Şaşkınlık ve dehşet

Bu gelişi görmedim. Söyleyeceğimi hiç düşünmediğim kelimeler, “Başkan Trump” gerçek oldu. Kin, düşmanlık, korku ve nefretle dolu garip kampanyada bilin bakalım ne oldu? Korku galip geldi. Düşmanlık şimdi bir bardak şampanya yutuyor.
Bu kampanya daha önce hiç görmediğimiz sahneler, televizyonda ya da radyoda hiç duymadığımız kelimeler, ‘hileli sistem’ hakkındaki haykırışlarla göze çarptı. Eğer bir milyarder hileli bir sistemden dert yanıyorsa buna inansanız iyi olur, çünkü gerçekten de öyledir. Fakat onun aleyhine değil lehine!
Donald Trump ücretsiz kablolu TV yayınlarında seçim kampanyasını saçmalıktan güvenilirliğe yükselten milyarlarca dolar bağış topladı. Her kampanya bitiminde telefonda “İstediğini her zaman elde edemezsin” şarkısı duyulacak. Bu artık aşikar.
Obama’nın başkanlığı ve Clintonizm üzerine perde çekilirken, bugün Amerika’da yeni bir gün doğuyor.

***
‘Kedi’ Lorenzo Johnson, Pensilvanya’nın en kötü cezaevinde tutuluyor.  Çok kötü koşullarda, zaman zaman disiplin cezası olarak tek kişilik hücreye -bir deliğe- tıkılarak... Johnson, 20 yıl boyunca ABD’de çok yaygın bir ceza biçimi olan müebbet hapis cezasına çarptırılmış durumda. Bilindiği gibi müebbet, insanların ölünceye kadar hapiste tutularak bir nevi idama mahkum edildiği cezadır.
2012 yılında ABD 3. Temyiz Mahkemesi, Lorenzo’ya verilen cezayı, kanıtların yetersizliği nedeniyle iptal edip ona cezaevi kapısını açınca, karanlık hücresine geçici de olsa bir ışık huzmesi girmişti. Birkaç ay sonra ise Johnson’un üzerine yeniden karanlık çöktü, ABD’nin en yüksek mahkemesi hiçbir yazışma, avukatlarla hiçbir görüşme olmaksızın eski cezanın geçerli olduğuna hükmetti ve müebbet hapsi onayladı. ‘Kedi’ göz yaşları arasında yeni hayatını, yeni eşini, yeni işini ve arkadaşlarını terk etti ve New York eyaletindeki Yonkers’den Pensilvanya’daki cezaevine doğru yola çıktı.
‘Kedi’, ergenlik çağında, sokağın sesine kulak vermeden önce boksördü, maçlara çıkardı. Şimdilerde 30’lu yaşlardaki ‘Kedi’, hayatının en büyük mücadelesine, özgürlük savaşına hazırlanıyor. Uzman Hukukçu Mike Wiseman yönetimindeki boyun eğmez avukat kadrosu dosyaları tekrar gözden geçirmeye başladı ve şaşırtıcı olaylarla karşılaştı. Örneğin uyuşturucu bağımlısı bir itirafçının Kedi’nin öldürmekle suçlandığı Harrisburglu uyuşturucu satıcısının ölümünün ardından birbiriyle çelişen ifadeler verdiği ortaya çıktı. Daha da şaşırtıcı olan bu tanığın ilk iddianamede zanlı olarak gösterilenlerin başında olmasıydı. (Burada  bu konunun mahkemede hiç gündeme getirilmediğini, juri üyelerinin haberdar edilmediğini söylemenin sanırım gereği yok.)
Tanık ifadelerinden bir sonuç çıktı mı? Hayır! ‘Kedi’nin avukatlarına bu ifadeler gösterilmedi bile. Ne ana duruşmalarda ne de şimdilerde tanık ifadelerinin gündeme getirilmemesi, avukatların hizmetine sunulmaması, 1963 yılında Brady Maryland’a karşı davasında ABD Adalet Divanının aldığı ilkesel karara da aykırı. O kararda savcılığın davayla ilgili tüm bilgileri, tanık ifadelerini savunma avukatlarına vermesinin zorunlu olduğuna hükmedilmişti.
Ayrıca dosyalarda uyuşturucu bağımlısı tanığı polislerin, eğer Johnson’un katil olduğunu söylemezse müebbet hapis cezasıyla yargılanacağı tehdit ettikleri de belgelendi. Gizlenen en önemli kanıt ise Uyuşturucu Satıcısı Tarajel Williams öldürüldüğünde ‘Kedi’nin şehirde olmamasıydı. Yani katil olması imkansızdı.
Birkaç yıl önce bir mahkeme Johnson’a verilen cezanın kanıt yetersizliği nedeniyle iptaline karar vermişti. Avukatlar ise ancak şimdi gerçeği gün ışığına çıkardılar: Evet, ‘Kedi’nin katil olduğuna dair yeterli kanıt yoktu ama katil olmadığına dair şimdiye kadar gizlenen çok kanıt vardı. Avukatlar ve Johnson şimdi bunları gündeme getirecekleri duruşma gününü bekliyorlar. ‘Kedi’nin kendi sözleriyle ifade edersek: “Biz suçsuzlar kimseden bizden özür dilemesini beklemiyoruz. İstediğimiz bizim adalet arayışımızda yanımızda olduklarını göstermeleri. İşlemediğimiz bir suçun cezasını çekiyoruz.”
Ne yazık ki bazılarımız suçsuzluğu kanıtlanamadan hayata veda etti.