22 Ekim 2016 00:15

ABD’ye kızgınlığını Kürtlere yönelten Türkiye

ABD’ye kızgınlığını Kürtlere yönelten Türkiye

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Musul operasyonu bir çok yeni durum yarattı ve daha bir çok gelişme yaşanmasına gebe... 
Başbakan Yıldırım “Türk uçakları operasyona katıldı”, Savunma Bakanı Işık “Musul operasyonuna hava unsurlarımızın katılması yönünde koalisyon güçleriyle mutabakata vardık”, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Komutanlar düzeyinde mutabakat sağlandı, TSK operasyonda yer alacak” dese de Türkiye Musul operasyonunda da koalisyonun dışında kaldı.
Önceki cuma gününden bu yana ABD’de bulunan Genelkurmay Başkanı Hulisi Akar’ın girişimlerinin de sonuç vermediği anlaşıldı.
Pentagon “Irak’taki ABD öncülüğünde operasyonlara devam eden IŞİD Karşıtı Koalisyon’un hava operasyonuna Türkiye katılmayacak” açıklamasında bulundu.
Peki Türkiye’nin dışlanmasının nedeni nedir?
Türkiye, IŞİD’e karşı da bunlar engel mi oluyor... Türkiye daha demokratik bir yerde durduğundan, barışçı bir plan içinde olduğundan, emperyalist planları bozacak bir güç olduğundan mı dışlanıyor...
Bu sorular daha da çoğaltılabilir, ancak gerçek şu ki, emperyalist güçlerin ve bölge egemen devletlerinin hiç birinin hesabı bölgenin demokratikleşmesi, barışın tesisi edilmesi falan değil. Esas kavganın nedeni de bu. Aslında IŞİD üzerinden kartlar yeniden karılıyor, güçler yeniden tahkim ediliyor, hesaplar güncelleniyor ve hedefler belirlenip atağa geçiliyor.
Türkiye’nin IŞİD ile köklü ve karanlık ilişkilerinden söz edildiği hep biliniyor. Ayrıca ajandasını, yayılmacı hesaplarını da görüyorlar. Bunlar bir tarafa, ABD’nin bir yanıyla Obama’nın görev süresi bitmeden yeni bir hamle yapması ama esas olarak ezeli ve ebedi hesaplarına uygun olarak Ortadoğu’daki emperyalist hesaplarının yeni bir aşamasıyla karşı karşıyayız.
Aslında her kes bunun farkında. Rusya’nın hesabı da bunun üzerinden sürüyor. Rusya’nın bu operasyon için ciddi kaygılar taşıdığı ve yeni bir hamle için Suriye ile ve başkaca etrafında toplayabileceği güçlerle hamle hazırlığında olduğu da bir çok veriden anlaşılmaktadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Putin ile görüştük, “El Nusra’nın orayı terk etmesi noktasında kendilerinin ricaları oldu. El Nusra’yı Halep’ten çıkarma ve Halep halkının bu noktadaki huzurunu sağlama için bir çalışmanın içerisinde olalım diye aramızda böyle bir mutabakatı görüştük” açıklaması bile bu hesabın nasıl işletildiğini gösteriyor. Bu açıklamanın Türkiye için “yiğitliğini söylerken hırsızlığını ele vermek” anlamına geldiği ve sırası gelince önüne konacağını bilmek gerekiyor.
Ancak Türkiye emperyalist güçler zaviyesinde yer bulamadıkça bunun acısını Kürtlerden çıkarmaya çalışıyor.
Türkiye Afrin’i, Tel Ebyad’ı ve Kobanî’yi yakın hedefleri olarak seçmiş görünüyor ve birkaç günden bu yana buralardaki YPG güçlerini bombalıyor. ABD’nin her yeni dışlama hareketi Türkiye yönetiminin toplarını bu bölgeye yani Kürtlerin üzerine yöneltmesine neden oluyor. TSK, Kürtlerin demokratik bir yaşam yeşertme çabası içinde oldukları bölgeleri mermilerle döverken aynı zamanda ABD’ye de mesaj vermeyi amaçlıyor olsa da, aslında bu durum ABD’nin çok da umurunda değil. Zira ABD’nin, IŞİD’e karşı mücadelesinden dolayı Kürtlerle içine girdiği mecburi bir ilişki var ve Kürtlerin Ortadoğu’da demokratik bir güç merkezi olması onu da rahatsız etmektedir. ABD ve tüm emperyalist güçler PYD kontrolündeki bölgelere yani Rojava’ya sıcak bakmamaktadır.
Yeniden Türkiye’nin durumuna dönecek olursak, El Bab’ı hala bir hedef olarak tutan Türkiye oradan bir koridor açılmasını hayati derecede tehlike olarak görmektedir. ABD’nin, IŞİD’in ya da başka devlet ve güçlerin mevziler kazanması, güç kaydetmesi yeni alanlarda hakimiyet kurması Türkiye’nin umurunda değil ancak Kürtlerin Tel Rifat üzerinden Afrin’e bir geçiş yolu açmaları ve kantonlar arası bölünmüşlüğü ortadan kaldıracak yeni bir hamle yapmaları Türkiye’nin uykularını kaçırmakla kalmıyor, çıldırtıyor.
Dolayısıyla Türkiye, tüm stratejisiyle Kürtlerin kazanımlarının dağıtılması ve yeni kazanım olasılığını toprağa gömmeye endekslenmiş durumdadır. Ve böyle olunca Türkiye bir ABD’nin bir Rusya’nın, başka bir durumda İran ya da başka bir gücün yörüngesi olmaktan kurtulamıyor.
Gelişmenin başka bir boyutu da savaş Türkiye sınırlarından uzaklaştıkça Türkiye’nin sesinin daha çok çıkıyor olmasıdır... Böyle bir görüntü olsa da bu dünyaya yönelik bir seslenme değil, içeriye yönelik bir bağırış, bir çaresizlik durumu... Yani bu bağırış “Türkün Türk’e propagandası” amacı ve içeriğinden öteye geçemiyor. Rakka’ya ya da diğer IŞİD kontrolündeki Musul gibi yerlere yönelim arttıkça Türkiye’nin sınır boylarında boy göstermesi için gösterilen müsamaha da tükenmiş, ayrıca “Uçuşa Yasak Bölge” ya da “Tampon Bölge” gibi planlar da hepten akıllardan çıkmış olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...