20 Kasım 2016 00:06

Artık yarış bitmişti

Artık yarış bitmişti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Troya savaşına katılan Yunanistanlı kent kralı Odisseus; yirmi yıl sonra bir dilenci kılığında, İtake adasındaki sarayına dönebildi. Ama kral Odisseus, sarayına  yaşlı bir dilenci kılığında girdi. 

Sarayı; sözde dul kalan karısı kraliçe Penelopeya’yla evlenmek isteyen, soyguncu damat adayı egemenlerle doluydu... Sarayının ve halkının ürettiklerini ve birikimlerini yiyip içen ve sözde kendisiyle evlenme kararını bekleyen egemenler arasında, bir ok atma yarışı düzenledi kraliçe Penelopeya. Sonra da elinde bir yayla, damat adaylarının yanlarına gidip; “İçinizden kim bu yayı en iyi gerip fırlattığı oku, şurada dizili on iki baltanın arasından geçirirse, ben onunla evleneceğim...” dedi mahzun mahzun.

ODİSSEUS, ÇOBANLARINA KİMLİĞİNİ AÇIKLADI

Bu konuşmadan sonra dilenci kılığındaki yaşlı Odisseus ve iki eski çobanı, sarayın dışına çıktılar. Dilenci kılığındaki yaşlı adam; gerçek Odisseus olduğunu söyledi o iki sadık çoban dostlarına...
Çobanlar onun Odisseus olduğuna inandıktan sonra, uzun uzun gözyaşları dökerekten birbirlerine sarılıp sarılıp öpüştüler. Kral Odisseus birden toparlanıp; “Bakın size ne diyeceğim, dostlarım?” diye söze başladı. “Şimdi içeriye girip o azgın damat adaylarının yanına gideceğiz. Onlar yayı kurup germeye çalışacaklar. Bu işi beceremeyince de bir bahane uydurup bu ok atma yarışını ertelemeye kallkacaklar! Ben de o oku baltaların arasından geçirmek istediğimde, onlar bana yayı vermeyecekler. Eumayos, o sırada sen ne edip edip yayla oku getirip bana vereceksin!”

ANTİNOOS, ADAYLARIN EN ŞIMARIĞIYDI...

Bunları söyledikten sonra kapıyı açıp sarayın avlusuna girdi Odisseus. Onu izleyen çoban yoldaşları da, avlu kapısını arkadan süngüleyip iyice kapattılar...

İçeride Penelopeya’yla evlenmek isteyen damat adayları, şarap taslarını kaldırıp kaldırıp içiyorlar, bir yandan da aralarında usul usul konuşuyorlardı. Bir ara damat adaylarının en şımarığı Antinoos ayağa kalkıp; “Ey damat adayı arkadaşlar,” diye bağıra bağıra söze başladı, “Madem kraliçemiz böyle bir ok atma yarışı düzenledi; biz de kabul ediyoruz... Ve bu yarışa, şu en son masada oturan Eupeytos arkadaşımızla başlıyoruz. Kendisini buraya çağırıyorum!” deyip yerine oturdu. 

Eupeytos gönülsüzce ve ağır ağır yürüyerekten gidip masanın üstündeki yayı eline aldı... Onu masanın yanındaki ateşte biraz ısıttı, sonra da bütün gücüyle germek istedi. Yay gerilmiyor, öylece duruyordu! Yeniden ateş üstünde, orasını burasını ısıttığı yayı bir daha germeye çalıştı... 

İLK ADAY YAYI GEREMEDİ!

Utançtan kıpkırmızı kesilen damat adayı Eupeytos, öfkeyle masanın üstüne çarptı yayı! “Yalnız benim değil, hepimizin başına gelenlere vay!” diye ağzından tükürükler saçaraktan konuşmaya başladı: “Bizimle  evlenmeye can atan nice kadın var bu ülkede! Yalnız burada değil; komşu ülkelerde, adalarda, her yerde! Ne diyecekler bizim için o kadınlar? ‘Tanrıların yakınları olan o soylu adamların hiçbiri, anlı şanlı Odisseus’un yayını kuramadı’ diyecekler! Soyumuz sopumuzla alay edecekler!..”
Bunları söyledikten sonra doğruca masasına gidip büyük bir öfkeyle yığılıverdi sandalyenin üstüne...
Sahanlıktaki koltuğunda olup bitenleri ilgiyle ve gülümseyerekten izleyen kraliçe Penelopeya’nın yüreğinde, aniden rengârenk güvercinler uçuşmaya başladı... O görünmez güvercinler; kanatlarıyla Penelopeya’nın öfkeli yüreğini, okşayıp okşayıp geçerekten  serinletiyorlar, onu dile gelmez bir sevinçle ürpertiyorlardı.  Kendini göstermeyen tanrıça Atena da, öylece gülümseyerekten, alaylı alaylı damat adaylarının şaşkınlıklarını izliyordu ... Hem de büyük bir haz duyaraktan...

Yayı geremediği için yıkılmışçasına masasına yığılan Eupeytos’tan sonra sırası gelen aday, yerinden kalkmadı. Kimse ne diyeceğini bilemiyordu... Bunun üzerine Antinoos yeniden kalktı ayağa:

BAYRAMI BAHANE ETTİLER!

“Dostlarım, beni iyi dinleyin!” diye ağır ağır konuşmaya başladı. “Arkadaşımız yayı geremedim diye üzüldü. Ama söyledikleri doğru değil! Bugün tanrıların bayramı olduğunu hepimiz unuttuk! Oysa tanrıların şöleniyle ilgilenmemiz  gerekirdi. Onlara kurbanlar sunmalıydık. Hata ettik; bizlere gücendiler, sonuç da böyle oldu. Bugünkü yarışı burada kesiyoruz. Şimdi tanrıların bayramı için bir şölen düzenleyelim. Yarın da düzenleyeceğimiz bir şölenle ok atma yarışını başlatalım. Bu iş de artık böylece bitsin....”

Bu sözler üzerine bütün adaylar büyük bir “oh be!” çekip rahatladılar... Antinoos yeniden ayağa kalkıp sarayın hizmetlilerine buyruklar yağdırmaya başladı: “Siz, koyun sığır çobanları, en besli hayvanlarınızı seçip hemen buraya getirin... Tanrılara ve kendimize sunacağımız şölen için herşeyi iyice hazırlayın...”

Bunları duyan Penelopeya, aniden yerinden kalkıp önündeki iskemleyi Antinoos’un kafasına fırflatacakken, tanrıça Atena gizlice iskemleyi tuttu...

Ama bu arada hizmetliler; damat adaylarının önlerindeki masalara, yiyecek içeceklerle donatmaya başladılar. Dilenci kılığındaki Odisseus da büyük bir rahatlık ve sevinç içindeydi... Çok geçmeden yayın bulunduğu masaya doğru gitti.

Artık soylulukları iyice törpülenen arsız damat adaylarına birşeyler söyleyecekti...(*)
***

* Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza aşağıdaki kitapları öneriyoruz:

- AKDENİZLİ TANRILAR (Yaşar Atan– Evrensel Basım Yayın - 2. Baskı)

-  AKDENİZ MİTOLOGYASINDAN EFSANELER (Yaşar Atan – Evrensel Basım Yayın)

- İNSAN VE TRAGEDYA (Andre Bonnard (Çev. Yaşar Atan – Evrensel Basım Yayın 2. Baskı)

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa