkan, öldürmek, yakmak, parçalamak için düşman arayan yüz binlerce saldırgan yarattıktan sonra, bunlardan birinin kendisine en hain düşman olarak görünen birini vurmuş olması çok mu acayip?

Provokasyon ciddi iştir. Bireysel bir kararla kişinin kendi başına uyguladığı bir eylem, en azından hedefi ve gerçekleştiğinde yol açacağı sonuçlar bakımından hiç de düşünülmediği apaçık olan bu iş, provokasyon değildir. Bu cinayet, kışkırtılmış bir psikopatın, ihtimaldir ki, öldüğünde şehit olacağına da tam bir imanla inanarak yaptığı bir saldırıdan ibarettir. Arkasında ona bu işi yaptıran biri aranıyorsa, Halep üzerine hamaset ve vicdan edebiyatını aralıksız sürdürenlere bakılmalı! Halep’te olanlardan sorumlu olarak Hüsnü Mahalli’yi tutuklayanlara bakmalı! 

Cinayetin bireysel bir eylem olduğunu, katilin attığı sloganlardan, kılığından kıyafetinden görmek mümkünken, devletin en başından, belediyecisine kadar herkes neden aynı kelimeyi tekrarlayıp duruyor acaba?

Birincisi, bütün bu muktedirler kümesi, her yaptıklarının doğruluğundan o kadar eminler ki, her an bunu bozacak birilerinin çıkmaması mümkün değil diye düşünüyorlar! 

Diğer yandan kamuoyunu, işleri bozmak için durmadan plan üstüne plan yapan kötü mihraklar bulunduğuna inandırmak için, her olayı, sabotajı, suikastı, bombalamayı provokasyon olarak nitelemek heyecanı yüksek tutuyor. 

Toplam olarak söylenecek olursa, iktidarın provokasyon kavramını kullanmaya şiddetle ihtiyacı var. Bu kelimenin “tekleşme” politikası için büyülü bir etkisi olduğunu gözlemleyebiliyorlar ve hem kendilerini savunmak için, hem de “somut bir düşman” tarafından saldırı altında olduğuna herkesi inandırmak için bol kepçeden kullanıyorlar.

Bu, iktidarın provokasyonsuz yaşayamadığı için her türlü provokasyonu bizzat kendisinin örgütleyebileceğini de gösteriyor. 

Sürekli gerilim, sürekli kuşku ve tedirginlik altında yaşayan bir toplumu yönetmek, ona her türlü akıl ve yasa dışı uygulamayı kabul ettirmek kolaydır. 

Provokasyonsuz yaşayamamak, provokatörlerin fıtratıdır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...